Dar alanda, çok nüfusla yaşamda

ABONE OL
5 Ekim 2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Sosyal medyada dolaşan birçok paylaşımı “inanmaya” değer bulmasam da, paylaşanın “bilindik” durumunu düşünerek şaşkınlık yaşayanlardanım!

Bu dünyada “her şeyden” elini/ eteğini çek, doymaktan uzak ol, gereksinmelerini karşılama, vitrinde gördüğün elbiseyi giyme, pazarda en sonu bekleyerek ezik/ çürük meyveleri çocuklarına götür, tanıdık/ bildiklerine yılda bir kez de olsa sofra kurma, açlıkla boğuş, yoklukla savaş…

Toplumun “üst akıllarından” sayılan, sarığıyla/ cübbesiyle açılışlara katılan, bu ülkenin yurttaşının boğazından artırdığı vergilerle “en lüks” ortamlarda yaşamını sürdüren “bir isim” şu sözleri kullanması tüm yurttaşları şaşkınlığa sürüklemeye yetmez mi?

“Fakirler cennette, şehit mertebesine yakın yedi kat yüksekte olacaklar. Belki de biz onları kıskanacağız!”

Bu dünyanın ergilerinin, varsıllıklarının tadını bile bilme; cennette yerin, şehitlikte koltuğun olsun!

Ne çirkin, ne anlamlar barındıran bir yermiş meğer yaşam…

***

Sıkça yazdığımdan dolayı zorlanıyorum artık! İnsanların “asgari ücret” tuzağında açlığa sürüklenmesinden, gençlerin doyabilmek için kurum kapısında iş aramak için çırpınmasından, emeklinin çocuklarının eline bakıyor olmasından, dar gelirli esnafın işini döndürebilmek için bekleyişinden…

Bu ya da daha birçoklarını anlatmak yoruyor artık!

Kimse bir şey yapmasın, üretmesin, ekmesin, biçmesin, öğretmesin, çaba harcamasın öyleyse…

Pazarın tezgahlarını dolduran ürünlere, ürünleri satanlara ne gerek var ki; herkes mağaralarda taşı kaynatsın çocuklarını doyurmak için, eğer suyu bulabiliyorlarsa…

Yoksul olmanın, aç kalabilmenin, doymamanın koşulu bu değil mi?

Nasıl olsa bu yaşananların sonu iyi olacak!

Her şey “cennette yer, şehitlikte koltuk” içinmiş değil mi?

***

Sağlık Bakanının “olgu sayısını” açıklarken “halkın sağlığı kadar, ulusal çıkarlarını da korumalıyız”  sözleri gibi…

Ya da Ekonomi Bakanı’nın “kurun bir anlamı yok/ dolarla mı maaş alıyorsun” sözlerinin benzeri…

Örneğin “halkın sağlığında” neler varmış da, açıklanması “ulusal çıkarları” zora sokarmış?

Ya da, “kurun anlamı” halk için mi yok, yoksa yabancı bankalardaki “döviz hesapları” nedeniyle “iktidar” yandaşlarının mı?

Ne yapmalıyız şimdi?

Aç/ yoksul kalmayı yeğleyip köşeye çekilmek, ulusal çıkar denerek sağlık konusunu gizlemek, suda/ havada/ kirada/ tüm gereksinmelerde “kuru” gözettirmemek için mi yırtınmalı/ uğraş vermeli?

Yurttaşların içinde bulunduğu bungun süreci bile “fırsata” dönüştürerek, yetmeyen ekmeğinin ucundan koparmak için çırpınan doymayanları/ algı oluşmayı sürdürmeleri acımasızlık…

Ne konuşulanları düşünmek, ne de bugün yaşananları bilmek bambaşka acı…

***

Şu biliniyor olmalı:

İnsansız bir yaşam düşünülemez!

İnsanın “doymadan” yaşamını sürdürmesi de düşünülemez!

İnsanların “doyması için”, yine insanların emeğine/ çabasına/ bilgisine/ üretmesine gerek duyulmayacağı da düşünülemez!

Toprağı eken, suyu kullanan olmadıkça/ korunmadıkça/ bilinmedikçe kimin için “yokluk/ yoksulluk” yok ki?

İnsanları “cennette yer, şehitlikte koltuk” biçiminde etkileyen düşüncenin “tek amacı” ulusal yapının çürümesini sağlamaya yöneliktir!

Kaynakları işlemeyen, varsıllıkları değerlendirilmeyen, halkı yoksul/ doyumsuz devletlerin varacağı yer emperyalistlerdir/ sömüren devletlerdir; düşünsenize yollarınız var sizin değil, köprüleriniz var sizin değil, maden ocaklarınız var sizin değil, deniz kıyılarınız var sizin değil, yeraltı kaynaklarınız var sizin değil, yer üstündeki en duyarlı birimleriniz var sizin değil, paranız var o da “kurla” ayarlanıyor…

Böyle bir olguya kim sessiz kalabilir?

***

Canlılar, doğumla/ yaşamlarını yitirme arasında doymak, barınmak, korunmak zorunda…

Bunları sağlama olanakları olmasa bile, “komşusu açken tok yatan bizden değil” anlayışıyla halkımızın yüreğinde yer bulan “paylaşım” duygusu gereği, insanlığı açlığa/ doyumsuzluğa sürüklemek/ salık vermek can sıkıcı olduğunca insanlık dışı bir tutum!

Covid 19 sürecinde daha birçok “olgu” karatılmak istenirken, daha birçok bilinmezlikler sosyal medyada gezinirken, yurttaşların sokağa/ pazara çıkacak alım gücü ellerinden alınırken, “doymayan” oburlara seslenircesine “bağışıklık sisteminizi koruyun”  denirken; ülkenin “yoksul/ doyumsuz/ açlık sınırını zorlayan” katmanıyla alay edercesine konuşmayın!

Dar alanlarında, çok nüfusla yaşamda kalmaya çalışıyorlar; “yer/ koltuk” derdinde değil!

041020

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP