Çokça ince eleyip, sık mı dokuyoruz?
İşin incelikleri yerine, tepenin ‘kabul’ gören yanına mı başkaldırıyoruz?
Söz dinlememeyi alışkanlık mı yapıyoruz?
Sağ partiler gibi ‘sessiz’ kalınmasını bilmiyor muyuz?
Ülke denilen kavramı, ‘ben’ denilenden çok mu ayrı tutuyoruz?
Yaşanan, ya da yaşanacak sorunları çok mu konuşuyoruz?
Toplum sorunlarını çok mu önemsiyoruz?
Ne olmalıydı peki?
Ya ‘heyecan’…
***
Seçime ellibeş gün kalmasına karşın ‘onay’ bekleyen adaya, adayı onaylayan sisteme, bu sistemle birlikte yürüyenlere, yürüyenlere destek olanlara, destekçileri ‘kınamayıp’ da ne yapılmalı başka?
Tamam, mı denmeli?
Tamam, sizin her dediğiniz doğru, her yaptığınıza ‘el-pençe divan’ dururum mu denilmeli?
Tamam, yaptığınızın doğruluğu-yanlışlığı önemli değil mi denmeli?
Tamam, önemli olan sizin gücünüzün varlığı mı denmeli?
Öyle mi?
Nerede, ya da hangi çağda yaşıyoruz biz geçen zaman aşkına…
***
Şimdi isimler açıklanıyor ya…
Bir yerel yönetim için belirlenecek ‘ismin’, salt ‘partili’ olmasından yola çıkarak ‘uygundur’ denilmesinin ‘kabul’ görür yanı ne olabilir?
Partili olmak ayrıdır, partinin içerisinde ‘etkin’ görev almak başkadır!
Her partili çıkıp kürsüde söylev vermek zorunda değildir, adaylıkta kazanabilmek için harcama yapmak zorunda değildir, sistem gereği ‘paralı’ olmak zorunda da ‘hiç’ değildir!
Burada ‘öne’ çıkan konular denilince de;
Tanınırlık,
Dinlenirlik,
Sorunları bilirlik,
Çözüm konusunda güvenilirlik,
O kentte ‘heyecan’ oluşturabilirlik…
Açıklanacak ‘isim’ belirlenirken ‘bu’ konular sorulup irdelendi mi, düşünüldü mü?
***
Bugün ‘belirlenmeye’ çalışılan isimler, görev sürelerince ‘bu kentte’ olacaklar.
Bu kentin yoluyla, alt yapısıyla, suyuyla, yerel sorunlarıyla ilgilenecekler…
Baştan bu yana ‘yerel yönetenleri yerele bırakın’ demem de ondandı!
Ankara’da zaman harcamalarına kızmam, yerel bölgelerinde bir-iki soruna çözüm projeleri aramalarının önemini savunmam bundan!
Sistem ‘yapıcılarının’, sistemlerinin varlığı uğruna ‘ideolojiyi’ karartma çabalarının sonucu buralara gelindi; özgür-ulusal istenç, demokrasi, hukuk, sosyal devlet benzeri kavramlar yerine ‘liderlik sitemi’ egemen…
Lider belirler,
Lider karar verir,
Lider doğrusunu bilir,
Lider seçmenine oy verdirir…
Her ‘kim’, ya da sistem bu gidişten ne zamana dek‘yarar’ bulacaksa…
***
Sessizlik, suskunluk, yazgıcılık, ‘o bilircilik’ olmuyor!
Genel seçim öncesini anımsar mısınız?
Muharrem İnce’nin aday olarak belirlenmesine değin geçen süredeki uyuşukluğu, durgunluğu…
Ya açıklanmasıyla birlikte, tüm yurtta ‘bir anda’ oluştuğu sanılan ‘heyecanı’ diyorum.
Sokaktaki yurttaş, ‘kürsüye bisikletle çıkan adama oy vereceğim’ diyordu.
Muharrem İnce ile yakalanan ‘hava’ istenseydi, milletvekili sıralamasında ‘seçmene’ önem verilseydi ‘daha iyi’ sonuç alınacağı görüldü aslında.
Muharrem İnce ile milletvekilleri arasındaki ‘oy ayrımının’ nedeni de bu!
Şuraya geleceğim;
Yalnız Adana’da değil, yurdun dört-bir yanında açıklanan isim ‘yerel yurttaşta’ kıpırdanmaya neden oldu mu?
Örneğin, bundan bir süre önce adaylığı belirlenen Zeydan Karalar’ın oluşturduğu ‘heyecan’ Seyhan’da, Yüreğir’de, Çukurova’da var mı?
‘Heyecan’ oluşturacak yapılar ‘önceden’ kazanılmış mı?
Önümüzdeki ‘süreçte’ bunları bol bol konuşacağız…
040219
YAZARLAR
7 saat önceYAZARLAR
9 saat önceYAZARLAR
13 saat önceYAZARLAR
13 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce