Araştırmaya göre “ekonomik güven endeksi” beklenmedik durumda gerilemiş…
İyimser bir endeksin, yüz üzerinde olması gerekirken, seksenin de altına düşmüş!
Bunun nedeni olarak da;
Tüketicinin,
Üretim sanayisinin,
Perakendeci esnafın,
Alım gücünün,
İnşaat sektörünün içinde bulunduğu koşullar olduğu belirtiliyor!
***
“Ekonomik güven endeksi” düşüş gösterdiğinde ne olur?
Çok şey…
Yaşamımızın her yanı “ekonomi” ile bağlantılı!
Gereksinmelere yanıt vermemiz,
Sabah erken kalkmamız,
Gecenin bir yerinde eve gelmemiz,
Birçok bildik-tanıdıktan uzak kalmamız,
Toplumsal iletişime uyum sağlamamız,
Gülebilmemiz bile…
Ünlü düşünürün ‘ekonomik özgürlük olmadan, bir başka özgürlükten söz edilemez’ sözünü sıkça anımsıyorum…
Toplumun “ekonomik güven endeksi” düştükçe, bir başka arayışların ardında yitirilen zaman, bu sırada kırılmalar, üzülmeler, gerilmeler.
***
Bir toplantıda, bir konuşmacıdan söz ettiler…
‘Ne iş olsa yaparım’ diye söze girmiş genç adam.
Başını eğmiş. ‘Ne iş olsa yaparım’ demiş yeniden…
Sonra da, yaşadığı bir olayı anlatmış:
‘Geçtiğimiz günlerde, oğlumun elinden tutup sokak arasında geziyorduk. Bir şalgamcı vardı, biraz ileride. Oğlum, şalgam istedi. Cebimde param yoktu. Şalgamcının önünden geçerken nasıldım bilmiyorum. Oğlumun yüzüne o gündür bakamıyorum…’
Genç adam bundan sonrasını anlatamamış, sözcükler boğazına düğümlenmiş, konuşmasını bırakıp salonu terk etmiş…
“Ekonomik güven endeksi” denilen araştırmayı, ‘güven’ sözcüğünün taşıdığı içeriği bu olayla içselleştirirken;
Bu anlatılanla kalınacak olursa,
Milyonlarca ‘iktidar’ yanlısı olmayan işsizlerin yaşadıkları gözden uzak tutulacak olursa yanlış bir saptama yapılmış sayılır!
Üniversite mezunu gencini, ‘iktidar’ partisinin bir yetkilisine söylediğinde, ‘partisine’ üye olup-olmadığını sorduğunu duydunuz mu bilmiyorum!
Üniversite mezunu gencinizin işe girebilmesi için ‘partiye’ üye olmaya zorlanan çoklarını duydum!
Ya boyun eğip, denilene uydular,
Ya da tepkilerini gösterip oradan ayrıldılar!
***
Taşıdıkları ‘ideoloji’ gereği, açlıkla, yoksullukla, işsizlikle, doyumsuzlukla karşı-karşıya kalmalarına karşın, eğilmemeyi ilke edinmiş çok tanıdıklarım var…
Öyle, günü kurtarmak için, o anı yaşamak için değil; yaşama katkı sağlayan tanıdıklarım…
Çalışanın, emeğin, hakkın, insanın önemine vurgu yapan tanıdıklarım…
Aşlık-yokluk içerisinde olsalar bile, yanı başlarında yaşanan olumsuzluklara, orada açılan yaralara merhem olmak için uğraş veren tanıdıklarım.
Son günlerde kaçıyla karşılaştım ki…
Adana Anakent Belediyesi’nde Zeydan Karalar’ın görülmeyen güçlerinden…
“Bizim için bir şey değişmeyecek” dedi.
Beklentisini, kaygısını anlamama karşın, anlatmasını söyledim…
“Kiminle olacağım, kimin için çaba harcayacağım konusunda hep kendimi dinlediğim gibi, güven konusunda da hayal kırıklığım olmasını istemem. Yeni oluşan kadronun, yeni oluşan kurulların, yeni alımların öncesinden başka olmasını beklerim. Ama nedense olmuyor! Genel konularda kızdığımız olayların aynısı ya da benzeri burada karşımıza çıkıyor. İktidarın sevmediğimiz kimi yanı Adana’da gözlemleniyor. Bu da kaygılandırıyor beni…”
Bakışlarını derinleştirerek son tümcesini söyledi:
“Zeydan Karalar’ı desteklemekten acılanmıyorum, kendini ulaşılmaz sayması düşündürüyor beni…”
***
Her seçim bir umut olmalı…
Bizde her seçim “ekonomik güven endeksi”ni düşürüyor.
Umut olmaktan öte kaygıları artırıyor…
Yine de yerel yönetimlerin ‘güven’ konusunda da etkin olduğuna inanıyorum…
290519
YAZARLAR
24 dakika önceVİDEO GALERİ
48 dakika önceYAZARLAR
1 saat önceYAZARLAR
1 saat önceYAZARLAR
1 saat önceYAZARLAR
21 saat önceYAZARLAR
22 saat önce