“Beslenme güvenliği” sorunu…

ABONE OL
8 Kasım 2019 19:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

“Dün nar ile ıspanak…

Yarın tere, turp, karpuz sıraya girecek; ya sonra “ diye sormuştum.

Pazar alış-verişini yapan, gereksindiği değil de “parasına” göre ürün seçen “dar gelirli” yurttaş, haklı olarak “pazar emekçisine” soruyor:

“Bu ıspanak zehirler mi?”

Esnaf “bu tanıdık yerden, hep oradan alıyorum, bu güne dek bir şey olmadı” diyor.

“Ya nar” diye sorduğunda da, “o da bildik yerden” diye yanıtlıyor!

Bildik yerden olsa da, “tüketici” elinde evirip-çevirirken düşünüyor!

Tüketici birçok yerden gelen “nar, ıspanak” zehirlenmesinin ardından fiyatlarda yaşanan düşüşten dolayı da hoşnut!

“Alsam mı, almasam mı” kaygısında yalnız…

Alıp, tüketmenin ardından “zehirlenmek” de var; fiyatı düşük olduğu için daha çok almak da…

İşin en düşündürücü yanı da, herkesin “nar ile ıspanak” üzerine yoğunlaşması, pazar emekçisinin sergenindeki sebzeyi sorgulaması…

Bir elinde nar, bir elinde ıspanak “bakın ben yiyorum” diye fotoğraflanan pazar emekçisinin yapabileceği ne olabilir ki?

***

Mecliste, konuyu gündeme getiren Adana Milletvekili Ayhan Barut, “beslenme güvenliği” sorununun olduğunu, sıkı biçimde ele alınması gerektiğini belirtti.

Ürünlerin, üretim aşamalarının toprağa tohumun atılmasından başlayarak tüketiciye ulaşılana dek geçen süreçte neler olup-bittiğinin denetlenmesi gerektiğini de sözlerine ekledi!

Salt tere, turp, ıspanak, nar değil tarım ürünlerinden…

Tarladan softaya dek geçen süreçte Ziraat Mühendislerinden, gıda mühendislerinden, su ürünleri mühendislerinden, veteriner hekimlerden “denetleme” sürecinde yararlanacağı gibi, bir yandan da işsizlik sorununa da katkı sağlayacak bir oluşum sağlanabileceğinin altını çiziyor haklı olarak…

***

Bunları kaç kez yazdım bu köşede bilmiyorum…

Bir yanda milyonlar harcanarak yetiştirilen üniversiteliler,

Bir yanda taşı yeşertecek toprak,

Bir yanda her yıl artan işsiz,

Bir yanda üretim yapmaktan uzaklaşan çiftçi,

Bir yanda “daha çok” üretim çılgınları,

Bir yanda toprağı, ürünü zehirleyenler,

Bir yanda küresel anaparadarın eline geçen varsıllıklarımız…

Bunun sonucu ne olacaktı ki?

Bilmediğimiz ülkelerin, bilmediğimiz topraklarında yetişen bitkileriyle beslenen, ne zaman kesildiği bilinmeyen, sağlık durumu sorulmayan “dondurulmuş kuzu karkas, dondurulmuş helal buffalo” adlarıyla marketlerde yer bulan etleri tüketecektik!

Yetmeyecekti…

Hasat mevsimlerinde, üretici ürününün sevincini yaşarken, piyasanın fiyatı yükselmesin diye; girdisinden çıktısına dek destek veren ülkelerin ürünlerinin “niteliğine” bakılmaksızın buğday, mısır, fasulye, nohut, daha birçokları aynı marketlerin raflarında yer bulacaktı!

Üniversitelisi işsiz, çiftçisi toprağından uzak, esnafı ödeme zorluğu içerisinde…

Her yanımızın GDO’lu ürünlerle zapt edilmesine “coşkulu” çığlık mı atacaktık?

***

Yurdun topraklarını “çıldırmış” gibi, küresel işbirlikçilerin istemi doğrultusunda;

İstediği tohumu ekmekle,

İstediği tarımsal ürünü kullanmakla,

İstediği biçimde yol izlemekle,

İstediği biçimde uygulamakla “ne oluyor” biliyor musunuz?

Narı korumak için verilen ilaç, tepe boşluğundan girerek meyveye kalıcı “zehir” bırakabiliyor!

Tüm tohumlar gibi, ıspanak “tohumu” içerisinde tüketiciyi “zehirleyecek” karışımlar içerebiliyor!

Yalnız bunlar mı?

Bölgemiz için sıralamak gerekirse; Narenciyede, ayvada, armutta, hurmada…

Terenin ardından, pırasada, lahanada, diğer yeşil bitkilerde de benzerlerinin olmayacağının “güvencesini” kimse veremez!

Burada Sayın Barut’un, “beslenme güvenliği” diye adlandırdığı sorununun önemi ortaya çıkıyor!

Ürünün, üretim aşamasının başından değil de; dışalım yoluyla ülkeye getirilen tarımsal ürünlerin, tarımsal ilaçların, üzerinde oynanmış tohumların “tüm” araştırmalarının yapılmasından sonra üreticiye sunulması, üretimin hangi aşamalarında kullanılması gerektiği belirtilmelidir!

Bu aşamalarda Ziraat Mühendislerinden, gıda mühendislerinden, su ürünleri mühendislerinden, veteriner hekimlerden “denetleme” amaçlı yararlanılması gerekir.

Böylelikle hem yurttaşlar daha sağlıklı, nitelikli besinler tüketecek, hem de işsizlikle boğuşan üniversite mezunları toplum içerisindeki haklı yerlerini alacak!

Hem “beslenme güvenliği” sağlanacak, hem de her şey çok güzel olacak…

061119

 

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP