Yoksulluğun kapalı çemberleri

Yoksulluğun kapalı çemberleri

ABONE OL
15 Aralık 2022 17:41
Yoksulluğun kapalı çemberleri
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Selma ERDAL

Ekonomi uzmanları derler ki azgelişmiş ülkeler; yoksulluğun kapalı çemberlerini kıramayan ülkelerdir.

Bu kapalı çemberler tanımlaması; günlük dilde kullandığımız kısır döngülere karşılık gelen bir söylemdir.

Bu çemberlerin başlıcaları; nüfus çemberi, sermaye-tasarruf çemberi ve gelir paylaşım çemberi olarak sayılabilir.

Bilindiği gibi azgelişmiş ülkelerde nüfus hızla artmaktadır. Ekonomi nüfus artış hızına denk bir hızla kalkınsa da kişi başına düşen gelirler yerinde sayar. Çünkü bu ülkeler kalkınmayı gerçekleştirecek etkenlerin yetersizliği nedeniyle düşük bir kalkınma hızı sağlayabilmekte, onu da artan nüfus emmektedir. Daha anlaşılır bir dille eve gelen ekmek çok olsa da, çocukların sayısı da çok olduğundan tam olarak hiç kimsenin karnı doymamaktadır.

Yoksulluğun nüfus çemberi ancak kalkınma hızının, nüfus artış hızının üstüne çıkmasıyla kırılabilir. Bu nedenledir ki “doğum kontrolü” düşüncesi azgelişmiş ülkelere önerilir. Yine de doğum kontrolünün tek başına sorunu çözmeye yeterli olacağını söylemek olanaklı değildir. Çünkü nüfus artış hızı sıfıra indirilse bile kalkınma sağlanamayacaktır. Örneğin; ülkemiz bağlamında göçmenlerin girişi durdurulmadıkça, ülkenin nüfus çemberi bir türlü kırılmayacaktır. Çünkü doğumlar gibi doğal yolla değil de göçler nedeniyle yapay bir artışla; gayrisafi milli hasılamıza ortak olanlar arttıkça, kişi başına düşen gelirimiz azalmaktadır, her gelen kişi refahımızdan, gönencimizden çalmaktadır.

Bilindiği gibi yatırımlar kalkınmanın temel taşıdır, olmazsa olmazıdır. Ama azgelişmişlerde kişi başına gelirler düşük olduğu için tasarrufa, dolayısıyla yatırıma giden paylar yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle de düşük bir kalkınma hızı gerçekleşebilmektedir. Bir başka deyişle kişi başına düşen gelirlerde artış olmadığı için sermaye-tasarruf çemberini kıracak ölçüde bir artış sağlanamamaktadır.

Ve gelelim en önemli soruna; azgelişmişlerin en belirgin özelliğine, gelir paylaşımındaki eşitsizlikler sorununa…

Azgelişmiş ülkelerde küçük bir azınlık gelirin önemli bir bölümünü alırken, büyük bir kitle gelirden küçük bir pay almakta ve düşük gelir guruplarında gelirin hemen, hemen tamamı tüketime gitmektedir. Çünkü düşük gelirli kazancıyla ancak karnını doyurabilmektedir.

Basmakalıp bir söylemle azgelişmiş ülkelerde zengin daha zengin, fakir daha fakirdir. Orta sınıf ise hemen, hemen yok gibidir. Bunu görmek için Nazım Usta’nın Abidin’e yoksulluğun resmini çizdirmesine hiç gerek yoktur, çevrenize bakınız bu ülkede çoğunluk aç, azınlık toktur. Dolayısıyla bu ülkelerde siyaset yapanlar bile varlıklı kişilerdir, oysa gelişmiş ülkelerde siyaset yapanlar genellikle orta sınıftan olan kişilerdir. Durum böyle olunca azgelişmiş ülkelerdeki “siyaset yapan” varsıllar; gelir gurupları arasındaki eşitsizliği gidermek ya da azaltmak için pek de istekli olmadıklarından bu ülkelerde gelir paylaşımı çemberi kırılamamaktadır.

Sonuç olarak yoksulluğun çemberlerini kıramayan azgelişmiş ya da gelişmekte olan ülkeler; bir türlü kalkınmalarını da gerçekleştiremezler. Onlar yalnızca büyümeden söz ederler.

Sanki ekonomik kalkınma ile ekonomik büyüme aynı anlama gelen kavramlarmış gibi, kavramlar arasındaki ayrımın ayırdında olmayan halka yüzde şu kadar büyüdük içerikli açıklamalar yaparlar.

Oysa ekonomik kalkınma ile ekonomik büyüme arasındaki ayrım o kadar başka anlamlar içerir ki…

Büyüme insanın yaşının büyümesi, kilosunun artması gibi rakamsal değişiklikleri içerir Kalkınma kavramıysa insan bedenindeki sağlığa, insanın beyinsel gelişimine, eğitimine, kültürüne yönelik artışlara karşılık gelir.

Üstelik kalkınmış ülkelerde insanın değeri vardır ve insan sağlığı pek çok değerin üzerindedir. Özel çıkarlar değil, kamu çıkarları önceliklidir. Adil gelir dağılımı vardır, ama en önemlisi de ADALET vardır. Uzun sözün kısası; azgelişmişlerde olmayan ne varsa, gelişmiş ülkelerde vardır. En önemlisi de düşünenin, yazanın, konuşanın peşinde sürekli (S)avcılar yoktur.

Velhasıl azgelişmişler için gelişmiş bir ülkeye çıkan yollar oldukça yokuştur. O yolları yapmak için henüz ihale açan da yoktur. Sabrın sonu selamet diyeceğim de işin gerçeği bütün bu umutsuz görünüm “selamet” partisi ile başlayan bir sürecin sonucudur.

Dolayısıyla…

Ali Koç’un ne parası ne fiyakası Fener’i kurtaramayacaktır ve Başkan olduğundan beri de kurtaramamıştır. Futbolcu fabrikası Bursaspor da artık iflas etmiş, fabrikayı kapatmıştır. Eski Osmanlı sömürgesi Slovenya doğumlu Melania’dan dolayı “belki yeniden seçilebileceği olasılığı olan” Trump bize eniştedir. Eğer ki enişte; yeniden iktidara gelirse, Euro’dan geriye düşen USA Doları’nı yükseltebilecektir. Kapımızı çalmaya hazırlanan 2023 yılı pek çok bilinmeze gebedir. Ülke genelinde hararetle beklenen Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında; acaba kimlerin bozulacaktır fiyakası?… Acaba kimler gülecek, kimler ağlayacaktır?… Ve seçimlerin ardından çıkacak fatura nedeniyle gelecek zamlar yine mi halkın ceplerini dağlayacaktır?… Ama her şeyden önemlisi; acaba “Ya Mansur ya da Ekrem… Dersimli Kemal’i asla istemem!” diyen halkın sesini duyan olacak mıdır?… Velhasıl bütün kaygımız budur. Acaba ” Şükür Yaradan’a; hiçbir sıkıntımız yoktur” diyebileceğimiz günler bu ülkede yaşanacak mıdır?…

2023 yılı geldiğinde; göreceğiz hep birlikte inşallah, amen!…

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP