Laikliğin izdüşümü (2)

Laikliğin izdüşümü (2)

ABONE OL
3 Mart 2023 10:48
Laikliğin izdüşümü (2)
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Selma ERDAL

3 Mart 2019 gününde… Hilafetin kaldırılıp, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin LAİKLİK niteliğini sağlam temellere oturtuşunun yıldönümü nedeniyle LAİKLİK için yazıyoruz bu gün de…

Atatürk’ün 29 Ekim 1923’de kuruluşunu tüm dünya ülkelerine duyurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde… Diyanet İşleri Başkanlığı’nın devletten ayrılmasının sakıncalı olacağı gerekçesiyle, bu kurum Başbakanlık makamına bağlanmıştır (her ne kadar Cumhurbaşkanlığı düzeninde bugün “başbakanlık” gibi bir kurum olmasa da)… Bu bağlılığın gerekçelerinden biri olarak; halkın arasında huzursuzluk yaratılabileceği, bu eylemin bütünüyle dinsizlik olarak değerlendirilebileceği varsayılmıştır. Bununla birlikte özel din eğitimi altında yanlış bilgiler öğretilebileceği de düşünülmüştür. Bu nedenle halkın inanma isteğini sağlayacak kurumlar devletçe en iyi koşullarda örgütlenirse, denetlenirse; boş inançlar oluşmadan İslamiyet’in gerçek değeri ortaya çıkar denmiştir.

Tersine durumlarda Ulu Önderimize küfredenlerin de, Alevi canlarımızı Sivas’ta diri, diri yakanların da, Kahramanmaraş’da katledenlerin de, oruçsuz diye üniversitelerde öğrencilerimizi dövenlerin, öldürenlerin de, Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkana kadar, cihada olduklarını duyuranların da sayısı çığ gibi büyüyecektir. Dolayısıyla Diyanet Başkanlığı’nın kamu tüzel kişiliği olup, Devlet’e bağlı olması gereklidir, güvencedir.

Bu bağlamda Ulu Önderimiz Kemal Atatürk’ün LAİKLİK anlayışına gelirsek…

Atatürk’ün CUMHURİYETÇİLİK ilkesini anlamlı biçimde ortaya koyan ilkelerden birincisidir LAKİLİK… Türkiye’de din konusu Tarih’ten gelen yönleriyle ağırlıklı olduğundan din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı olması, ayrı bir ilke ile belirlenip izlenmesine yol açmıştır.

Atatürk’ün düşüncesinde LAİKLİK geniş bir konumdadır. O’nun bazı sözlerinde doğrudan, doğruya konu olarak ele alınmış, bazen de düşüncelerini açıklarken dolaylı olarak değinilmiştir LAİKLİK konusuna…

Ulu Önderimizin LAİKLİK konusundaki düşüncelerini şöyle özetleyebiliriz:

“Din insan için gereklidir. Dinimizin temeli sağlamdır. Ancak uzun yıllar yanlış yorumlanmıştır. Din; vicdan sorunudur. Herkes vicdanının emrine uymakta özgürdür. Biz dinimize büyük saygı duyarız. Yalnızca devlet işlerinden ayırmağa çalışırız.”

Atatürk’e göre İslamiyet; akla en uygun dindir. Akla uygun olan her şey dinimize de uygundur. Böyle olmasaydı İslamiyet “en iyi” olmazdı. İslam dininde ilerlemeyi engelleyen hiçbir kural yoktur. Her alanda olduğu gibi seçkin ve gerçek din bilginlerini yetiştirecek yüksek kurumlarımız olmalıdır. Hiç kimsenin tekkelerin uyarısına gereksinimi yoktur. İslamiyet geniş yapısı nedeniyle kişilerin tüm davranışlarını, aile içindeki ilişkilerini de gösterir. Ne yazık ki Osmanlı Devleti’nde tüm yöneticiler bütün kuralları dinde aramak zorunda kaldılar. Zamanla akıl ve bilgiye dayanan düşünce ve tutumlar da yitirildi.

TBMM’de 1925 yılında Türkiye’deki tüm tekke ve türbelerin kapatılması kararlaştırıldı. Çünkü İslamiyet ayırıcı değil, birleştirici bir dindir. İşte bu nedenle tarikatlar yasaklandı. Örneğin; Mevlevilik, Bektaşilik gibi güzel sanatlara hizmet eden, dinde hoşgörüyü belirten tekkeler bile ayrım yapılmaksızın kapatıldı. Tekkelerin bazısında aralıksız namaz kılınıyor, bazısında saatler süren ayinler yapılıyordu. Herkes kendi tarikatını onayladığından, bu durum parçalanmalara yol açıyordu.

Cumhuriyet döneminde tarikatların kapatılmasıyla, kişiyi Tanrı ile karşı, karşıya getiren Atatürk olmuştur. Çünkü Hıristiyanlık’da olduğu gibi, İslamiyet’te ruhban sınıfı yoktur. Tanrı ile kulun arasına girilmez anlayışı geçerlidir.

Günümüzden 95 yıl önce; 3 Mart 1924’de halifeliğin kaldırılmasıyla, Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel ilkelerini belirleyen yolu açmıştır Ulu Önderimiz Kemal ATATÜRK…

Bugün O’nun en değerli eseri olan Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkmak isteyenler; bizlerin Atamızın halifeliği kaldırışındaki gerekçeleri iyi anlayabildiğimiz, doğru değerlendirebildiğimiz koşullarda, işte o yıkıcılar, o düşmanlar başarısız olacaklardır. Bizleri din ve mezhep kavgalarına sürükleyemeyeceklerdir. O’nu, İlkeleri’ni ve Devrimlerini iyi anladığımız, doğru değerlendirdiğimiz sürece de kimseler Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkamayacaktır.

 

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP