“Nazım Hikmet İyi İnsan”…/ 1

ABONE OL
16 Ocak 2021 12:07
0

BEĞENDİM

ABONE OL

‘Bana yeter
yirminci asırda olduğum safta olmak
bizim tarafta olmak
ve dövüşmek yeni bir âlem için’…

Şiirlere kendine özgü ses ve sazıyla adeta can veren usta Ruhi Su Nazım Hikmet’in eserlerinin bestelenmesi konusunda “Aydın bir ozanın şiirini bestelemek kolay bir iş değil” der ve ekler “Ezgili Yürek”te; “Memleketimizde bilimin ve bilim adamının boş kalan yerini sanat ve sanat adamı almış, toplumun sorunlarını bir bilim adamı gibi incelemek zorunluluğu duymuştur. Batıdaki gelişme içinde toplum düzeninin kurallarına aykırı gelen düşüncelerinden dolayı işkence gören, ölüme mahkum edilen bilim adamlarına karşılık bizim memleketimizde çoğunlukla hep sanat adamları sürülmüş, hapsedilmiş, işkence görmüş ya da öldürülmüştür. Memleketimiz için ne yapılmışsa sanat adamının eliyle yapılmıştır”…

Ne güzel iki büyük usta devrimci sanatçıyı aynı albümde buluşturan türkülerini dinlemek, Süvarinin Türküsü’nü, Nazım Türküsü’nü ve Karayılan’ı…

Ruhi Su ve Nazım Hikmet yaşamları boyunca bir yandan çeşitli baskıyla zorluklara göğüs germiş diğer yandan çevrelerine örülen kalın duvarlara rağmen bunu aşıp beslendikleri ulusal ırmaktan evrensel boyutlara taşabilmişlerdir. Türkiye insanının sesini bütün dünyaya duyurup sanatçı görevlerini başarıyla yapmışlardır.

Ancak ne acı ki her iki sanatçıya da yaşamları boyunca uygulanan baskı ve çıkartılan türlü engeller günümüzde de sürüyor. İnatla sürdürülen “vatandaşlık” ile ilgili tartışmalar, şiirlerini okudukları için tutuklamalar, yasaklamalar devam etmekte. Kimi 2001’lerde olduğu gibi “yurdu terk eden bir vatan hainidir” diyor, kimi zaman da “ulusal bir şairdir” diyenleri 1968’lerde olduğu gibi linç etmeye kadar vardırıyorlar sataşmalarını…

Ve günümüzde ülkemizdeki tabloya bakıp da kimin vatan haini kimin olmadığına karar vermek zaten o kadar zor değil. Nazım gibi yurtsever aydınlarımıza sataşmak yerine yazdıklarına baksalar gerçekten anlayacaklar, çünkü bugün yüzde 82’si Nazım Hikmet’le aynı hisleri paylaşmıyor mu bu ülke insanının:

“Vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim”…

Nazım hem gerçek bir yurtseverdir, hem de ithamcıların hiçbirinin olmayacakları kadar İnsancıl, barışsever ve anti-emperyalisttir çünkü…

Çünkü Nazım’ın şiirinin asıl özü Mehmet H.Doğan’ın da dediği gibi “sevgiyle, saygıyla, güvenle yanaştığı Türk halkıdır”. Onu, akıp giden yaşam ırmağı içinde sevgisi, kavgası, büyüklüğü, zavallılığı ile somut bir biçimde ortaya koyar. Ulusal gerçekten evrensel insan gerçeğine ulaşır…

22 Kasım 1950’de Dünya Barış Konseyi’nin “Uluslar arası Barış Ödülü” Türkiye’den Nazım Hikmet’e verilmişti. Ödül alanlar arasında bulunan dünyaca ünlü şair Pablo Neruda, Zekeriya Sertel’e Nazım Hikmet’i göstererek şöyle diyordu: “Bu adamın kadrini bilin. Biz onun yanında şair bile sayılmayız”…

Bir yaşamla beraber halkına adadığı kitaplar, seslendirdiği plaklar uzun bir süre yasaklanmıştır. Dünya çapındaki şiirleri cezaevlerinde, sürgünlerde yazılmıştır usta ozanın; “Memleketimden İnsan Manzaraları” bunların başında gelir. “Salkımsöğüt” ile “Bahri Hazer” gibi plağa okuduğu şiirler Nâzım Hikmet’in ününün sanat çevrelerini aşmasını sağlayan ilk ürünlerdir. Hayatı boyunca sosyalizme bağlı kalan Nazım Hikmet Bursa cezaevindeki okumalarında tanıyıp etkilendiği ve ortak mülkiyeti savunan ilk tarihsel kişilik Şeyh Bedreddin ve yoldaşlarıyla ilgili destanıyla üzerinde tam üç yıl çalıştığı Anadolu insanıyla coğrafyasının Kurtuluş savaşı yıllarındaki durumunu anlattığı önemli bir yapıt daha ortaya çıkartacaktır: “Kuvayi Milliye Destanı”…

İki binlerin başında Nazım Hikmet’le ilgili TV programlarında vs. eleştirilerde sık sık dile getirilen “Karayılan” isimli Antepli bir milli kahramanın hakkında yazdıklarını doğru değerlendirmek için onun hakkında Kuvayi Milliye Destanı’nda bahsi geçenlere iyi bakmak gerekir.

Karayılan’da sözedilen aslında Anadolu insanının kahraman olduğunu ancak herşeyden yoksun ve yoksul bırakıldığını, eline fırsat geçirdiğinde ve çaresizlikten kurtulduğunda her şeyi başaracağını ve başardığını, Anadolu’nun kurtuluş zaferinin de halkın eseri olduğunu dile getirmekte. Zaten destanın sonunda da açıkça ifade eder Nazım Hikmet:

Ve biz de burda bitirdik destanımızı.
Biliyoruz ki lâyığınca olmadı bu kitap,
Türk halkı bağışlasın bizi,
onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
câhil,
hakîm
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
kitabımızda yalnız onların mâceraları vardır…

Yine televizyon programlarında Nazım Hikmet’e dönük karalayıcı eleştirilerden diğer ikisi de, Nazım Hikmet’in Harp Okulu öğrencilerini kışkırttığı yolundaki iddiayla yurttan kaçışıyla ilgili iddiadır.


sürecek

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP