Doğanın cezası; insan evladı…

Doğanın cezası; insan evladı…

ABONE OL
17 Ağustos 2021 12:07
Doğanın cezası; insan evladı…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kendini evrenin hâkimi sanan insana aslında ne kadar aciz olduğunu gösteren deprem, toplumda derin psikolojik izler bırakır. Eski çağlarda kralla köle arasında ayrım gözetmeyen yer sarsıntılarını tanrısal iradeye bağlamak, mantıklı bir açıklamaydı.

Deprem ilahi bir ceza veya uyarıydı:

Kuşatma altındaki pek çok şehir, tam o anda deprem olunca, direnmeyi bırakmıştı. Deprem hangi dinden insanları yok ederse, öbür dinin doğruluğu kanıtlanmış oluyordu.

Antik Japonya’daki söylencelere göre, depremlerin nedeni, dünyanın altında yaşayan dev bir yayın balığıydı. Yaygın bir başka söylenceye göreyse, “dünya bir boğanın boynuzları üzerinde durur, depremler de boğanın, konan sinekleri kovmak için başını sallaması sonucu olurdu.

Depremin nasıl meydana geldiği anlaşıldıktan sonra bile, toplumlar bu büyük felaket için bir günah veya suçlu aramaktan vazgeçmedi. Bu sefer de depremlerden dolayı göçmenleri, “günahkar” ilan ettiklerimizi suçlamaya, hatta günahlarımızdan arınmak için 1960’ta Şili Depremi’nden sonra olduğu gibi öksüz-yetim çocukları kurban etmeye başladık.

Bu batıl inançların yanında, Miletoslu Thales, MÖ 6. yüzyılda doğa olaylarına akılcı açıklamalar bulmaya çalışan ilk düşünürlerden olmuştu. Ona göre dünya bir su birikintisinin üstünde yüzen düz bir disk şeklindeydi. Bu suda ne zaman bir hareket meydana gelse dünyada da deprem olurdu. Anaksimenes’e (MÖ ‪585-525) göreyse depremlerin sebebi dünyanın kendisiydi. Yoğun nem ya da sıcaklık dünyadan parçalar kopmasına yol açar; bu parçalar da düşerken dünyayı sallar diye düşünüyordu. Aristoteles, depremlerin nedeni olarak rüzgarı görürdü. Rüzgar “en şiddetli ve en uzak mesafeye gidebilen” şeydir. Depremler en çok öğle ve gece olur. Çünkü öğle üzeri buharlaşma en yüksek düzeydedir; geceleri de buhar dünyaya geri döner, şeklinde akıl yürütüyordu.

Peki Türkiye’de deprem?

Türkiye’nin bulunduğu coğrafya, 1500’lü yıllardan itibaren çeşitli zamanlarda 7 ve üstü büyüklüklerde 23 depremle sarsıldı.

Uzmanlar, “Türkiye nüfusunun yüzde 60’a yakınının, faal olan ve zarar verebilen deprem alanları üzerinde yerleştiğini ifade ediyor.

1939-2018 arasında 7 ve üzeri 14 büyük deprem oldu.

Türkiye tarihinin büyük depremlerinden: “Varto”

Muradiye Depremi

45 saniye süren “Gölcük Depremi”

7,2 büyüklüğündeki “Düzce Depremi”

25 saniye süren “Van Depremi”

Son yıllardaki korkutan depremler

Öte yandan, büyüklüğü 7’nin altında ancak etkisi şiddetli olan depremler de meydana geldi. Ege Denizi’nde Bodrum ve Kos açıklarında 21 Temmuz 2017’de 6,6 büyüklüğünde deprem oldu. Aynı gün 200’e yakın artçı sarsıntı yaşanırken, Bodrum ve diğer tatil merkezlerinde binlerce kişi sabaha kadar uyuyamadı ve geceyi sokakta geçirdi.

Gümbet çevresinde çok sayıda tekne alabora olurken, sokakları basan sular araçları da sürükledi.

20 Şubat 2019’da Marmara Bölgesi genelinde hissedilen, merkez üssü Çanakkale’nin Ayvacık ilçesi olan 5 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Bu deprem İstanbul, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Edirne ve çevre illerde de hissedildi.

Farklı köylerde yaklaşık 10 evde küçük çapta hasara neden olan sarsıntının ardından bölgede büyüklükleri 1 ile 3,6 arasında 46 artçı sarsıntı meydana geldi.

Ve…

27 Haziran 1998 Adana depremi…

17 Ağustos 1999 Gölcük depremi…

Adana depreminde küçük oğlum 25 günlüktü, o uğultuyu hiç bir zaman unutamam sadece hatırladığım tuğla uğultuları ve iki çocuğumun üzerine kapanmam oldu.Aşağıya inecek,kaçacak vaktimiz yoktu çünkü iki küçük çocuk, oksijen makinasına bağlı bir eş ile nereye gidecektim ve hepsini toparlayıp sadece dua edebilmiştim.

Galiba halime acıdı da evimizde hiç bir eşyamız zarar görmeden o depremi ve ikincisini atlatmıştık.

Ancak atlatamadığımız hala hepimizin artçı sarsıntılarda bile telaşlanmamız.

Anlayacağınız, evrenin var oluşu itibarıyla insan evladı doğa ile baş etmeye çalışmış ve sürekli başı bela girmiş.

Lakin doğaya yenileceğini bile bile insan evladının doğayla barış içinde yaşamamakta ısrarcı oluşuna akıl erdirmek güç…

Çarpık kentleşme, doğayı yok etme çabaları…

Bence doğa bize ceza vermiyor, biz aslında doğanın cezası olarak ona zarar vermeye devam ediyoruz.

Doğal afetlere hazırlık mı?

Pardon! O ne ki?

Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP