Gördüklerimi “siz de” görüyorsunuz ya…

ABONE OL
7 Eylül 2019 16:23
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

İşin bu denli “anlamsızlaşmasına” neden olan etken ne?

Neden, “anlam” kargaşasına verilen uğraş “insan” için verilme gereği duyulmadığı gibi, “insanın” besleneceği kanalların tıkalı kalması için çaba harcanıyor?

“İnsanın” besleneceği kanalların verimsizliği; “sistemin” gücü oluyor, geleceği oluyor, kurtuluşu oluyor, tutunağı oluyor!

Anlamak zor!

***

Yıllardır “hep”; bir adım ötemizde bulunan, ancak bir türlü emekçinin ulaşamadığı, ulaşsa bile dokunamadığı, dokunsa bile sevemediği, sevse bile kendine pay verilmeyen “iktidarın” boyalı-bilboardlı sözlerine tanık olduk!

Yaptıkları yolları dinledik,

Yaptıkları tünelleri dinledik,

Yaptıkları köprüleri dinledik,

Aldıkları silahları dinledik,

“Büyük-güçlü” sözlerini dinledik,

“Dünya bizi kıskanıyor” kara politikalarını dinledik,

Söyledikleri “seçim” yalanlarını dinledik,

“Herkese aş” güldüren sözlerini dinledik…

Şimdi bile dinlemiyor muyuz?

Geçtiğimiz hafta, bir ay içerisinde doğalgaza gelen zam konuşulurken bile “ağustos ayında enflasyon düştü” yalanını dinledik!

Bakanın “ağustos ayında TÜFE-ÜFE ile çekirdek enflasyonda önemli düşüş kaydettik, enflasyonda aşağı yönlü trend sürüyor” sözlerini dinledik!

Sustuk kaldık!

***

Bir şeylerin “anlamlı” olması, “denilenle” koşut yol alması gerekmiyor mu?

Sözüm ona…

Eğer “büyüme” varsa, emekçinin sırtındaki yükün bir bölümü,

Eğer “enflasyonda” iyileşme varsa, zam sağanağının bir bölümü,

Eğer “beklentiler” tutuyorsa, yurttaşı sarsan vergilerin bir bölümü,

Eğer “ışık” görülüyorsa, insanın üzerindeki karabasanın bir bölümü,

Eğer “iyileşme” varsa, alım gücü üstündeki ağırlığın bir bölümü bitmesi gerekmiyor mu?

***

“İktidarın” ergilerinden yararlandıkları, daha söze başladıklarında beliren isimlerin medya üzerinden yaptıkları açıklamalara kalırsa, ülkede hiçbir sorun yok, her şey yerli-yerinde, enflasyon dengeleri yerine oturuyor, beklenenler bir bir gerçekleşiyor, türbülans yaşanan günler geride kaldı…

Tüm bunların sokakta, pazarda, piyasada, mutfakta yaşanıyor olmasından kim “acı” duyar ki? Sorunlar çözülsün, dengeler korunsun, beklentiler gerçekleşsin…

Öyle de; kime göre?

İçerisinde “halk” olmadan, içerisinde “halkın acıları” olmadan, içerisinde “halkın sorunları” olmadan, içerisinde halkın alım gücü” olmadan, içerisince “halkın geleceği” olmadan bunları düşünmek “akıllıca” olmayacaktır kanımca…

Peki soruyorum:

“Bu iyileşmede halk var mı?”

***

Dünya haberlerini de arada bir izleyen, ya da gözüne iliştiğinde bakma gereği duyan; bizde olandan “başka” bir yaşam biçimlerine tanık olurlar!

Bir tanıdığım “bizden beterleri de var” dedi.

“Bizden daha iyisini aradığım için, iyi olandan söz ediyorum” dedim.

“Daha iyi” bir yaşam için çaba harcanıyorsa, “iyi” olandan söz etmek gerekmiyor mu?

Yabancı turistlerin, bir aylıklarıyla ülkemizde “paşalar gibi” dinlendiklerini gördüğümüzde, ülkemizin emekçilerinin neden bunu yapamadıkları sorulmayacak mı? Üstelik yapmak için, bizde “kap-kaççı” gibi bekleyen bankaların, yılın aylarına böldüğü ödeme koşullarına tutu bırakıldığı da unutulmamalı.

Bu denli uzun süre “iktidar” olan bir hükümetin, yaşananlar karşısında halkın gözüne bakarak söz ettiği “iyileşmenin” nerede olduğu bilinmeli; dayanaksız sözlere ne gerek…

***

Bir yazıda “ilk kez vardığım bir kentte en çok neler dikkatimi çeker sorusuna verdiğim yanıt, ‘yüksek yapılar, son model araçlar değil, sokaktaki insanlar’ demiştim.

Şu an aynı kanım sürüyor!

Yollara, köprülere, kentlerin doğasını bozan yapılara, “iktidarın” açıklamalarına değil; pazara, emekçiye, üreticiye, mutfağa, öğrenci velisine, akademisyene, sokağa bakıyorum…

Açlık sınırı altındaki asgari ücret, zorunlu gereksinmelere zam sağanağı, file dolmayan pazar, toprağı işleyemeyen üretici, toplumun büyüyen “geçim” yarası…

Gördüklerimi “siz de” görüyorsunuz ya…

050919

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP