‘Şaka’ yaşamın içinde yer alan, günün monotonluğuna inat, ‘su içer gibi’ yaşamı kolaylaştırmak için, biraz alay, biraz gülümseme, biraz da kahkahalara tutulabilme durumudur….
‘Şaka’ dendiği zaman içinde kırma, incitme barındırmayan güldüren-eğlendiren yanını da unutmamak gerek!
Ama bir de ‘şakanın’ abartısı var ki…
Artık adına ne ‘şakası’ denirse…
Bildiğimce herkes sevmediği bir hayvanın adını öne alarak ‘şakaya’ yeni bir eylem kazandırırlar!
‘Şakayla’ nasıl bir işsellik buluyorsa artık…
***
Aslında hiç birine, ya da uzun uzun düşünmeye hiç gerek yok; son zamanlarda yaşananları anımsadığımızda ‘bu şaka mı’ diyecek öyle olaylar yaşadık ki; ancak nedense bir türlü adını koyamadık!
Belki de doğada yaşamını sürdüren tüm canlıların ‘yaşama hakkı’ olduğu düşünüldüğünden,
Belki de insanı ‘en canavar’ biçimde değerlendirdiğinden,
Belki de ‘şakanın’ boyutu anlaşılmayacak denli karmaşık olduğundan…
***
Bu ülkede yaşıyoruz…
Bu ülkenin tüm yazgısını omuzluyoruz…
Ekonomik bunalımlı yaşadığı dönemlerde ‘bunalımı’,
Terörle boğuştuğu dönemde ‘can güvenliğini’,
Beş yıl arayla yapılan seçimlerde ‘koşarak’ oy vermeyi,
Tüm bunlara küresel güçlerin işbirlikçileri her tür olanakları ellerinde bulundururken, ülkenin ‘çok’ büyük bölüm açlık sınırı altında maaşla yaşamımızı sürdürürken;
Ülkesinde savaşmaktan kaçanların ülkenin dört-bir yanına dağılması ‘şaka’ gibi bir şey değil mi?
Ülkelerinden kaçalı beri yıllar geçmesine karşın, ülkemizin insanıyla ‘dalga’ geçercesine, kendi dillerini kullanmaları, bu ülkenin insanının kendilerini anlamalarını beklemeleri ‘şaka’ gibi bir şey değil mi?
Ülkemden kaçık Avrupa da bir ülkeye sığınacağım, aradan üç-beş yıl geçmesine karşın kendi dilimi konuşmayı sürdürürken ‘o’ ülkenin dilini öğrenme gibi bir çaba içerisine girmeyeceğim, tüm bunlara karşın ‘daha çok ilgi’ bekleyeceğim…
Var mı böyle bir şey?
‘Şaka’ gibi değil mi?
***
Ülkemizde, ülkelerinden kaçan sığınmacılar kadar olanaklara sahip değiliz ya…
‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ demenin suçu nedir, anlayamadım.
‘Andı’, İstiklal Marşı ile karşılaştıran bile oldu, anımsarsanız…
Sanki İstiklal Marşı’nı kaldırıp atma düşüncesinde olan varmış gibi…
‘Şaka’ gibi değil mi gerçekten yaşananlar?
‘Büyüklerimi saymak, küçüklerimi sevmek’ demenin neresi kaldırıp atılacak türden ki?
İktidara payanda olsun diye alınan medya yazarlarından bazıları ‘bu güne değin okutuldu da ne oldu’ dediler! Öyle ya ne oldu, değil mi? O zamanlar ülkemizde bugün olanın yarısından az üniversite vardı ama, dünya sıralamasında ilk beşyüze girerdi. Şimdi ‘andımızı’ anımsamayan kuşağın doldurduğu üniversite sayısı geçmişi katlarken ilk beşyüze giren bulunamıyor!
İktidarın eğitim sistemiyle bilimden, dilinden, doğadan, tarihinden uzaklaştırılan kuşak ‘kendi dilini’ kullanmada bile son sıraların önüne geçemiyor…
‘Andımız’… Olmamalı mı? ‘şaka’ gibi değil mi?
***
Ortalıkta kara çarşaflı, yüzlerinin nasıl olduğu bilinmeyen, yürüyebilen, saldırabilen, Atatürk’ün büstünü baltalayabilen, üniversitedeki dekan yardımcılığı koltuğundan ‘kıyamete kadar onun yaptıklarını bu milletin unutmasına asla müsaade etmeyeceğiz’ diyerek Atatürk’ü dil uzatan…
Bunlar ‘şaka’mı, gerçek mi?
Bu ülke topraklarında yaşayıp, bu toprakları yaşanılır kılmak için canlarını ortaya koyan kahramanlar için her tür ‘taşkınlık’ yapmak ‘şaka’ ise eğer,
Her ülke gibi ülkemizin de bir ulusal duruşunun olması gerektiğini, bu duruşun ancak insanlarına, tarihine, bilimine, gereksinimine önem vermek gerekirken savsaklanması ‘şaka’ ise eğer…
Tüm olanlara karşı bu benimseyiş ‘şaka’ ise eğer…
Biri bize bu olanların ‘şaka’ olduğunu söylesin!
‘Gerçek’ denmesi ağır…
141118
YAZARLAR
Az önceVİDEO GALERİ
Az önceYAZARLAR
28 dakika önceYAZARLAR
39 dakika önceYAZARLAR
1 saat önceYAZARLAR
20 saat önceYAZARLAR
21 saat önce