Yeniden

Yeniden

ABONE OL
17 Mart 2023 14:15
Yeniden
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Selma ERDAL

Varlık Vergisi’ni duyduk da… Hani şu İsmet Paşa’nın başbakanlığı sırasında, İkinci Dünya Savaşı döneminde, Hitler’e de duyulan “sempati” eşliğinde, varsıl azınlıklar için çıkarılan vergiler… Bununla birlikte ülkenin her bir yöresinde, görülmeğe başladıkça kuyruklar; dediler ki bunlar Varlık Kuyrukları… İşin doğrusu bunlar nasıl Varlık Kuyruklarıdır; pek anlamış değilim. Geçen yıl dış ülkelerden “tedarik” edilen patates, soğan kuyrukları ve bu yıl da ayçiçeği yağı kuyrukları acaba nasıl eşleştirilebilir varsıllıkla? Henüz çözebilmiş değilim bu bağlamda söylenen alengirli cümle oyunlarını…

Üstelik bu “Varlık Kuyruklarının geleceği öylesine belliydi ki, uluslararası efendiler verdikçe buyrukları, çıkmaz yollara ulaşan akılları, öğütleri… Sonunda buğday ambarı ülkemiz, avuç açmak durumunda kaldı yabanın arpasına, buğdayına, darısına, muhtaç oldu elin patatesine, soğanına…

Oysa biz elimiz kalem tuttuğundan, aklımızı Türkiye’nin kalkınması için tarımsal üretime öncelik verilmelidir diye kafamızı yorduğumuzdan beri dilimizden düşürmüyoruz bu sözleri… Ama var mı ki sözlerimizi anlayanlar? Yok, ne yazık ki…

Bilindiği gibi…

50’lerden sonra; NATO’nun askeri olmak için, el verilince yabana… Boş verildi tarlada; tırpana, yabana, kara sabana… Adı kondu bu değişimin ballandıra, ballandıra; “tarımda makineleşme”… Ve yeni efendiler dedi ki; “belirlediğim sınırları sakın aşma”…

Sanayileşmeye yönelik yatırımlar; tarımsal alanlara, bereketli ovalara, denize kıyısı olan yörelere, akarsulara, göllere… Hınzırca güldü bu efendiler içlerinden; “ 50 yıla kalmaz ülkenizi çeviririz kurumuş çöllere” dediler…

Sonunda çevirdiler de…

Ve ardından Marshall Yardımı, NATO… Kulaklara fısıldadılar; bu gidişle her mahallede milyoner, herkese birer şato… Ama bundan böyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü edeceksiniz veto!

Cumhuriyet’in kazanımlarına saldırı, Demokrat Parti’nin kurulması, Menderes’in seçimleri kazanması ve TBMM’de milletvekillerine; “Siz isterseniz bu ülkeye hilafeti bile geri getirebilirsiniz” sözlerini söylemesiyle başladı irtica… Bu arada Atatürk döneminde Şeyh Said isyanları ve Devrim Şehidi Kubilay’a saldırılar da unutulmamalı ama özellikle 12 Eylül 1980 sonrasında giderek daha da yoğunlaştı bu saldırılar… Kahramanmaraş olayları, Sivas’da yakılan canlar… O günleri eleştirenleri ve irdelemeye kalkışanları bilindiği gibi hiç beklemediği anda TCK 299 frenler.

Ve… Ne yazık ki şu tatlı su kurnazı solcular varken; daha çok uzun yıllar var olur anti-Kemalistler…

Herkes sağda, solda, sanal ya da gerçek toplumsal alanda; Aydınlık Türkiye özlemiyle buluşup da, sandıklarda oylarda buluşmayı beceremeyenler… Ki onlar;

Şehit aileleri… İşçiler… Memurlar… Emekliler… İşsizler… Köylüler… Aleviler… Yıllardır anti-Kemalistlerin ekmeğine yağ, bal sürerler.

Özellikle de CHP; halkın partisi olduğu savıyla var olup da halktan bu denli kopuk, bu denli uzak kalabildiği, halkta sınıf bilinci-ekonomik gönenç ilişkisi bağlamında iletişim kuramadığı için aydınlık günlerin temeline kevgirle su taşır, bu gidişle sonsuza dek muhalefete pek yakışır.

Ve kadınlar… 8 Mart derdine düşmeden önce, ATATÜRK İlke ve Devrimlerinin onlara kazandırdıklarını özümseyip ve de değerini bilseydiler… Bugün endişesizce, korkusuzca; aydınlık, güvenli, çağdaş ve özgür bir geleceğe doğru yol alıp, giderlerdi. Ama onlar kendi devrimlerine kör bakıp, yabanın düzmece günlerine özendi.

Ve de sizler… İ(kinci) Cumhuriyetçiler! Küreselleşme çığırtkanları! Ötekileştirilirken ülke; sesiniz, soluğunuz neden çıkmaz oldu? Ve sizler “kerameti kendinden menkul” değerli aydınlar; dağarcık da sözler mi tükendi?

Bakın ülkemiz Avrupa Birliği’nden dışlandı. Dünyanın diğer ucundan ta ki Avustralya’daki ırkçı teröristlerce taşlandı ki yalnızca “İslamafobik bir saldırı” diye pazarlansa da toplumsal alana… Sakın kanma bu yalana! Onların düşmanı; sensin Türk ve de gözlerini diktikleri de yaşadığın bu topraklar ki onlar sana Atatürk’ünün armağanı… Ama sen kanmağa başladıkça “Vatan-Millet-Sakarya edebiyatı yapma” diyenlerin sözlerine… Sanki… Ülken değersiz gelmeğe başladı gözüne…

Sen ATATÜRK İlke ve Devrimlerinin aydınlığından uzaklaştıkça… Daha çooook tuzaklara düşeceksin bu aymazlığın sürdükçe… Üstelik ötekileştirdikçe kendini (Amerikalının üflemesiyle, Arap’ın beslemesiyle); aştırmayacaklar sana Batılının bendini… Ve sen kendine “yeni Osmanlı” dedikçe; bu gidişle ödetecekler sana 600 yıllık Osmanlı’nın bedelini…

Gördüğün ya da görmezden geldiğin gibi uluslararası alanda; ülkece, ulusça saygınlığımız tozumaya uğramış, 29 Ekim 1923’le gelen tüm kazanımlarımız talanda…

Diyorlar ya Batılılar için İslam düşmanı… Eğer öyleyse; neden Batılılar sürekli el ele, yanak yanağa şu entarili Araplarla? Birazcık düşünmeğe başlasan bunları; nasıl olur acaba?

Sen 18 Mart 2022 günü Çanakkale Zaferimizi andığımız şu anlamlı günlerde; istersen bir kez daha geçmişimizi, Osmanlı-Türk Tarihi’ni yeniden oku, öğren! Cumhuriyetimizin kuruluş ilkelerini ve Cumhuriyetimizin sana verdiği kimliği anımsa! Tüm varlığınla gerekirse yeniden başla; ülken için çalışmağa, üretmeğe… Ülkene, ulusuna güvenmeğe… Yeniden başla!

Dünyanın pek çok yerinden sana düşmanca iletilerini sunanlar varsa, bil ki onların bilinçaltında senin Türk kimliğinden kalan derin izler, derin yaralar var. Senin yıllardır süregelen durgunluğun, aldırmazlığın, düşürüldüğün rehavet; “kurt kocayınca köpeklerin maskarası olurmuş” sözündeki gibi, birazcık düşmanlarına cesaret vermiş sanki… Erken seçim söylencelerinin hızla yayıldığı bugünlerde; en yakın günde seçim sandığı geldiğinde önüne vereceğin oylarla ülkeni Atatürk İlke ve Devrimlerinin yönüne, yörüngesine getir. Bu karanlık, bu endişeli, bu güvensiz günleri bitir. Birazcık da Devleti’ni, Cumhuriyeti’ni düşünen bir ulus olmak için yeniden, evet yeniden çabala! Koş, daha hızlı koş; çağdaş, aydınlık, güvenli ve saygın yarınlara!

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP