Lafazanlıklar

ABONE OL
28 Temmuz 2021 11:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL

*Ey ahali; diyorsun ki hayat çok pahalı amma ve lakin “ek-mek” eylemini gerçekleştiremezsen tarlanda, ekmek bulamazsın sofranda…

Dün buğday ambarı olan ülkede; bugün gökdelenler… Yarın da; açlıktan ölenler…

Yetmez ama EVET… Sen akıllanıp, uslanma; kahve köşelerinde, millet bahçelerinde tembelliğe devam et…

Bu durumda sana ekmek yerine pasta; özellikle de durum buğdayından desem, buğday ekilmiyor…

En iyisi; herkese Hollanda keki… Bulsunlar kafayı…

Gerçi en iyisi; ekmek yerine Boşnak Böreği… Alınca eline oklavayı; börek mi açarsın yoksa buğday ekmeyenleri mi döversin, buna da sen karar ver kadın!

**Ne Monet’yi tanıdı, ne de Picasso’nun kübik anlatım tarzına yoğunlaştı sokaktaki adam, işçi, köylü, emekli ögelerinden oluşan halkımız…

Rodin’in “düşünen adamı” ona yalnızca Bakırköy Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi’ni çağrıştırdı, siyah-beyaz Türk filmleri aracılığıyla…

Durum böyle olunca ülkenin her yöresine AK-Sanat ucubeleri dikiliyor; paracıklar da sanatçı geçinen kerameti kendinden menkul ya da kifayetsiz muhterislerin ceplerine gidiyor

*** Ve kadınlar, bizim kadınlarımız…

Sıkça vurguluyoruz: Ne Kemalizm, Ne Marxizm… Tek Yol Magazinizm…

80 sonrasının TÖ patentli 2.5 medya gerçeğiyle yaşayan apolitik toplumsal yapımıza; tarikatlarla birlikte futbolun yanı sıra bulaştırılan bir üçüncü virüs türü olan magazin olgusu… Dolayısıyla artık toplumun dolgusu, yapı taşları yoz, yobaz, aymaz. Özellikle de magazine düşmeyeni; kimsecikler tanımaz, adamdan saymaz.

7 gün, 24 saat enjekte edilmekte çok, çok taze magazin dozu… Ve giderek kalmıyor toplumsal yapımızın saygınlık ve değerler bağlamında tek bir kozu…

Gözünüz aydın, uzun süredir beklemişsinizdir özlemle; işte kadınlarımız ona teslim yine, gündüz kuşağında olacakmış çok yakında Stil ikonumuz, idol kadınımız Seda Sayan hanımefendi, kendisine saygılarımız eşliğinde, öpücüklerimiz parfüm kokulu…

*** Öğünmek gibi olmasın; internetin etinden, sütünden, yününden yararlanmasını iyi bildiğimi söyleyebilirim. GOGOL okumuşluğum da vardır ama GOOGLE’ı çok daha iyi okuyorum. Örneğin bir anahtar sözcük yazdığımda; dökülen yan ürünlere ilişkin, uzak-yakın göndermelerine aldırmaksızın zıplıyorum, televizyon kafaların kanaldan kanala zaplaması gibi… Ne var, ne yok; araştırıyorum, okuyorum. Bu kadar okumak gözlere mi zarar, yoksa beyni mi yorar; hiç aldırmıyorum.

Ama ne işe yarar? İşte bunu çok iyi biliyorum.

Çünkü bilgisizliğin, bilgiye ilgisizliğin ve de cehaletin egemenliğinin kol gezdiği bir ülkede… Giderek zorlaşıyor yer bulmak; ortalama insanın elele tutuşup, kısır döngülerde tutsak olduğu yaşamsal halkada…

Yine de araştırma, soruşturma, kovuşturma ve her gün üretilen/yaratılan/tanımlanan yenilikleri bulma… Bir bakıma yapılan Kristofus Columbus’luk… Çünkü Americo önceden bulmuştu yeni anakarayı… İşte ben de öyle; var olanı kendi başıma keşfetmiş olmanın hazzıyla yalnızca kitapları değil, internetde yazılanları da okuyorum…

Çünkü gelecek dediğimiz günler… Geldi bile… Robotlar çalışanları işsiz… GDO’lu yavan besinler, insanları aşsız… Ve digital dünya da okurları kitapsız, gazetesiz, dergisiz bıraktı, bırakacak da…

Ve bu düzene “ancak ve ancak” uyum sağlayanlar, sağlayabilenler sağ kalacak.

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP