Herkes “birini” eleştirmekle zaman yitirirken, “birbirine benzeme” özelliğini unutup gider!
Cem Karaca, Namus Belası’nda “hep bir halli, turhalliyiz; biz bize benzeriz- yüzbin kere, yemin eder, yine şarap içeriz” derken kanımca bunu söylemeye çalışmıştı!
Her şeyi bir yana bırakıp “iktidarı” alın “muhalefetin” yerine koyun, “muhalefeti” alın “iktidarın” yerine koyun!
Durum ne olurdu sizce?
Eğer şimdiki “muhalefet” hükümeti, canlı-ballı olduğu Esad’la bunca yıl sonra bile ne olduğu pek anlaşılmayan “gerekçelerle” birden arası açılsaydı, “arap baharı” denen karabasan bölgesi bunca uzun süre uğraştırsaydı, güney sınırımızın güvenlik sorunu büyüseydi, işin en acı yanı da bu denli genç canlar yitirilseydi…
Eğer şimdiki “muhalefet” hükümeti, “birlikte yürüdük biz bu yollarda” şarkısını hiç dilinden düşürmeseydi, kol kola olduğu sümüklüye söz söyleyeni gecenin karanlığında eşinin-çocuklarının gözleri önünde azarlayarak gözaltına alsaydı, sümüklünün etkinliklerine katılmayanı fişleseydi, mecliste konuşan vekili oradan uzaklaştırsaydı…
Eğer şimdiki “muhalefet” hükümeti…
Şimdiki “iktidar” muhalefet olsaydı ne yapardı…
Buna duygudaşlık (empati) deniyor ya…
“Muhalefetin” eleştirilerine kulak vermek yerine, yırtınırcasına “neden bunları söylüyorsun” biçiminde gösterilen tepkiyi anlayamıyorum…
***
Aslında aynısını yerelde de yaşıyoruz…
Adana Anakent Belediyesi’nde göreve gelmesinden bu yana “rahat uyku uyuduğuna” inanmıyorum Başkan Zeydan Karalar’ın…
Her ne denli “bununla karşılaşacağınızı bilmiyor muydunuz” çıkışları da gelmiş olsa, her ne denli “belediye bütçesi” konusunda deneyimleri de olsa; aslında bilanço değil de, bu denli “söz” beklemiyordu kabınca…
Belediyede en çok konuşulan konu, işlerine son verilen “bankamatikçiler”. Bunlar konuşulacak elbette! Düşüncesi, uyruğu, cinsiyeti, yaşı ne olursa-olsun yaşamını sürdürmek için doymak, doymak için de “emeğini” paraya dönüştürmek zorunda insan. Belediye gibi bir kurumda da, belediyenin büyüklüğü oranında herkes çalışma olanağı bulmalı; kimsenin buna karşı koyacak gücü yok!
Sanki bu “işten çıkarma” çabası salt Adana’da varmış, salt Zeydan Karalar çalışanların işine son veriyormuş, özellikle “yandaş” diye anılan medyada enine-boyuna uzatılmasını anlamak zor!
“Herkesin çalışma hakkı var”, bunu bir yanda tutalım. Biliyor musunuz, belediyeden bankamatik alırken, belediyeyi hiç tanımayıp başkanın üyesi olduğu partisinde çalışan, orada çay dağıtan, temizlik yapanları duymuş olmalısınız…
Çalışan işçi için bir şey demeye hiç kimsenin hakkı yok, ancak “o işçiyi” partiye gönderen anlayışın, bugün çıkıp “emekçilerin işine son veriliyor” dediğinde düşünmemiz gerekmiyor mu? Belediyenin kazanımını “parti” çalışanına harcandığını düşünmek…
Bir de şöyle düşünelim:
Zeydan Karalar seçilmeseydi, beş yıl önceki seçimde olduğu gibi “yeni” sürgünler olmayacak mıydı?
***
“Hep bir halli, turhalliyiz; biz bize benzeriz” kardeşim…
Herkes “birini” eleştirmekle zaman yitirir işte böyle, “birbirine benzeme” özelliğini unutup gider!
Burada bir şeyi de unutuyoruz kanımca…
Seçim akşamı, sandık sonuçları açıklanırken; kim adayının kazanmasına sevinmedi, kim yitirmesine üzülmedi? “Bankamatikçi” olduğundan dolayı işine son verileceğini, ya da “işsiz” olmasının süresi dolduğunu düşünen kaç kişi olmuştur acaba?
“İktidara” gönül veren, MHP ile “birlikte” çalışan seçmenler arasında “müdürlük, yönetim, yetki” almak için sırada bekleyen kaç kişi vardı?
Zeydan Karalar’ın da “müdürlük, yönetim, yetki” almak için sırada bekleyenleri vardı mutlaka. Bunun olmadığını-olmayacağını düşünmek “yaşananlardan kaçmak” anlamını taşır!
***
Herkes “birbirine benzeme” özelliğini unutmakla birlikte…
Başkan Karalar’ın “yeni” atamalarından bazılarının omuzdan yürüyüp, “ego” yapmalarına tanık oldukça, üstelik “başkan” yerinde olduğunu sanıp esip-gürlediğini görünce, bunların salt Karalar’ı zora sokacağını bilince ne düşünüyorum biliyor musunuz?
Şimdilik susuyorum…
190719
EĞİTİM
6 dakika önceYAZARLAR
19 dakika önceYAZARLAR
35 dakika öncePOLİTİKA
1 saat önceYAZARLAR
1 saat önceYEREL HABER
1 gün önceDÜNYA
2 gün önce