Bir halk ezgisi vardır.
Söylendiği dönemin izlerini taşır.
Günümüzde bile birçoğumuzun, eşlik ederken yaşantımızdan ‘parçalar’ bulduğumuz bir ezgi.
Şöyle diyordu:
Allı turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle
Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük benzi soluk yar söyle…
***
Bu ezgilerin yazıldığı,
Bu ezgilerin topraklarında sürüldüğü,
Bu ezgilerin ağacına-taşına kazındığı bir coğrafyanın insanlarıyız.
“Allı turnaları” yok etmek için değil salt,
“Allı turnanın” oluşturacağı ‘günümüz’ izlerinin de olmaması için harcanan çabayı, uğraşı, çalışmaları duymak ne acı…
Şeker söylenmeyecek,
Kaymak söylenmeyecek,
Bal söylenmeyecek…
Hepsi bu mu?
***
“Allı turnam bizim ele varırsan” diyor…
Önce bizim ‘eli’ tanıyacaksın,
Önce bizim ‘elin’ yaşamını bileceksin,
Önce bizim ‘elin’ gereksinmelerini öğreneceksin,
Önce bizim ‘elin’ değerlerini önemseyeceksin…
Şeker, bal, kaymak sofrana gelecektir!
“Allı turna” uçsun istemediler ki;
Kırdılar kanadını iki yerden…
Bizim ‘el’ tanınmadan, bilinmeden, öğrenilmeden arasına dalındı!
Yok, deyin.
Yadsıyın hadi bir!
Yerel seçimlerde kentlerin mahallelerini didik didik gezen adaylar, adayların yanında yer alanlar, alanlara konuşanlar; bizim ‘ele’ varmadan önce nelerine çalıştınız bizim ‘elin’? Suyuna mı, yoluna mı, toprağına mı, üretimine mi? İnsanına mı? Neyine?
Bir oyuna mı yoksa?
Bizim ‘elin’ neyi için çözüm önerileri getirdiniz?
Duyduklarımız, yinelemekten başka ne ki?
Sizin ‘elin’ yapılarını,
Sizin ‘elin’ parklarını,
Sizin ‘elin’ yollarını,
Sizin ‘elin’ rantlarını anlatmayın bizim ‘ele’…
Bizim ‘el’ oralardan uzak, sizin ‘ellerden’ öte, diğer ‘ellerden’ başka…
Taşın suyunu çıkaracak gençleri, taş eksen filiz veren toprağı, içinde kin barındırmayan insanı, emeğe söz söyletmeyen üreteni, hak için yoldan çıkmayan toplumsal yapısı olan ‘el’, bizim ‘el’…
Allı turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle…
İşte ondan…
***
Halk ezgilerinden yola çıkarak, yerel seçim çalışmalarında yaşananları karşılaştırmak kime dokunur bilmem!
Bana sorarsanız, herkese dokunsun!
Bizim ‘eli’ bilmeden, bizim ‘elden’ oy isteyen herkese…
Eskiler, Çukurova’da turnaların bol olduğunu söyler.
Yaşar Kemal altmışlarda yazdığı ‘Orta Direk’ de, turnalardan söz ederken şunları söyletir kahramanına:
“Halil Emmi, daha kaç gün kaldı senin döngele turnaların gelmesine?”
Bugün ‘ne zaman’ geleceğini sormuyoruz bile!
İyi gitmeyen ekonomi,
Büyüyen işsizlik,
Zorlaşan geçim,
Kurulamayan duygudaşlık,
Bilinmeyen bizim ‘el’ artık!
***
Ezgi ‘bizi sual eden olursa’ demişti…
Var mı bilmiyorum…
Ya da seçimin hemen ardından anımsayacak olan olur mu?
Bugün dağında-taşında, ağır-aksak bir oy için ‘gereksiz dünlerinden’ örnek verdikleri bizim ‘elleri’ bir daha düşünmek isterler mi?
Var mıydı öyle bir yer, orada yaşayanlar var mıydı, verimli toprakları-suları yaşamlarını kolaylaştırıyor muydu…
Yoksa bizim ‘ele’ şu iki dize mi kalıyordu:
Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük benzi soluk yar söyle…
200319
YAZARLAR
6 saat önceYAZARLAR
8 saat önceYAZARLAR
9 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önce