Covid 19 sürecinde, yurttaşın içinde fırtınalar oluşurken…

ABONE OL
25 Eylül 2020 18:08
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Covid 19 sürecinde, içimizde fırtınalar oluşturan gelişmelerin önünde duracak/ dayanak gücü kalmayan kimleri sayamayız?

Fırtınaların yanında yoğun yağmur nedeniyle yaşanan sel baskınları,

Fırtınaların yanında daha çok denize bakan, bazen da yaylalık ormanlarda yaşanan yangınlar,

Fırtınaların yanında daha yeni okullu olan çocukların velilerinin yüreklerinde yaşadıkları burukluk,

Fırtınaların yanında ürettiği ürüne sevinemeyen çiftçinin ocağındaki onmaz ağrılar…

Duracak/ dayanacak güç bırakmayan fırtınalar oluşturuyor!

***

Doğa bağışlamıyor!

Dere yataklarını bozduğunuzda, dolgulu çukurlar üzerini imara açtığınızda, doğada yaşayan canlıları yok saydığınızda fırtınalar koymasına yetiyor yaptıklarınız!

“İktidar” bir yandan, yerel yönetimler bir yandan betondan yükselen yapıları göstererek prim toplamaya, ya da çalışmalarını örneklemeye çalışıyor!

“İktidarı” duyuyorsunuz;

Doğanın altını/ üstüne getirerek, iki-üç yılda bir onarım yapılmasını gerektirecek biçimde niteliksiz çalışmalar yapmalarını bile “erdemmiş” gibi göstererek, enerji bağımlılığından kurtaracağı yalanıyla ırmaklar üzerine kurulan HES’lerin yöresine verdiği zararı göstermeyerek oluşturulurken…

“Yerel yönetimler” de durmuyor ki;

Hangi amaçla, hangi anlayışla, hangi bilimsel çalışmayla yapıldığı belli olmayan “yol asfaltlamaları”/ daha çok ölçütleri şaşkınlık uyandıran “yama asfaltları” yurttaşları gösterilecek “ilk” iş olmalı!

Son günlerde belediyelerden gelen birçok bültenlerde yapılan asfaltlamalar baş sıraya konabilir, desem de…

Bu “işin” her yıl yapılması, en küçük yağmurda yerinden kopması, geçen süreçte oyuklar olası gerek mi, diye sorsam…

Neden her yıl sıyrılır/ serilir/ sertleştirilir ki?

“İktidarın” yüklenicileri/ yüklenicilerinin izlediği yol örnek alınırken doğada kopan fırtınadan habersiz…

***

Yurttaş covid 19’un maskesine, evde tutu kalınmasına, geçimini sürdürmesine, gereksinmesini karşılamasına ulaşmanın çabasını harcarken “içinde” kopan fırtınanın karşısında çoğu zaman dayanaksız…

Kime varmalı, kime koşmalı belirsiz…

Geçtiğimiz günlerde Kozan’da yaşanan orman yangını sırasında yurttaşların; bir ağacı kurtarabilmek, orada yaşayan canlıların yaşam alanlarını koruyabilmek, temiz hava sürekliliğini elde tutabilmek için verdikleri uğraşı anımsadım…

Kime varmalı, kime koşmalı ki?

Aynı biçimde, covid 19 bulaşısı taşıyan ya da ilk belirtilerini/gördüklerini ileri süren yurttaşların; bakan Koca’ın “her şey yapılıyor” demiş olsa da çoğu “şeyin” yapılmadığı, birçok yurttaşın kendiyle baş başa bırakıldığı, test başvurusu/ test süreci/ testin sonucu başlı-başına karabasan yaşamaya/ içeride fırtınalar koparmaya yetiyor aslında.

***

Hafta başında oklu öncesi ile birinci sınıflar için başlayan, ayrıca “kurs” adı altında son sınıflar için az sayılı sınıflar oluşturularak açılan okullarda yaşananlar hiç de iç açıcı değil!

Karşılaştığım, sabah çocuğunu okulun kapısına dek götürmesine karşın bırakmayan, dışarıda oluşan sosyal aralık tanımaz kalabalığın arasında yedi yaşındaki çocuğunu maskeyle koruyan anne çocuğunu “okul kapısından” uzaklaştırıyordu.

Sorduğumda verdiği yanıt beni şaşırtmadı:

“Çocuğun aylardır yanından ayrılmıyorum. Parkta oynayacağı alanı önceden belirleyip oynamasını sağlıyorum. Çocuğumu bahçe kapısından içeri bırakamadım, çünkü dışarı da kuralsız davranışlarla doluydu! Maskesiz gelen de vardı, yan yana oturan da vardı, kafa kafaya vermiş konuşanlar da vardı. Okul içerisindeki çocuklar dışarıda bekleyenlerin değil mi? Nasıl güvenebilirdim? Yalnız çocuğum için değil, çocukların “taşıyıcı” olduğu söyleniyor ya; birine bulaştırırsa nasıl rahat uyurum ben? Bundan sonra mı? Yeminim olsun bilmiyorum! Çocuğumun diğer çocuklarla olması gerektiğine inanıyorum da; ancak böyle duyarsız biçimde değil!”

Çocuğunu okula bırakamadığından, orada gerekli koşulları göremediğinden dolayı “depremler yaşıyorum” dedi son olarak!

Herkes içine düşen fırtınayla baş etmeye çalışıyor!

***

Belki de başta söz etmem gerekiyordu,  ancak sona kaldı…

“İktidarın” üreticiyi desteklediğini/ doymasını istediğini düşünen var mı bilmiyorum!

Tanıdığım/ bildiğim tüm çiftçiler yaşadıkları fırtınadan/ fırtınaya karşı durmak için direndiklerinden söz ediyor’

Salt ülkemiz için değil, canlının yaşamını sürdürebilmesinde başı çeken tarımsal ürünlerin, son yıllarda dövizde oluşan yükselme, bu yükselme nedeniyle fiyatları artan tohum/ tarımsal ilaç-gübre, buna karşın yerinde sayan ürün fiyatları, tüm bunlara karşın ekonomi bakanının dövizdeki yükselişi “maaşınızı dövizle mi alıyorsunuz” şeklinde anlamlandırması…

Bu ülkede “neyi” dövizle almıyoruz, ya da bu ülkede “ne” dövizden etkilenmiyor ki?

Covid 19 sürecinde, yurttaşın içinde fırtınalar oluşurken gelişmelerin önünde duracak/ dayanak gücü daralırken bunları görmemek, yandaş aramak varmak var ya; düşündürücü…

230920

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP