Güzel şeyler…

ABONE OL
8 Aralık 2019 17:41
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

 

“Hiç güzel şeyler olmuyor mu” diye soruyorlar!

Olmaz olur mu; Adana bu kış ayında ilkyazı aratmayacak denli ılık. Dar gelirli sobasını yakmadan “masrafsız” günler geçiriyor!

“Asgari ücretle” yaşını sürdürenler bu katmanı “sevindirecek” başka ne olur?

Ama üzülecek, ama gerilecek, ama sorgulayacak, ama düşünecek “öyle çok şey” var ki…

Sayın sayabildiğinizce…

***

Çoğu “iktidarın” elinde olan görsel medyanın dizilerine, haberlerine, izlencelerine bakın…

Vuran, kıran sahnelerden geçilmiyor!

Silahlardan çıkan kurşunlar can alıyor!

Ellerinde adı bilinmeyen bir silah, avuçlarında irili-ufaklı mermiler, insanların yaşayacak günlerini belirliyorlar!

Çığlık atanlar, gözyaşı dökenler, intikam sözü verenler…

Ne iş yaptıkları, ne ürettikleri, yaşamlarını nasıl kazandıkları belirsiz; ancak denize kıyı lüks yalılar, son model araçlar, pahalı giyimler, boyalı salonlar!

Herkes mafya, herkes yol kesen!

“Bu değirmenin suyu nereden” diye soran yok!

***

Her akşam, aileleri birbirinden ayırmayı-anlamamayı-unutmayı başaran televizyonun “kan döken” dizilerinin yanı sıra; yurttaşların hiçbir gelişimine yardımcı olmayacak, bilgiden daha çok “gerçeğine yabancılaşması” için çaba harcayan yapımlar da unutulmamalı!

Yine ne yaptıkları, nasıl yaşamlarını kazandıkları bilinmeyen bir kadronun arasında geçen “maya-hoş” söylemlerle doldurulmuş sahneler…

Ya “bir erkek” arkasında üç-beş kadın…

Ya “bir kadın” arkasında üç-beş erkek…

Geçim kaygısı, elektrik-doğalgaz-su faturası yok!

Bakışlar, yalanlar, karmaşık duygular; ressamın tuvali tanımlanamayan renklerle doldurup “o anki duygu anım” dediği, açıklamasını yapamadığından dolayı da “anlatmak istediğimi sanatseverler anlar” dediği yapıtlara benzer…

Buralarda rol alanlar, adlarının başına “sanatçı” sıfatını eklemeyi unutmaz!

Bir gün bir kalabalıkta bir severin “dünyada olduğunuzu anlatacak bir şeyler anlatabilir misiniz” dendiğinde de, “arka odaya geçelim kanıtlayayım” diyen Can Yaman gibileri dizilerinden geçilmiyor görsel medya…

***

“Hiç güzel şeyler olmuyor mu” diye sorduklarını söylemiştim…

Gündüzleri bırakalım, ilk akşamdan gece yarısına dek “yaşam alanı” içerisinde olanlar, öğrenilenler günlük yaşamında içine giriyor!

Medyadan insanlara yansıyan şiddet, silah, kurşun, kan bir yanda…

Diğer yanda boyalı yüzler, zincirlenmiş boyunlar, düzen-dolap…

Günülük yaşamda insanlar pazar gereksinmesini sağlayabilmek için tezgahları tek tek gezmek zorunda kalırken, pazara ödeyeceğini kazanmak için gece-gündüz çalışırken, emeğinin karşılığını alabilmek için sokaklarda şiddetle karşı-karşıya gelirken…

“Güzel şeyler olmuyor” biliyor musunuz!

***

Yaşamın içi “şiddetten” geçilmiyor!

Bir bakıyorsunuz sokak ortasında bir adam, küçük çocuğunu arka yanında tutarak, eşine tekme-tokat saldırıyor!

Bir bakıyorsunuz sınıfın ortasında bir öğretmen, masanın üzerine çıkarttığı öğrencinin tüm çığlıklarına, tüm gözyaşlarına karşın dayağından vaz geçmiyor!

Bir bakıyorsunuz aynı evde yaşayan çocuğuna bir yandan “şiddet”, bir yandan “taviz” ettiği belirlenen baba çıkarıldığı duruşmanın ardından serbest bırakılıyor!

Bir bakıyorsunuz görüp-tanımadığı birini, evden çıkarken “birini öldürmek istiyorum” diyerek yaşamına son veren “hastalar” varlığını sürdürüyor!

“Hiç güzel şeyler olmuyor mu” dendiğinde, “elbet oluyor” desem de…

***

Daha “ne yapılmalı” sorusunun yanıtını ararken “sorunların yaşanırlığını sağlamanın en kolay yönü, yapanı cezalandırmak olmalı” diye yazmıştım!

Aynı kanıyı sürdürüyorum!

Sokakta, “tedavi” olması gereken “hastalar” var!

Bu “hastaların” yarın ya da bir gün sonra kimin karşısına çıkacağı belli değil!

Bu yalnız doktorların, ekonomistlerin, yargıçların, politikacıların, bilim insanlarının, sanatçıların çözeceği bir sorun değil; “tümünün” bir arada eşgüdüm içerisinde çalışarak çözecekleri bir sorun!

Toplumu kasıp-kavuran “hastaların” iyileşmesi sonrasında “güzel şeylerden” söz edebilirim!

 

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP