Soykırım (mı?)

ABONE OL
25 Şubat 2020 20:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Beyaz adam; Amerika anakarasına adım attığı günden beri, orada yaşayan yerlileri yok ediyor, onları soykırıma uğratıyor ya da asimile ediyor (kendisine benzeştiriyor). Bununla ilgili gerçekler Tarih kitaplarında yazılı olduğu gibi, günümüzün araştırmacı yazarları da bu konuda pek çok araştırmalar yayınlıyor. Gerçi onlar yalnızca Amerika’nın yerlisi Kızılderililer’i değil, Afrika’dan köle olarak getirilen Kara Adamları da yok ediyorlar ki özellikle bu konuda Elliot Jaspin’in ETNİK TEMİZLİĞİN SAKLI TARİHİ adlı çalışması, 20. yüzyıldan beri süregelen katliamları sunuyor insanlığın vicdanına…

Ve Kanadalılar; Amerikalılar’ın sınır komşusu… Onlar da bir Türk atasözündeki “iki atı yan yana bağlama; ya suyundan, ya huyundan” sözlerini sanki yaşama geçirmişler gibi… Çünkü Kanada Hükümetleri de yıllardan beri ve yine bu yüzyılda Kızılderili topluluklarını yok etmek, eritmek, çoğalmalarını önlemek için gizli ya da açık çalışmalar yapıyor.

Örneğin; Kanada’nın Britanya Kolombiyası bölgesinde yaşayan Haida Kızılderili halkına yönelik girişimler…

Kanada yetkililerinin halkın kimliğini, kültürünü yaşatabilme çabalarına karşı direnen yerliler; kendilerini Haida Warriors (Hayda Savaşçıları) olarak tanımlıyor. Çünkü bu savaşçılar dillerini, geleneklerini korumak için savaşıyorlar.

Ve yaşadıklarıyla ilgili şöyle yakınıyorlar…

Yetkililer çocuklarımızı alıyor ve “Biz sizin çocuklarınızı değil, içlerindeki YERLİ’yi öldürüyoruz” diyorlar.

Bu savaşçıların arasından 87 yaşındaki bir yerli örijinal/özgün Haida dilini biliyor ve günde 3 saat okula gidip, çocuklara ve yetişkinlere öğretiyor.

Onlar diyorlar ki..

Zaman kısıtlı… Her günümüzü bir gün olarak görüyoruz ve ne öğretirsek, ne kadar çok öğretirsek diye çabalıyoruz. Bizim içimizdeki kimliklerimizi öldürüp, kendi kimliğini bize veren Resmi İdeoloji’yi  her gün biz yeniden, yeniden öldürüyoruz.

Ve yine Kanada…

Kanada’nın Alberta Bölgesi… Petrol çıkarılan ve çıkarıldıktan sonra kalan atıkların toplandığı zehir dolu çukurların, göletlerin olduğu topraklar… Ve bu topraklarda; yarınlar, gelecek nesiller düşünülmeden doğası yok edilen Yukon Nehri yakınındaki bir Kızılderili Bölgesi daha…

Ne var ki burada yalnızca DOĞA öldürülmüyor. Bu doğada yaşayan Kızılderili KADINLAR da öldürülüyor. Yine 70’li yıllardan beri bölgede Kızılderili kadınlar kayboluyor, aileler onları aramak için yetkililere başvurduklarında başka erkeklerle gittiklerine ilişkin açıklamalar yapılıyor yakınlarına… Ama bu kadınların ne dirisi, ne de ölüsü bulunmuyor ki 4 bini aşkın Kızılderili kadın kayıp ve bu yaşananlar bir soykırım olarak nitelendiriliyor konuyla ilgilenen araştırmacılarca…

Bize ne bunlardan; Kara Adam’ı yok eden Amerikalı’dan ya da Kızılderili halkını yok eden Kanadalı’dan demek var da…

Böylesi bir duyarsızlık insanlık onuruna yakışmaz, insanlık vicdanına hiç sığmaz kuşkusuz ama bizim derdimiz kıssadan, hisse… Biz bakıyoruz bu olaylardan alacağımız derse…

Ve yöneliyor endişelerimiz sürekli Suriyeli işgali sonucunda başımıza gelebilecek derde…

Çünkü onlar; sürekli ürüyorlar, çoğalıyorlar, virüs gibi yayılıyorlar.

Buğday başaklarının bire beş vermesi gibi; her Suriyeli kadın en az beş çocuk doğuruyor “sığınmacı” olarak geldiği ülkemizde ve göz göre, göre ülkemizi ele geçiriyorlar üstelik de ülkemizi yönetenlerce destekleniyorlar, korunuyorlar.

Üstelik Türk erkeklerinin Suriyeli kadınlarla evlenmeleri de teşvik edildiği gerçeği de bir yanda… Hemen Tarih’in karanlık sayfalarında duran Sovyet rejiminin geçmişte ülkesindeki Türk erkeklerini, Rus kadınlarıyla evlenmeğe zorlayarak, doğacak çocukların Ruslaştırılması girişimleri geliyor ister, istemez aklımıza…

Kaygılanıyoruz; Amerika’da yerlilerin yok edilmesi gibi, Türkün anayurdunda da Türk mü yok edilmek, soykırıma mı uğratılmak isteniyor acaba diye, hem de çok kaygılanıyoruz.

Ve başka sözler:

*Didim’in İngilizleri ya da İngilizler’in Didim’i mi?

İngiltere; sömürgesi Hindistan’da yetiştirdiği uyuşturucuyu Çin’e verip, onların çaylarını alıyordu ve Asya’da sömürgeler oluşturmak için askerlerine içiriyordu. Çünkü İngiliz askerleri çay içmeden savaşmıyordu.

Bugün Didim’de yanımız, yöremiz;   İngiliz işgali altında bilindiği gibi… Merak ediyorum doğrusu; onlar ne veriyorlar bizlere ve nelerimizi alıyorlar acaba?

Geçmişte yaşanan misyonerlik faaliyetleri düştükçe usumuza?

*Laklakçıların çekirdeği…

Meğer ayçekirdeği, gündöndü ya da İzmirli’nin çiğdemi; İngiliz’in çayı gibi, Çin’den geliyormuş. Ama Corona Virusu nedeniyle ithalat (dışalım) durdurulmuş.

Sizi gidiler, sizi!

Trakyanın gündöndü/ayçekirdeği tarlalarını talan edin, Çin’den çekirdek alın.

Neden duruyorsunuz?

Haydi gidin şimdi alın!

*Bir maç sonucu: Fenerbahçe 1 – Galatasaray 3

Sanki Kadıköy’de top koşturan ya da kalede duran ALİ KOÇ…

Adamın Başkanlık konumu; Devlet sorunsalı oldu, Cumhurbaşkanı danışmanları bile, ülkede her sorun çözülmüş, tek baş ağrımız Ali Koç’un Fenerbahçe Başkanlığı…

Ve onlara kalırsa…

Ali Koç gidince, Fenerbahçe arş-ı alaya erecek…

Ele geçirilmedik, bir tek Fenerbahçe kaldı, onu da Ali Koç mu aldı?

Hiç sanmıyorum; Ali Koç’la uğraşma çabaları boşa çekilen kürek…

Fenerbahçe karşısında toplanınca bunca çürük yürek…

Ne alıyor geriye?

Yalnızca Fenerbahçe bağlamında değil, ülke genelinde her alanda uğranılan haksızlıklara  “yetti artık” diyerek, karşı durmak gerek!

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP