Kitap okumak

ABONE OL
22 Ocak 2020 16:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Akademik kariyerimin; ne maddi, ne de manevi hiçbir getirisi olmadı bana… Bilgiye ve belgeye değer verilmeyen bir toplumda yaşadığımız gerçeği anımsanırsa; getiri beklemek de kuşkusuz safdillik olur. Bununla birlikte; pek çok yöntem, yol öğrendim kendimi besleme, büyütme, donatma, yapılandırma anlamında… İşte bunların en başında gelen de “tasarruflu okuma” yöntemidir ki bir kitabı elimize aldığımızda,  onu incelerken, irdelerken; dip, bucak… Sayfa, sayfa… Satır, satır… Ama hiç bir sözcükte kalmasın hatır, küsmesin, gücenmesin bana diye… Elbette ki konu, konu gömülmeyip içine, derinine, en dibine… Önsöz, sonsöz, içindekiler bağlamında süzgeçten geçirdiğimde, o an ki araştırmamla ilgili olarak ne varsa alıp, kitapla şöyle bir tanışıp, sonra onu bırakıyorum kitaplıktaki yerine…

Çünkü roman değil ki düşlere dalmak için okunan… Özellikle yaptığım araştırmamla ilgili içeriğidir beni kendisine çeken… Yalnızca kendisinden alınması gerekli bilgi bağlamında, yeterli beslenmemi sağlayan içeriğiyle; belleğimde kalan nitelikli bir okuma ve de kitaplıkta, yeniden gerektiğinde ulaşılabilir uzaklıkta… Evet, roman değil ki ya da anılar kitabı, ya da şiir ve belli bir öz-yaşam öyküsü değil ki… Satırlar arasında boğulmanın o an için yoktur önemi…

İçinde var olan başlıkları bilmek, kitabın genel olarak neyi işlediğini, neyi anlattığını ve o kitaba neden ya da ne zaman başvurulacağını bilmek için bölüm başlıklarını taramak, incelemek koşuluyla… İşte buna “tasarruflu okuma” deniyor. Yoksa ne ömrümüz yeter, ne de sabrımız, ne de göz sağlığımız; binlerce, belki de on binlerce kitabı okumaya…

90’lı yılların başından anımsadığım bir televizyon röportajı var belleğimde; bunca yıldan sonra bile, geçmişin Başbakanı ve Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL’le gerçekleştirilmiş olan… Şu Morisson nick name’li  Ispartalı adam… ki bu ülkeye verdiklerinden çok, eleştirilecek geçmişi olan bir adam olsa da; bugünlerde gelenler, o gidenleri   “mumla” arattırdığından…  Her neyse; siyaset şöyle dursun bir kıyıda, dönelim okuma ve özellikle de “tasarruflu okuma” konusuna…

O günlerde ulusal kanallarda bu denli dizi film saldırısı olmadığından; programlar nitelikli, içerikleri doyurucu vs. vs… Yansıda genç bir gazeteci; Demirel’in çalışma odasında söyleşiyorlar. Gazeteci, Demirel’in çalışma odasındaki yerden, tavana kadar yükselen kitap dolu rafları şaşkınlıkla izlerken soruyor kendisine:

– Bu kitapların hepsini okudunuz mu ?

Demirel kendine has alaycı gülümsemesiyle yanıtlıyor gazeteciyi:

-Bunları okumaya ne zaman yeter, ne de zemin bunca yıllık siyasetle, devlet yönetimiyle geçen çalışma yaşamım boyunca… Ve başkalarının da yetmez!  Ama o kitaplarda ne yazdığını, hangi konuların yer aldığını, içeriklerinde ne olduğunu çok iyi biliyorum. Hangi konuda derinlemesine bilgi almak istersem; başvuracağım kitabın da hangisi olduğunu biliyorum. Çünkü içlerinde hangi konuların yer aldığını, hangi konuda yazıldığını incelemeden, önsözünü, içindekiler başlığı altında nelerin yer aldığını okumadan hiçbir kitabı, kitaplığın raflarına koymuyorum.

Özellikle siyaset bilimi alanında kendini kanıtlamış değerli hocam Ali Yaşar SARIBAY; verdiği Bilimsel Araştırma, Yöntem ve Analiz derslerinde bizlere  “tasarruflu okuma” kavramını açıklarken, bir bakıma Sayın DEMİREL’in uyguladığı yolu, yöntemi anlatmıştı çok önceden, henüz bu program televizyon yansılarına düşmeden…

Ve  bir kitapla nasıl ilişki kurulacağını “özellikle araştırma, inceleme yaparken; roman, şiir ya da özyaşam öyküleri okurken değil kuşkusuz” Demirle’in yönteminin bir benzerini önermişti bizlere, özellikle bilimsel inceleme ve araştırma yaparken uygulayabileceğimiz bir kolaylık olarak “tasarruflu okuma” kavramından söz etmişti.

Bunca yıllık yaşamımda, bugün bile doyumsuz iştahımla, açgözlülükle ve dizginlenemez bir oburlukla, obezce; bir okuyuşla en az 5 ve bazen daha çok sayıda kitap aynı anda, aynı günde oluyorsa elimin altında, okuma köşemde… Bunun bilimsel yöntemi, kolay yolu; budur, paylaşmak istedim, saklı kalmasın yalnızca bende…

Ve kendilerini donatmak, doyurmak, beslemek, büyütmek ve sürekli yapılandırmak isteyip de, zamansızlık kaygıları taşıyanlar varsa diye…

Ve de böyle bir okuyuşta; en az 5 kitap okuma oburluğu, obezliği içindeyseniz, sakın kaygılanmayın böylesi bir oburluk, böylesi bir obezlik için, kesinlikle doktorlar sizi uyarmaz sağlığınızın bozulabileceği endişesiyle, sakın ola ki korkmayınız, ürkmeyiniz… Tersine çok daha sağlıklı olursunuz, dogmatik, körü körüne beslenmelerle, sağlığı bozulanların giderek artış gösterdiği ülkemizde…

Obur, obez okurların çoğalması dileklerimle…

Ve bir kaç başka söz…

*ÜLKEMİZDE SİYASET; SİYASET BİLİM KİTAPLARINDA YAZDIĞI GİBİ “YÜCE BİR AMAÇ İÇİN” YAPILMAZ… SİYASETİN OLUMLU DIŞSALLIĞINDAN YARARLANMAK İÇİN, SİYASAL RANT İÇİN YAPILIR… VE BU RANTTAN ELBETTEKİ SIRADAN YURTTAŞ DEĞİL; SİYASAL KİMLİKLERİ SONUCU YERELDE YA DA GENELDE EGEMEN OLANLAR BESLENİR.

Bakınız: Kanal İstanbul güzergahı…

*NE DEMİŞ ORHAN VELİ CIMBIZLI ŞİİR’DE ?

Ne atom bombası

Ne Londra Konferansı

Bir elinde cımbız,

Bir elinde ayna;

Umurunda mı dünya!

ÜLKE İÇİN, ULUS İÇİN; BİZ KENDİMİZİ PARALIYORUZ  ama KİMİLERİ İÇİN DE BUGÜNLERDE “Libya Sorunu nedeniyle” GERÇEKLEŞTİRLEN BERLİN KONFERANSI’NIN ANLAMI; AYNISININ, TIPKISI “CIMBIZLI ŞİİR”…

*ATATÜRK’ÜN UMUDU, ÜLKÜSÜ; ÇAĞDAŞ BİR TÜRKİYE YARATMAKTI…

NE YAZIK Kİ ONUN ARDINDAN GELENLER YOLDAN ÇIKMAKTA ÇOK GECİKMEDİLER…

VE SONRALARI ORTADOĞULU KİMLİĞİNİ BOŞUNA MI BİÇTİ BU ÜLKEYE AMERİKA?…

İŞTE SONUÇ ORTADA…

AYDINLIK GÜNLER İÇİN DÜŞLER KURANLAR; BİLİNİZ Kİ AZINLIKTAYIZ, AZINLIKTA…

AYRICA KONUYU AZİZ NESİN’İN APTALLIK ORANINA BAĞLAMAYINIZ BOŞU, BOŞUNA; VASATIN EGEMENLİĞİNDEKİ BU ÜLKEYİ KURNAZLAR TESLİM ALMIŞSA…

NE DİYEBİLİRİM Kİ “boş ver be kadın” SÖZLERİNDEN BAŞKA ?

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP