“İktidarın” istediği “muhalefet”…

ABONE OL
21 Ekim 2020 13:35
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

“İktidar”, karşısında bizdeki gibi sağlıksız/ etkisiz/ öykünmeci “muhalefeti” bulunca “sonuç” bundan başka “biçimde” olmuyor!

Bir yarışa giriyorsunuz, her yarış öncesi utkudan söz ediyorsunuz, yıllardır beklenti içerisinde olan seçmeniniz “belki” diyerek size kol-kanat geriyor, o güne değin yaşadıklarını bir yana bırakarak yanınızda “gücünüz” oluyor…

Ama hepsi bu kadar!

Yıllardır “utku” çığlıkları atanların; “yenilen güreşçi mindere çıkmaktan usanmazmış” öz-sözüne örnek olmak istercesine karşılaşmadan uzak durmayı düşünmemesi, yerini yenilememesi, üleşememesi, halkın verdiği sesi anlamlandıramaması “bu iktidarın” kazanım yollarını araladı!

Salt bu mu? Kentlerinde, yerel yönetimi aldıklarında “kazandıklarını” sananların, bunu bir başlarına yaptıklarına inananların, yanlarındaki üç-beş kişinin “utkusu” olduğunu düşünenlerin “yurttaştan kopuk/ uzak” tutumları, gördükleri üç- beş kişinin gülmeleri ile yetinmeleri de “bu iktidarın” yaşam çıtasını uzattı!

“İktidarın”, tam istediği gibi bir “muhalefet”!

***

Yaşadığımız sokaklar bize her şeyin “gerçeğini” söylüyor!

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer son açıklamasında “kırk milyon yurttaşımız açlık sınırında” diyor!

Başka “söze” gerek var mı? Bu ülkenin yurttaşı doymuyorsa, açlık sınırı altında bedelle yaşamını sürdürmek zorunda kalıyorsa, çocuklarına şeker alamıyorsa, eğitimine harcama yapamıyorsa, dinlenceye çıkamıyorsa, arkadaşlarıyla buluşamıyorsa, gülemiyorsa, mutlu olamıyorsa, sevdiğini kucaklayamıyorsa…

Covid 19 sürecinde öğrendik ki, “tüm bunlar” yattan/ kattan/ lüks yaşamdan daha çok bağışıklık sistemini etkiliyor! Doymayan, sevmeyen, mutlu olmayan, gülmeyen daha baştan “bağışıklık” sistemine darbeyi vuruyor!

Bunları bilmiyor mu hem “iktidar”, hem de “muhalefet?

“İktidar” içinde bulunduğu şatafatın etkisiyle göremiyor/ bilemiyor diyelim, peki “muhalefet” yurttaşın bu bungunluk içinde olduğunu bilmiyor mu/ görmüyor mu?

***

Avustralya’da yaşamlarını sürdüren dostlar aradı. Covid 19 sürecini “hapis” gibi olsa da evde “sağlıklı” sürdürdüklerini anlattı! Altı aydan bu yana kentlerindeki birçok işyerinin kapalı olduğunu, emeklilere iki kez “bonos” verildiğini, tüm işsizlere karşılıksız aylık üçbin dolar ödendiğini,  kentlerindeki olgu sayısının elle gösterilecek denli azaldığını, esnafın her tür gelir/ giderinin karşılandığını, yine de “normalleşme” konusunda özen gösterildiğini anlattıktan sonra şu tümceyi ekledi: “hükümet, herkes doysun, mutlu olsun, salgını birlikte yeneceğiz!” diyor.

“İktidar” bu ya da benzer sorumlulukları yerine getirmiyor olsa da, “muhalefet” peşini bırakmamak zorunda değil mi?

Hangi muhalefet, desenize! Dedikodu, polemik, sanal gündem konuları dururken “bunlarla” uğraşmak…

***

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, nerede/ kimden duymuşsa “halk seçim istiyor” diyor!

“İktidar”, yapılan hangi çalışma ya da çabayla “o” sonuca ulaşmışsa “büyümeyi, ekonomiyi, kalkınmayı, dışsatımı, üretimi, yarını, sıçramayı” öyle güzelliyor ki insan yaşadıklarına/ gördüklerine şaşırıyor!

Ülkenin yarısı “açlık sınırı” altındayken, yeniden çekirdek kabuğunu doldurmaz çığlıklar atarak, bazı isimlerin üzerini çizmek, bazı bilinmedik isimleri taşıyabilmek, bu yoklukta yeni çıkmazlar yaşatmak için “yeniden seçim” ha…

Ya da sokağa açılan kapıların gerisinde açlıkla, işsizlikle, doyumsuzlukla başbaşa kalıp çaba harcayan yurttaşların, yaşam çığlıklarının sesi kenti mutsuzluğa iteklemiyor gibi; onsekiz yıldır bırakmadığı “ben olayım hırsından” ödün vermeden, yurttaşı her tür ikilemde bırakacak, her tür ayrışmaya itecek/ yalnızlaştıracak girişimlerin ardında “güzel gelecek” ha…

Böyle “muhalefet” olursa…

***

“Muhalefeti” bu denli “iktidarla” içselleştirmem birçok tanıdık dostları şaşırtacak, biliyorum!

Konunun neresinden bakarlarsa- baksınlar, “mutlaka” saptamalarımı yerinde bulacaklardır!

Bu soruyu sorayım: genel merkezde yönetim nasıl oluşturuldu, kimlerin altı çizildi, kimlerin “yoktan” yönetime alınması sağlandı?

Nedenlerini düşünün isterseniz!

Yaşadığımız kent… Ben Adana’yı anlatayım. Seçmeninden örgütüne değin bir karmaşa, bir boşluk, neden “umut” saydığına kızış, yerel yönetimin kendini örgüt üzerinde sayması, Adana başarısını salt kendinin bilmesi, en küçük bir iş bile “bilgisi” olmadan yürümemesi, “tek adam” olmaya soyunma…

CHP’nin kayıtlı üyeleri de, seçmeni de, gönül vereni de, destekleyeni de “şimdi bir seçim olsa” diye başlayan soruyu yanıtlamak bile istemiyor!

Kimse de “bir önceki adaya” oy vereceğini sanarak “seçime gidelim” çağrısı yapmamalı!

Birbuçuk yıldır yaşananları, yerel yönetimin koridorunda bulunanlardan başkaları benimsiyor gibi gösterilmemeli!

Bugün yaşananlar “iktidarın” çöküşünü hazırlaması gerekirken; ülke çapında üç-beş metropol kent başarısını kaldıramayan “muhalefet”, sağlıksız/ etkisiz/ öykünmeci tutumunu sürdürdükçe salt kendini değil, seçmenini de “bitiren” olarak anılacaktır!

“İktidarın” istediği buysa, “muhalefetin” tutumunun nedeni nasıl açıklanmalı?

181020

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP