« Kapitalizm öyle bir sistemdir ki, her yeteneğe göre bir iş bulunabilir » denilegelmiştir.
Ayakkabı boyayıcılığından işportacılığa …
Meslekten mi atıldın, gidip pazarda limon satarak geçmini sağlayabilirsin.
Buna bir de ‘Tanrı her kulun rızkını verir’ palavrasını eklediniz mi, kapitalizmi yık yıkabilirsen.
Tam da bu nedenle kapitalizmin ömrü uzamaktadır denilebilir.
Şimdilerde ise ‘modern’ ve hatta ‘modern ötesi’ bir meslek tipi gelişti : slasheur.
On parmağında on hüner bulunan adam anlamına geliyor.
Bir kişinin on işi birarada yapması.
Sanki herkes bir Binali Yıldırım. Milletvekili, Meclis Başkanı, Başbakan, Belediye Başkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Parti Genel Başkanı, Kaptan, Gemi Filosu sahibi ve Filo Kaptanı….
Ve herbir işten ayrı bir maaş alıyor.
Karikatürize ediyorum ama slahsheur’lük tam da böyle bir iş.
Ne var ki, herkes bir olamayacağına göre, ki kapitalist anlayışın en belirgin özelliklerinden biridir, her slasheur de Binali Yıldırım kadar kazanmayabilir.
Nitekim Fransa’da 3,2 milyon bağımız işletme(ci)nin 838 000’i küçük (hatta mikro) işletme(ci).
Bunların yeterli ‘sosyal güvence’leri de yok denilebilir.
O arada, yine Fransa’da yılda 45 milyon ‘iş sözleşmesi’ imzalanıyor.
Değil aktif nüfus toplam nüfusun dörtte üçü denilebilir.
Aktif nüfusun ise % 11,5’u.
Ancak ve ne var ki, bu sözleşmelerin 40 milyonu ‘kısa süreli’ yani % 83’ü bir aydan az bir süreyi kapsıyor.
Bu işlerden elde edilen gelir ise asgari ücretin 1/3ü kadar (460 €).
Türkiye’de buna ‘merdiven altı’ mı ne deniyor.
Ama ‘modern’ ve hatta ‘modern ötesi’ bir konum kazanıyor günümüzde.
Akıllı telefonunuza bir tık yapıyorsunuz, sıcak pizza pencereden giriveriyor.
Bir tık ‘temizlikçi kadın’ geliyor ve iki saatte evinizi temizleyip gidiyor.
Bir tık daha, pizzayı getiren slasheur ağzınızı açıyor ve lokmayı ağzınıza koyuveriyor.
Öyle bir slasheur ki bu, büroya telefon edip gelemeyeceğinizi, sizin yerinize söylüyor falan…
Sandrine Foulon’a göre bütün bu olanlar kapitalizm başlangıç günlerine geri dönüşü anımsatıyor.
Anımsanacağı üzere, kapitalizm, ‘eve iş’ yani taşeronaj (parça başı iş demek aslında) yoluyla başlayıp gelişmişti.
Zaman değişti, kapitalizm büyüdü, gelişti ve ilk günlerinde yaptırdığı işleri bugünkü çağa ve teknolojiye uyarladı.
Örneğimize dönersek, kapitalizmin ilk günlerinde yaşayan bir Binali Yıldırım, değil gemi, filo, Devlet’in en yağlı işleri, Erzincan’da elinde balta, ev ev gezerek, tonu bilmem kaç liradan odun kesecekti.
İyi de kazanıyor olurdu.
Değil mi ki, Tanrı insanın rızkını ayarlıyordu.
Onun büyük ağabeyi ise, değil Katar’dan uçak hediye almak, ramazan ayında ev ev gezerek hatim indirecek, bilmem ne kadar parayı cebe indirecekti.
İşte kapitalizm denilen sistem, başlangıçta böyle geriydi, zamanla gelişti ve onun ‘zamane çocukları’ da bugün bildiğimiz işleri yapıyor oldular.
‘Tanrı kapitalizmden razı olsun’dan başka ne denir, değil mi ama ?
Bir de, yediği ekmeğe nankörlük edenler var.
Ki onlar bu yazının konusu değil.
Zaten gelecek yazıda, kapitalizmin ‘yedinci günahı’nı yazarak, bitireceğiz.
(Surecek)
YAZARLAR
7 saat önceYAZARLAR
9 saat önceYAZARLAR
13 saat önceYAZARLAR
13 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce