Gülelim mi düşünülmesi gerekirken?  

ABONE OL
14 Temmuz 2019 15:41
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Emekliye yüzde beş zam,

Çalışanın işine son,

İş arayandan “partisini” sor,

Hak arayana “biber gazı” kullan,

Maaşları “açlık sınırına” göre oluştur,

Pazar “yarım kilo” satışlarını yaygınlaştırsın,

Mutfakta “tencere” yerini küçük kaplara bıraksın,

Bolca “ekmek” yiyen toplum olalım…

Sonra da…

***

Onbirinci Kalkınma Planı açıklanmasıyla birlikte, “sözcük” altlarında gizli olanlar açıklanmaya başlandıkça; “bu nasıl plan, bu kimin için plan” dedirten sözlere tanık oluyoruz!

Bunların başında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yaptığı açıklamalar gelir kanımca.

Oktay diyor ki:

“Burada belirlenen büyüme modelinde üretken alanlara yönelen yatırımların ‘istikrarlı-yüksek düzeyde olması önem taşıyor…”

Buna kimsenin karşı-tepki göstermesi olası değil, üstelik yıllardır söylenen ‘üretkenlik’… Bundan sonraki tümceye dikkat edelim:

“Bu yatırımların en güvenilir finansman kaynağını oluşturan yurt-içi tasarrufların artırılması amaçlanmakta, dönem sonunda yurt-içi tasarrufların ‘milli gelire’ oranının yüzde otuzun üzerine çıkması amaçlanmaktadır!”

Buradan şu anlaşılmıyor mu?

Kalkınma Planına göre, büyümeye-üretkenliğe yatırım oluşturabilmek için, ön-etken yurt-içi “tasarruflar”… Yurt-içi ‘tasarruflar’ denirken de, halk arasında sıkça kullanılan “yastık altındaki” birikimler.

Şu tümceyi de geçmeyelim:

“Yurt-içi tasarrufların artırılması, cari açığın azalmasına, Türkiye ekonomisinin olası şoklara dayanıklı duruma gelmesine de katkı sağlayacaktır!”

Evet, yurt-içi ‘tasarrufların’ artırılmasıyla, ekonomi şok dalgalarından kurtulacak!

Bunun adı nedir; düşünelim!

***

Yurt-içi, ya da “yastık altı” birikimlerini “tasarrufa” dönüştürmek nedir?

Sistemin belirleyicilerinin anaparadarların böyle bir işlevi olamaz! Piyasanın içerisinde, borsanın göbeğinde olduklarından hesaplarını “anlık” dönüşümlerle değerlendirirler! Hep, “düşeni” bitirirler! Doruğa yükselenin peşinde koşarlar! Masa başında, ayakları yürümeden, dudakları oynamadan, parmak uçlarını klavye üzerinde gezindirerek anaparalarını artırırlar! ‘Tasarruf’ değil, şirketsel büyümenin içindedirler!

“İktidar”, anaparadarlardan uzak değiller! Orada ne denli uzun süre kalırlarsa, o denli ülkenin her şeyini kendinin gibi kullanırlar! Halkın yokluk-yoksulluk çekmesi de o denli önemli değildir! Yaşamlarıyla, sofralarıyla, saraylarıyla, doğa bozumuyla gözleri kamaştırırken, bir yandan da ‘ezilen, dar gelirli, alım gücü olmayan, doyumsuz, işsiz’ katmanı ağızlarına pelesenk etmeyi sürüdürler! “İktidarları” boyunca, çocuklarını dışarıda eğitmenin yollarını aradıkları gibi, birikimlerini oralara kaydırmanın yöntemini ararlar! Sözüm ona ‘yurt-içi tasarrufla’ ya da ‘yastık altıyla’ ilgileri yoktur!

‘Muhalefet’, yılların verdiği ‘kincilikten’ dolayı yaşamını zorluklarla geçirirken, bir de ‘tasarruf’ konusuyla ilgilenecek! Güldürmeyin beni! Burada sistemin ‘adamı olmuşları’ karıştırmayın! Onların duruşu da olmaz! “İktidar” ağızlı, salt “muhalefetin” oyunu almak için kalabalıklarda kucak açsalar da, “ayrı” dünyanın, “ayrı” geminin yolcuları oldukları her kalabalığa karışmalarında ortaya çıkar! Kucakları, gülüşleri, tokalaşmaları bile sönük-donuk, buz gibidir!

Geriye bir “emekçi” kalıyor!

***

Emekçi… Yaşamını sürdürmek için düşüncel gereksinmeleri olduğunca, el-kol-bacak gücüyle yaşamını kazanan, “açlık sınırı” altında maaşla çalışarak ailesiyle birlikte yaşamını sürdürmeye çalışan, dinlence deyince sedirde yorgunluktan şekerlemeyi bilen, eğlencesi ayçiçeği çitletmek, armağanı gülücük, yarını birlikte yaşadıkları olan katman…

İşçidir, memurdur, esnaftır, emeklidir, çiftçidir, ev hanımıdır, pazarcıdır, işportacıdır… Kazandıkları daha çalışırken tükenir! “Tasarruf” ya da, “yastık altı” yapacak denli kazancı olmamıştır!

Devletin kurumunun; hem “açlık sınırını” belirleyip, hem de “açlık sınırının” altında geçinmeye, yaşamını sürdürmeye zorladığı katmandan söz ediyorum!

Onbirinci Kalkınma Planı’nın gerçekleşebilmesi, cari açığın azalması, ekonomide şoklar yaşanmaması için “işaret” edilen “tasarrufun” yolu baştan tıkalı!

***

Emekliye yüzde beş zam,

Çalışanın işine son,

İş arayandan “partisini” sor,

Hak arayana “biber gazı” kullan,

Maaşları “açlık sınırına” göre oluştur…

Sonrasında da Onbirinci Kalkınma Planı’nın gerçekleşebilmesi için “burada”“tasarruf” yapılması beklensin!

Gülelim mi düşünülmesi gerekirken?

110719

 

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP