28-29 Ekim…
Cumhuriyet…
Yönetenin, halk tarafından belirlendiği sistem…
Halkın, belli süre ile yöneteni belirlemesi…
Hükümetin, halkın verdiği yetkiyle görevlendirilmesi…
Bir hükümdarın devlet başkanı olduğu monarşinin;
Yönetimin, bir kişinin ya da bir ailenin isteğine bağlı olmadığı,
Babadan oğula yönetimin geçmediği,
Ülkenin tüm kalıtlarının bir kişiye bağlı olmadığı,
Tüm bunları “halkın” belirlediği sistem…
***
Hasta topraklar üzerinde verilen savaşlar,
Hasta topraklara yeniden “can” katabilmek için verilen uğraşlar,
Hasta toprakları yeniden yaşamın beşiği yapabilmek için verilen çabalar…
Uzun geceler,
Bilinmedik engeller,
Soğuk havalarda abanan hastalıklar,
Yanı başında,
Hep yalnızlığını gölge gibi izleyen karabasanlar…
***
O zorlu günlerde düşünmüş, alt yapısını oluşturmaya başlamıştı Mustafa Kemal Cumhuriyet’in. Bir yandan cepheleri gözlüyor, bir yandan karşısındaki güç için ne yapacağına karar vermeye çalışıyor, bir yandan da “daha” ilerisi için planlar hazırlıyor!
25 Ekim’de istifa eden hükümet bunalıma neden olmuştu. Üç gün geçmişti aradan. Yeni hükümet oluşamıyordu. Mustafa Kemal ülke için bir dönüm noktası olacak, belki de bazıları şaşıracak, bazıları da “neden çıktı bu” dedirtecek kararını vermek üzereydi. Arkadaşlarını Çankaya’da ağırlarken “yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” dedi.
O gece…
28 Ekimi 29 Ekime bağlıyordu…
Söylev’de şu sözlere yer veriliyordu:
“Yemek sırasında “yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” dedim. Ortada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim…”
Söylev’de, o gece şöyle yer alıyordu:
“Birlikte olduğumuz arkadaşlar erken ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya’da misafirdi. Onunla yalnız kaldıktan sonra, bir kanun tasarısı müsveddesi hazırladık. Bu müsveddede 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun devlet şeklini belirleyen maddelerini şu şekilde değiştirdim: Birinci maddenin sonuna ‘Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyettir’ cümlesini ekledim. Üçüncü maddeyi şu şekilde değiştirdim: Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, hükümetin ayrıldığı idare kollarını Bakanlar vasıtasıyla yönetir.”
İsmet İnönü, o günü Abdi İpekçi’ye şöyle anlatmıştı:
“O akşam Atatürk bizi Çankaya’ya çağırmıştı. Yemeği birlikte yedik. Misafirler giderken Atatürk bana kalmamı söyledi. Masa başına geçtik. Evvela Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun metnini görüştük. Her madde üzerinde eskisi ile yenisi arasına mukayeseler yapıyorduk. Atatürk neticeyi dikte ediyordu, ben de yazıyordum. Bu suretle tamamladıktan sonra bütün metni bir kere baştan aşağı okudum. Atatürk dikkatle dinledi. O gece köşkte misafirdim…”
29 Ekim 1923…
Mustafa Kemal, milletvekilleri ile görüşür. Ardından İnönü ile birlikte hazırladıkları yasa taslağını Türkiye Büyük millet Meclisi’ne verir. Meclis’in önergeyi benimsemesinin ardından cumhuriyet yönetimi kurulur.
Atatürk, ilk Cumhurbaşkanı’dır.
Tüm yurtta sevinç gösterileri yapılır, coşkulu kutlamalar yapılır.
Artık yurttaşlar hem seçecek, hem de seçilebilecek.
Yurttaşın hem seçerken oy, hem de seçilirken “söz” hakkı olacak.
Cumhuriyet’te “söz”; tek adamın değil, tek ailenin değil ulusun olacak…
***
Bugün 29 Ekim…
Cumhuriyet’in 96. yılı…
Bu ülkenin yurttaşının,
Bu ülkenin yurttaşlarının en önemli “değerlerinden” biri olan “oylarıyla” göreve gelen “yönetenlerden” kutlamaları duydukça burkulanlardanım…
Ne yapmışlar öyle “cumhuriyet” için de görmemişiz…
Ne yapmışlar da öyle duymamışız…
“Şükran, minnet” duygularını yineleyenler, “bekçisi” olduklarını haykıranlar, bundan sonra “yaşatacaklarının” sözünü verenler…
Ne çok “şey” yapmışlar da görmemiş öyle!
İşçisiyle, emeklisiyle, köylüsüyle, akademisyeniyle, esnafıyla, sanatçısıyla öyle hoşnut, öyle mutlu, öyle umutlu, öyle doygun ki…
Yapmayın…
Hasta gibiyiz!
281019
YAZARLAR
7 saat önceYAZARLAR
8 saat önceYAZARLAR
12 saat önceYAZARLAR
12 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce