Kaptansız gemi; sonuç zamlar!

ABONE OL
30 Mayıs 2022 13:30
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

“Türkiye’yi nasıl değerlendiriyorsun” diye sorulsa, “kaptanı, dümeni terk etmiş bir gemiye benzetiyorum” derim!

Kaptanının, gemide bulunanları düşündüğü yok!

Kaptan ne gemide bulunan yolcuların sayısını, ne yaşadığı kaygıyı, ne de geminin su alma yitimini umursamıyor bile!

Kimilerine yaşananlar şaka gibi mi geliyor; anlamıyorum!

Ama “şaka” gibi algılanmamış olsa, dönülüp bir kez bakılır değil mi ama? İnsanlar ne yapıyor, yaşamla aralarında nasıl bir zorluk yaşanıyor, nelerde yetersiz kalınıyor, mutsuzlukları var mı, karınları doyabiliyor mu, gibi soruların yanıtı aranır!

Bir ülkeyi yönetmek, ya da bir geminin kaptanı olmak “bunların” bilinmesini gerektirir!

“Şaka” olmadığını söyleyin o zaman! Her şeyin bilindiğini, yurttaşın karnını doyurmak için deli divane olduğunu, açıklanan zamlar karşısında yaşamın içinde kıvrıldığını söyleyin o zaman!

Tüm bunların “şaka” olmadığını, yurttaş açlık kaygısı içinde kıvranırken, kendinize şatafatlı bir yaşamla koruma ordusu kurduğunuzu söyleyin o zaman!

Sizin “hep” şatafat yaşayacağınızı, yurttaşı açlık nöbetleriyle buluşturacağınızı da söyleyin!

Bunun “şakası/ dalgası” yok artık!

***

Anımsar mısınız, daha dört yıl önceydi… “İktidar” kemirgenleri şeker fabrikalarını satmak için karşı koyanları susturmak için bu yurdun güvenlik gücünü kullandılar!

Bağıranları, çağıranları, “sattırmayız” diyenleri tutukluyorlar/ susturmaya çalıştılar!

Ekranların karşısına geçen “o” koca boyunlular, göbüşündeki hazımsızlığı sinek sanıp kaşınanlar, arkalarını “iktidara” dayayıp/ göğüslerini gererek “bu fabrikalar özelleştirilmeli, o zaman şeker daha da ucuz olacak, daha çok çalışan olacak, daha çok toprak ekilecek” diyerek “satılmasın/ özelleştirilmesin” diyenlerin susturulması/ etkisizleştirilmesi için çaba harcadılar, işaret parmaklarını salladılar!

Yalnız şeker fabrikalarını satmadılar ki; tekelin fabrikalarını/ arsalarını, sümerbank fabrikalarını, seka kâğıt fabrikalarını, enerji şirketlerini… Zorla, zorbalıkla, yangından mal kaçırırcasına sattılar!

Örneğin Şeker Fabrikaları satılırken, ya da diğerleri işbirlikçilere altın tepside sunulurken, ülkemiz bu denli ne yağda, ne buğdayda, ne şekerde “dışa bağımlı” değildi, kendi yağıyla kavruluyor, şekeriyle tatlanıyor, buğdayı ile doyuyordu!

Ürün ederlerinde bu denli çabuk zamanda, bu denli aralarında uçurum olan rakamlar yaşanmazdı!

Bunlar “şaka” değil; gerçek!

***

Artık, haftada iki/ üç kez gelen zamlara şaşırmıyoruz!

Markette, kasapta, pazarda karşılaştığımız ürün ederlerine “neden böyle” diye soramıyoruz!

Sorun isterseniz; tapu gibi gerekçeleri bir çırpıda size saysın satıcı, ardından da “bunlardan haberiniz yok mu, nerede yaşıyorsunuz” diye size sorsun isterseniz!

Hiçbir zamma “karşı koyma” hakkınız yok artık! Neoliberal ekonomi denilen, “tutanın, tuttuğunu kazıklaması sisteminin” içindeyseniz eğer, eğer devlet yönetiminiz bunun işlemesinden dolayı en küçük dümen çevirme eylemini yerine getirmek için çalışmalar yapmıyorsa, yanına aldığı üç/ beş doymayışın boyunlarının kalınlaşmasından yurttaşın kaygılarını düşünecek durumu kalmamışsa…

Bu iş “şaka” değil!

***

Anımsadınız değil mi; daha dört yıl önce, medyada konuşan işbirlikçiler “şeker fabrikaları satılırsa bir şey olmaz, daha verimli üretim, daha ucuz ürün ortaya çıkar” sözü vermişlerdi!

O gün, “şeker fabrikaları satılmakla bir şey olmaz” diyenlerin kim olduklarını biliyorsunuz, gördüğünüz yerde sorun bakalım neler anlatacaklar yine; ilgisiz, algı oluşturmak adına…

O günlerde onüç şeker fabrikası özelleştirildi, pancar üreticilerine söz vermelerine karşın daha ilk yılda ürüne “kota” getirildi, ardından üreticileri pancar ekemez duruma getrildi, ardından fabrikaları çalışmaz ettiler…

Bugün, “iktidar” işbirliklerine/ yedikçe doymayanlarına “sıfır gümrük vergisiyle” dörtyüzbin ton şeker dışalımı yapma fırsatını verdi!

Üstelik gelen şeker “bildiğimiz şeker” olmayacak, biliyor musunuz; pancardan değil, şeker kamışından olduğu ileri sürülüyor!

Bugün şekerin ederi iki gün öncesi gibi değil; önceki gün yirmi liraydı kilosu, bugün yirmibeş lire oldu, peki yılbaşında ne kadar olduğunu merak ediyor musunuz?

Neoliberalizmin doymayanları daha çok kazanacak; şaka değil!

***

Nazım, “sen mutluğun resmini yapabilir misin Abidin” diye sormuştu ya…

“Mutluluğun resmini çizmek” ne denli zormuş demek ki?

Bu yurdun insanlarının “mutluluğu” o denli zor değil ki oysa… Üstelik insanımızı mutlu etmek için öyle büyük çalışmalar, öyle şatafatlı geceler, öyle saraya falan gerek yok ki hiç!

Doyacak ekmeği, başını koyacağı yastığı, çocuklarının gelecek güvencesi olsun yeter; bunlar da öyle abartılacak bir şey değil!

Dağılımı biraz hakça yapsan, gençlerin aydınlanması için önlerini açsan, yurttaşların temel gereksinmelerini sağlamaları için önlemler alsan; mutluluk ne ki başka?

Şaka değil, doymadan ne mutluluk oluyor, ne de özgür düşünce…

Geminin bu denli kaptansızlığı yeter; dümeni kullanacak her zaman biri var!

290522

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP