Emeğin bayramı

ABONE OL
1 Mayıs 2021 11:38
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Emekçiler ve yemekçiler… Yaşadığımız dünyada bu iki temel sınıf arasında kurulmuştur tüm ilişkiler.

Emekçi dediğin; işçi sınıfı, elindeki tek kozu üretime kattığı/kiraladığı/sattığı emek gücü…

Yemekçileri tanımlamaya gerek var mı? Sömürgenler, kemirgenler, parazitler, asalaklar… Emekçinin sırtından geçinen her kim varsa, işte onlar. Ki onların arasına parazit, asalak sınıfından girenler; bankamatikçiler, sığınmacı kadrosundan giren Suriyeliler…

Gerçi emekçilerin de soyu tükenmekte, nesli ortadan kalkmakta, üretim araçlarını kullanamadıkları için… Emek gücüyle üretime katılacakları işliklerin kapısına kocaman kilitler asıldığı ya da o işlikler yok pahasına ve kısa dönemli düşünen, günü kurtarmaya bakan egemenler tarafından yabana satıldığı için…

Ama yine de 1 Mayıs İşçinin, Emekçinin Bayramı… Kutlu olsun demek gelenek…

Ve İstanbul’un orta yerindeki Taksim ki bilinen adıyla 1 Mayıs Alanı; yine işçiye, emekçiye kapalı olacak, çünkü ülke “sözde” tümden kapalı.

Her yıl günler öncesinden çeviriyorlardı yolları, geçit vermiyorlardı kutlamaların yapılması için… Gerçi onlar neye geçit veriyorlar ki? Ama bu yıl Corona salgını çözüm oldu, kolaylaştırdı yasakçıların işlerini…

Günümüzde işçinin çalışma koşullarının karşılığı; 21. yüzyıl köleliği… Ne iş güvenliği, ne de iş güvencesi! İş cinayetlerinde koşa, koşa şampiyonluğa giden bir ülke… Ne kadar üzerleri örtülse de, önüne geçilemeyen “sözde” iş kazaları, gerçekteyse iş cinayetleri… Bazen maden ocaklarında grizu patlaması, bazen çok katlı yapıdan yer çekimine karşı koyamayan bedenler, bazen gemi doklarında nedeni bilinmeyen ölümler… İşçisin sen, işçi kal; ne yazık ki fıtratında iş kazaları nedeniyle ölüm var.

Sonrasında? Yok ki sosyal güvenlik, sigorta primleri… Ölümden kıl payı kurtulursan; sağlığına kavuşmanın bedeli çok ağır, sorumluların insafına kalır sağaltım giderlerin… Yok, Ölüm Meleği’nin kollarına düşersen; dulun ve yetimlerin için ne aylık gelir, ne ölüm tazminatı… Kim bilir nasıl atlatırlar senin ölümünden sonra geride kalanlar; bunca felaketi ve firkati?

Her 1 Mayıs’da yinelediğimiz gibi ne yazık ki…

Camiler kışlamız, minareler süngümüz diyenlerin yönetiminde; fabrikalar kışlası, sanayinin bacası süngüsü olan emekçi güçsüz bırakılmıştır. İşçinin, emekçinin gücü yok edilmiştir. Dolayısıyla Şanlı 1 Mayıslar bitmiştir. Özgürlük, eşitlik ve demokrasi umutlarıyla yaşanan o coşkulu 1 Mayıslar artık anılarda kalmıştır. Yağlı kurşun atılmasa da işçiye, emekçiye; küreselleşen kapitalizmin acımasızlığında bundan böyle tüm 1 Mayıslar, 1977 yılının Kanlı 1 Mayıs’ından daha kanlıdır ve bu düzen değişmedikçe de hep kanlı olacaktır.

1980’lerde tohumları atılan küreselleşme, 1990’larda düşünce yavaş, yavaş dillere, 2000’lerde uluslararası sermaye serbest dolaşımda… Ulusüstü/ ulusötesi şirketler; Birleşmiş Milletler’de sandalye edinmiş. Nasıl ki ülkemizde egemenlik ulusun değil, ekonomininse… Uluslararası alanda da, bir başka deyişle Birleşmiş Milletler’de de söz hakkı/egemenlik gücü; milletlerde/uluslarda değil, ekonomik gücü ellerinde bulunduranlarda… Uluslararası barışın yerini, uluslararası ekonomik yarış aldığından beri; işçinin, emekçinin sömürüsü iyice arttı. Sendika sözleşmeli işçiliğin yerini; “taşeronluk” kurumu aldı. Küreselleşme kavramının, sınırları tanımayan sömürü düzeni; öncelikle işçinin, emekçinin haklarını sömürdü, yuttu ve buyurdu:

-Ne kızıl, ne sarı sendika… Yalnızca taşeron firma ve sınırlı sözleşmeli işçilik, yok öyle iş için ömür boyu güvence, acımam ben ne yaşlıya, ne de gence! Beğenmezsen sıradan çık. Nasılsa sarmış ortalığı açlık. İşsizler ordusu giderek büyümekte… Ama burada ücretler bana göre yüksekse; sıra başka memlekette… Toplayıp da tasımı, tarağımı; giderim daha kolaylıkla sömüreceğim başka ülkelere…

İşte son aşamada işçilikte, emek gücünde durumlar böyle…

Böylesi bir dünya düzeninde ne yazık ki bütün ülkelerin işçileri değil, bütün ülkelerin sömürgenleri birleşmiştir günümüzde; emekçinin kanını emmek için onlar vampirler gibi iştiha ile beklemektedir.

Hala inanmıyor musunuz, görmüyor musunuz?

Bakın her yerde vahşi kapitalizmin acımasız kurşunlarıyla vurulmuş, kan gölünde boğulan işçiler, emekçiler var.

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP