Bu kurtuluş uğraşı avutuyor/ umutlandırıyor beni…

ABONE OL
3 Ağustos 2021 11:33
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Adana’nın kırk derece sıcağında yaşamını sürdürürken; bir yandan yurdu saran yangın yerleri, bir yandan sınırı zorlamadan geçen Amerika güdümündeki Afgan mültecileri, bir yandan “iktidar” yandaşı rozetini haklılık gerekçesi olarak göstererek yaşananlardan “hak” çıkarmaya çalışan pişkinleri gördükçe/ duydukça umutsuzluğum bir o denli artıyor!

Orada bir yerler yanıyor, o bölgede yaşayanların çığlıkları çoğu yerde bastırılmaya çalışılıyor, “iktidar” bu süreçten bile ele geçireceklerini düşünüyor, boş öngörülerde bulunuyor, gerçekleştiremeyeceği sözler veriliyor, daha geçen yıl “yanınızdayız” dediklerinin çığlıklarını unutuyor, olanları kuşbakışı izleyip tozpembe tablo çiziyor…

Dediklerine inanmayanları hayın, laf anlamaz, boş konuşan, hiçbir şey bilmez, çöpü çöpüm üzerine koymaz olarak suçlamayı sürdürüyor!

Oysa bu denli “haksız” değil suçlamalar, bu denli “anlamsız” değil…

***

Dün, Marmaris’te yaşayan Adanalı bir arkadaşla görüştüm. Sesi titriyordu! Sonucu “yapılacaklara” değil de, doğaya bırakmıştı sanki…

“Yangının yönü değişmezse çok kötü şeyler olacak” dedi.

“Çalışma, hazırlık, bir şeyler yapan yok mu” dediğimde verdiği yanıt beklediğimden başkaydı…

“Ne çalışması, herkes gelenleri ağırlamak peşinde. Yoksa bu yangının buraya dek gelmesi akıl alabilecek gibi değil, burası yaşam alanı” dedi.

Sinemaseverlerin Recep İvedik diye tanıdığı Şahin Gökbakar’ın çektiği videoda da anlattıkları, yakarışları, çırpınışları, çıkışları aynı şey…

Ormana, ağaca, doğaya bu denli “kin” beslemenin anlamını bulmaya çalışıyorum…

Bu süreçte bile santraller için ormandan ağaçlar kesiliyor, bir başka yerde zeytin ağaçlarına acımasızca kıyılıyor, korunması gereken kıyılarda betondan saray yerleri açılıyor, bir yandan da yanan ormanı/ canlılarını korumak/ yaşatmak için zamanında karşı koyulmuyor!

Bu da yetmiyor, yanan yerler için “kimin” biçimlendireceği/ kullanacağı/ değerlendireceği konusunda yasalar oluşturuluyor!

“İktidarın” hazırlıksızlığından, akıl tutulması yaşayanlardanım…

***

Sığınmacı/ mülteci konusunu, orman yangının ayrı düşünemiyorum…

Her ikisinde de “iktidarın” gösterdiği duyarsızlık benzerlik gösteriyor…

Suriyeliler konusunda aylardır süren tartışmalar, sığınmacıların Kurban Bayramı’nda ülkelerine gitmeleri/ bayram sonrasında yeniden Türkiye’ye dönmeleri nedeniyle ivme kazandı.

“Gidebildiklerine göre güvenli bölgedeler, neden geri geliyorlar” diyenin sayısı oldukça çok!

Üstelik Bolu gibi bazı kentlerin yerel yönetimleri de, ivmeyi biraz daha yükselterek “belediye hizmetlerimizi on kat fazlalısıyla alacaklar”  deyince, yandaş medyadaki bir grup “nasıl böyle söylersiniz, nasıl bu tür etnik düşmanlığı savunursunuz, onlar bizim sanayimizi ayakta tutuyor, sığınmacılar ekonomimize güç veriyor” diye yangın yeri gibi yele verdi!

Yerel yönetim hizmetlerinin öyle bir uygulama yapma olanağı var mı bilmiyorum da, sanki bu ülkede suyu değil on/ yirmi katına içilen yerler yokmuş gibi!

Aynı sığınmacılar, deniz kıyılarında turlarken on liralık dürüme elli lira ödüyor, bir liralık suya on lira veriyor; sınırlarımızda bu yurdun gençleri çarpışırken daha çok ödedikleri yerler de vardır mutlaka…

Bu yurdun yaşadığı “umutsuzluk” hak mı?

***

Afganlı mülteciler, ülkelerinden çıkarak İran üzerinden sürdürdükleri yolculuklarını Türkiye’de sonlandırıyorlar.

“iktidarın” kardeş bildiği Afganlılar için ne üzerinden geçtikleri İran, ne diğer Ortadoğu ülkeleri, ne de öteki “inanç birliği” olan ülkelerden ses duyan var mı?

Bir zamanlar, Avrupa’dan işçi istediklerinde, isteklilerin nasıl özenle seçildiğini, yaşına/ başına/ dişine/ tırnağına değin incelendiğini, varıp konuşlanacakları yerin/ yerlerin önceden belirlendiğini kitaplardan okuduk, gidenlerden duyduk!

Suriyeliler, Afganlılar “çağrılmadı”; ülkelerinde can/ mal güvenleri olmadığı için kaçtılar, Türkiye’de kucak açtı! Ancak sayı buralara gelsin diye “hiç” değil!

Yaşları deli çağları olan, özenle değil/ gelecek planları düşünülerek seçilen Afganlı kaçakların hazırlıkları yapıldı mı, halkımızın nelerini çalacakları öngörüsü masaya yatırıldı mı, yarın sokaklarda/ ülkelerinde Taliban’a karşı çarpışan bu genç kuşağın oluşturacağa etki düşünüldü mü?

Marmaris’ten yükselen alevlere ne denli hazırdık ki; benzerlik…

***

Adana’da yaz sıcakları kırk dereceyi düşmüyor! Düşse de; “yaşanılanların” yaşama yüklediği zorluklar, işi sorunları çözmek olanların tutarsızlıkları, tutarsızlığın egemenliğine giren yüz çizgileri silikonla kapatılmış/ covid 19 maskeleriyle örtülmüş yüzlü yandaşların sözleri artık öyle ağır geliyor ki…

Aynı yolu, aynı yazgıyı, aynı geleceği üleştiğimiz yalanına kimse inandırmaya kalkışmasın artık!

Bir görsel var medyada anımsayın; bir kadın/ bir dağ yolunda/ orman yangını söndürülsün diye yangın söndürücülerinin hortumunu taşıyor omzunda, sorulduğunda da “zaman değişse de kadınlarımız hiç değişmedi” diyor.

Bu bağlılık, bu insan/ doğa sevgisi, bu çaba, bu kurtuluş uğraşı avutuyor/ umutlandırıyor beni…

020821

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP