“İktidarın” yurttaşa verdiği acı yetmedi mi?

“İktidarın” yurttaşa verdiği acı yetmedi mi?

ABONE OL
26 Eylül 2022 17:33
“İktidarın” yurttaşa verdiği acı yetmedi mi?
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

“İktidar” yanlılarına göre “yanlış” pencereden bakıyor olabilirim; doğrudur!

Çünkü “iktidarın” baktığı pencereden bakabilmem için öncelikle yaşananlardan kendimi soyutlamam gerekir; bu olası değil!

Sokağa çıktığımda gördüklerimi, ayaklarıma takılan dikenli çalıları “inandırıcı” olsun diye daha nasıl anlatmam gerekiyor ki; hiç denemem bile!

Yaşamın içindeysem, yaşadıklarım varsa, acısını/ tatlısını alabiliyorsam, yönetimden etkileniyorsam, kendimi zorluğa sürükledikleri arasında görüyorsam, her geçen gün benle birlikte birçok bildiklerimin/ gördüklerimin zorluklarına tanık oluyorsam kendimi yaşananlardan soyutlamamın bir anlamı yok!

Akşam, bir Gaziantepli yurttaş Antep Fıstığının bir yılda beşe katlandığını, yine bir şeker pancarı üreticisinin kilo ederini değerlendirdiğine tanık olunca daha iyi anladım;

“İktidarın” baktığı “fahiş” yerde olmam olanaksız!

***

Bunu çok yerden duydum da, ama bir tane olsun doyurucu yanıt görmedim!

Şöyle değil mi?

Yirmi yılı aşkın süredir “iktidar” olan bir anlayış, yaşananlardan dolayı “muhalefeti” suçlayabilir mi?

Ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’da “ekonominin sorumlusu benim” demiyor mu?

Bu düşüncenin eğri/ yanlış yanı yok!

Yurttaş bunca yoksulluk çekerken, bu ay aldığını gelecek ay alamazken bir “iktidar” ya da her eksiğini bir çer/ çöp demeden dolduranlar nasıl rahatlar; anlayamıyorum!

Tartışma izlencelerinin kadrolu isimlerinden biri, buna benzer bir soruyu öyle pişkinlikle karşıladı ki, sanki sokakları dolduran insanlar ekonomide bayram yaşıyormuş gibi “her seçim de buna benzer sonuçlar vardı, ne oldu yine ak parti aldı, bundan sonraki seçimi de yine ak parti alacak, göreceksiniz” dedi.

“Sorumluluk/ sorumsuzluk” üzerine ortaya çıkan sorunun yanıtı “seçim sonucu” oldu!

***

Diğerlerini bir yana bırakarak, birkaç yıl önce gerçekleşen Şeker Fabrikaları’nın satış sürecini anımsayalım…

O gün “bal gibi satacağız/ sattık bile” diyenlerden, şeker ederinin beşe katlanmasının ardından değerlendirme yapanı duyan oldu mu?

İşin bu günlere geleceğini, bunların yaşanacağını, özelleşmeyle birlikte pancar üreticisi ile şeker tüketicisinin zorluklara sürükleneceğini avazları çıktığınca anlatanların karşısında, sırtarık gülüşleriyle “bir şey olmaz, şekeri daha ucuza alırız, devletin üzerindeki bir kambur daha kalkıyor” diyerek uluslararası işbirlikçilerin varlıklarını güçlendirenler şimdi neredeler?

Bu yurdun topraklarında üretilen, bu yurdun topraklarında işlenen, bu yurdun yurttaşlarına satılan her hangi bir ürünün ederi öyle üçe/ beşe değil, ikiye bile katlanmışsa burada bir uyumsuzluğun/ yolsuzluğun/ arsızlığın olduğunun kanıtıdır!

Bu yurdun topraklarından ürettiğiniz ürünler, ürünlere kattığınız katma değerler nasıl olur da bu yurdun yurttaşının “doyumsuzluğu” oluyor, nasıl oluyor da bu yurttaşın erişmekte zorlandığı “temel gereksinmeleri” oluyor?

***

Birine, bir kez “yanılttılar, aldattılar beni” dediğinde inanmak gerekebilir!

Bu “aldatılma/ yanılma” ekonomide, eğitimde, sağlıkta, adalette, daha bir çok yerde yineleniyorsa “artık yeter ama, bu denli aldatılmak aklı başında birinin yaşayacağı şey değil” demek gerekmez mi?

Hadi diyelim “beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısının söylendiği ortamlar buğuluydu, baş döndürücü neon ışıklar gerçeğin görülmesini engelliyordu da…

Yirmi yıldır “eğitim” alanında ne karar almışsanız, her yeni gelen bakanınızla değiştirmek zorunda kaldınız,

Baş döndürücü biçimde değişen ekonomi bakanları, Merkez Bankası Başkanları bir öncekilerin yapmadıklarını yapmalarına karşın başarılı olamadılar, her geçen gün yurttaşın canının yanmasını artırdılar, ekmeklerini/ geleceklerin çaldılar, borsada spekülatörlerinin ellerine düşürüldüler…

Bu “iktidarın”, bu yurttaşa verdiği “acı/ geleceksizlik/ karabasan” yetmedi mi?

***

Z kuşağı AKP’den başka “iktidar” da “hükümet” de görmedi!

Ancak gördüğüm gerek “iktidarlar”, gerekse “hükümetler” yurttaşa yaşattıklarını bilir/ görür hüzünlenirlerdi, “özür dileyen” bile vardı; “aldatıldık/ aldattılar” bizi diyecek denli duygu sömürüsü yapanı hiç görmedim, duymadım da!

Bu halk, kendi “aldanırken”, daha çok kez kendini “aldatanı” biliyor!

Doyumsuzluğun/ yoksulluğun, “iktidarın” yolsuzluklarına karşı gösterdiği umursamazlığa suskunluğu bundan; göreceksiniz!

250922

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP