• OLAY NET
  • Manşetler
  • Doğa sinirlendi                                                                 

Doğa sinirlendi                                                                 

ABONE OL
3 Eylül 2020 16:09
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Doğa; kendini kirleten insanlarca nevruzun acımasızca kutlanmasına, kendini katledenlerin delirmişçesine birbirini alt etmeye çalışmasına, türkü söylenip halaylar çekilmesini beklerken kan kusmalarına, komplo teoricileri işin içerisine yerleştirerek algı oluşturmalarına, genetiği değiştirilmiş yediyüzelli milyon sivrisineğin onaylanarak doğaya salıverilmesine gün saymalarına, covid 19’dan daha yıkıcı olması beklenen iklim değişikline duyarsız kalınmalara…

Hayretle, acımayla bakındı, biliyor musunuz?

Aslında derelerin taşmasında, havaların “beklenenin” uzağında gerçekleşmesinde, Çukurova’da bu demli kuraklığın yaşanmasında, toprak örtüsünün suya açlığında hiç de gizlemedi olacakları! Biz insanların anlayacağı dilde, çevirmene gereksinim duyulmadan ders alınabilecek biçimde her şeyi gösterip-yaşatırken konuştu…

Dedi ki:

Bakınız, ben Adem’den Havva’ya bu güne değin doğmuş büyümüş herkese ev sahipliği ettim. Hiçbir zaman insanların birbirine düşmesi, birbirlerini öldürmesi, birbirini yemesi kadar zoruma giden şey olmadı. Yasak elma hoş bir olay olmasına karşın, Habil ile Kabil’in birbirine düşmanlığı bağışlanmayacak bir suçtu. İlerleyen yüzyıllarda onlarca savaşa, binlerce insanın can çekişirken akıttığı kana tanıklık ettim. Ama biliyor musunuz, yer yuvarlağında insanların zaman zaman azalması bile, benim işimi unutturmadı. Her yaşamını sürdüren kuşak için hep yeniden toparlanıp, yeniden dirildim. Bana gereksinen canlıyı bir başına bırakmak, kirli bir ortamda solutmak hiç bana göre değildi çünkü. Çünkü ben canlının var olması içinim, yok olması için değilim…

Bir soluk alıp sözlerini sürdürdü:

Bakınız, ben bile zor soluyorum. Ne bayramınız bayram, ne yasınız yas. Neden böylesiniz alamıyorum. Düşündükçe de kendimi yitiriyorum. Soruyorum size, nevruz denince ne anlıyorsunuz siz? Kış boyu dağların, ağaçların, tüm canlıların üzerindeki artılık! Ama üşüten, ama donduran artılık! Bunlardan kurtuluş gününüz, nevruz! İlkyaza ilk adımınızı atmanız, nevruz! Yapraksız, meyvesiz ağaçların dallarının yeşermesidir, nevruz! Kuru, ayazdan başka konuğu olmayan toprağın törenle yeşermesidir, nevruz! Nevruz, benim bayramımdır. Bunda ne kötülük var, sorarım size. Sokakları doldurup gülüp eğlenmenizi beklerken, kaşık sesine oynayıp zıplamanızı beklerken, omuz omuza olup coşmanızı beklerken; neler yapıyorsunuz siz söyleyin?

Soluk alıp-vermekte zorlandığı belliydi, yine de konuştu:

Karada, yaşam alanı olarak seçtiğiniz yer yetmedi imi? Kuşların, böceklerin, cinleri sayılamayacak enli çok olan canlıların “varlık” nedeni olan ormanlar keserek yok ettiniz, yetmedi canlının coşkulu solumasında etken olan ormanları yaktınız, dere yataklarının var olmasının nedenlerini unutarak ya doldurdunuz acımasızca ya da “yaşamınızı” zora sokması pahasına evlerle kapattınız!

Sustu sonra, anlattıklarından/ yaşattıklarından dolayı ders alınmamasına küs gibiydi, doğa…

Doğa sinirlendi, biliyor musunuz?

Doğa, yaşanan küresel covid 19 sürecinde, tüm bilim insanlarının söylediklerinin tersine sinirlendi.

Ellerini kollarını indirip diz çökmesine az kaldı, biliyor musunuz?

 

HORZUM SİVRİSİNEKLERİ

Horzum yaylasının “en” güzel özelliği; Kozan’a yakın olması, Kozan’da aradığın birçok gereksinmeye kolaylıkla ulaşılabilmesi, elbette ki Kozan’dan hava olarak rahatlığı…

Su arasanız yok, içinden geçen derenin “yıllardır” sözünü etmemize karşın “iyileştirme” çalışmaları yok, bulaşık/ fosseptik atıkların kirlettiği Horzum’u kurtarmaya istekli “kimse” yok!

İlkyazla birlikte Horzum’a gidip, kış soğuğu düşene değin kalanlar bile, “bana değmeyen yeni yıl da yaşasın” yaklaşımıyla elleri/ kolları bağlı…

Haftanın iki-üç günü kalabiliyorum…

Daha, varıldığının ilk günlerinde, yatakların üzerine cibinlikler çekiliyor. Bir laç yerde görmüştüm, oturma alanlarını cibinlikle çevirip, ilk akçamdan içine girip, yemeğini orada yiyen, tevisini orada izleyen, ağırlamasını o alanda yapanlar vardı.

Kimse bunun “nedeni” üzerinde düşünüp, sivrisinekten nasıl kurtulunacağının derdinde değil; Horzum’a gelince, bunların yaşayacaksın, karşı-koymak boş, biraz da “takdiri-ilahi” gibi…

Peki ya; dereye bulaşık atık yönlendirmenin, fosseptik çukurların üzerini özenle kapatmamanın, derenin iyileştirilmesi için çaba harcamanın “hiç mi” suçu yok!

Geçtiğimiz gün biriyle söyleşirken “çok” anlattı.

“Sabahtan akşama dek karasinekten, akşamdan sabaha kadar da sivrisinekten çekiyoruz” dedi!

Öyle, kimsenin derdi değil! Yaylacılar, çınar ağacı gövdesinden doldurdukları “fındıklı suyu” ile avunduruluyor!

Horzum yaylasının “daha” yaşanılır, sivrisineksiz olmasının ilk koşulu “girişten-çıkışa” derenin iyileştirilmesiyle olası.

Yaz aylarında Kozanlıların “en yakın” yaylası Horzum, covid 19 sürecinde sıkça anılan sinrisinekler bakımından gelecekte zorlamalara neden olabilir!

Sivrisineğin, pantolondan geçen iğnesini düşünebiliyor musunuz? Yok mu, düşünün öyleyse…

310820

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP