“Halkın sağlığı ile oynuyorsunuz” diye çıkışları sıkça duyuyoruz…
HES’lerle bozulan doğa yoluyla,
Tarımsal ilaçlarla bozulan toprakla,
Havayla,
Suyla…
Bunların “hepsine” tamam da…
Bir başkasına değineceğim;
Ya halkın “bozulan kimyası”…
***
Her seçim öncesi; “iktidarından”, “muhalefetine” değin adayların tamam yapacakları “ucuzluktan, indirimden” söz ederler bolca…
“İktidar”, yurttaşın üzerine yüklediği kimi sorunları “düşüreceğini” anlatır!
“Muhalefet”, “iktidarın” uygulamalarından doğan aksamaları “en aza” indireceğini dile getirir!
Alanları dolduran kalabalık, anlatılanları bir “proje”, ya da “reform” gibi algılayarak konuşanları alkışa boğarlar!
Örneğin “elektrik fiyatını düşüreceğiz” denir,
Örneğin, “ÖTV’de indirim yapacağız”,
Örneğin, “akaryakıta düzenleme getireceğiz” denir,
Örneğin, “kamu alacaklarına af getireceğiz” denir,
Örneğin, “doğalgazda fiyatlarında indirime gideceğiz” denir…
Alandaki yurttaşlar bulundukları yere sığmaz olur, sevinç çığlıkları atarlar, “adaylarına” destek için uğraşırlar.
Bu vaatleri söyleyen “iktidar” bile olsa, kimse dönüp “onyedi yıldır oradasın, tüm bunları sen başımıza sardın, bugüne dek yaptıklarının ödülü gibi neden geri alacağını söylüyorsun” demez!
“Sağlık bozukluğu” böyle bir şey olmalı…
***
Geçtiğimiz aylarda yapılan, en açık biçimde iki hafta önce İstanbul’da gerçekleştirilen “yenilenen seçim” öncesinde; İstanbul’un son yirmibeş yılında yer alan “iktidar” eksiklerden, yanlışlardan, bozukluklardan söz ederken ne denli içtendi bilinmez!
Örneğin, halka açık-ücretsiz alanlar,
Örneğin, su fiyatında indirim,
Örneğin, ulaşımdaki fiyat,
Örneğin, köprü geçiş ücretini yeniden güncelleyeceğiz,
Örneğin, köprü geçiş cezalarını af edeceğiz,
Örneğin, gençlere ücretsiz internet…
Su, ulaşım konusunda “muhalefetin” bunları gerçekleştirmek istemesini, yirmibeş yıllık uygulamanın yurttaşı ezdiğini belirtmesini, tüm bunları düzeltmeyi vaat etmesini “olumlu” bulabiliriz…
Ancak “iktidarın” bunları, ya da benzerlerini söylemeye “hakkının” olup-olmadığını konuşmak bile zaman yitimi olur!
Su, ulaşım gibi konular yurttaşın her ana iç içe olduğu, her an gereksindiği, yaşamının en önemli etkenlerinden sayıldığı gerçeğini yok sayan bir anlayış düşünemiyorum…
Öyleyse “neden” yirmibeş yıl boyunca iyileştirilmedi de, seçime son birkaç gün varken söylenme gereği duyuldu?
Bu halkın “sağlığını bozmaktan” başka anlam taşımaz!
***
Aslında buradan bir başka noktaya varmak istiyorum…
Siyasetçilerin “indirim” konusunun, özellikle de bunun “iktidardan” gelmesi durumunda “seçim yatırımı” biçiminde algılanmasını yadsıyacak birinin olacağını sanmıyorum…
Seçim günleri bunu bolca da duyarız…
Sanırım yazın ortasında “kışlık kömür” dağıtıldığı unutulmadı,
Ya da elektriksiz yerleşim yerlerine buzdolabı, çamaşır makinesi dağıtıldığını,
Ya da giderayak yapılan “ihaleleri”, işe alınmaları…
Bunlar bile yurttaşın “sağlığını bozmada” yeterli etken değil mi?
İş vereyim oyunu ver,
Buzdolabı, çamaşır makinesi dağıtayım oyunu ver,
“İhale” vereyim oyunu ver…
Toplumun “sağlığını bozmaya” yeter de artar bile…
***
Biliyor musunuz, yurttaşın istediği ne suda-ulaşımda indirim, ne de “rüşvet” gibi dağıtılanlar…
Asgari ücretin nasıl oluşturulduğunu biliyorsunuz sanırım;
Sözde bir çalışanın beslenme, konut, giyim, sağlık, ulaşım, kültür, dinlence gereksinimini karşılayabileceği en düşük ücret…
Yurttaşın istediği bu…
Hepsinin fiyatı öyle kalsın, ancak gereksinmelerinin “en azını” alabilme “gücü” olsun…
Yurttaşının “alım gücünü” sağlayamayan sistemlerin “sağlığından” söz edilemez!
Yurttaşın “sağlıklı” düşünmesinin yolu da, “alım gücünün” olmasından geçer!
Şunu önemsiyorum:
“İktidar”, yurttaşı için bunu yapabiliyor mu?
020719
EĞİTİM
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün öncePOLİTİKA
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYEREL HABER
4 gün önceDÜNYA
5 gün önce