Hiçbir şey demiyorum aslında!

ABONE OL
8 Eylül 2018 17:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları hükümet ile muhalefet arasında tartışma oluşturdu.

Ağustos ayı enflasyonunun, son ondört yılın en üst basamağında olduğu ‘noktasında’ birleşilmiş olsa da, rakamlar söz konusu olduğunda anlaşmazlık ortaya çıkıyor!

TÜİK 17.9 olarak açıklama yaparken, muhalefet 32’lerde olduğunu söylüyor! Üstelik TÜİK’in belirtmiş olduğu rakamlarla piyasada gelişen rakamlar arasında uçurumlar olduğunun gözden kaçılmaması gerektiği vurgulanırken şöyle deniyor:

‘Enflasyon oranını düşük göstermek milyonlarca insanın rızkından çalmak demektir. Özellikle yüksek enflasyon rakamlarını makyajlayarak hükümete yaranmaya çalışan TÜİK’i enflasyon rakamları konusunda uyarıyoruz. İstatistiklerde yapılacak usulsüzlüklerin faturası ağır olur. Bu resmi rakamlar kesinlikle yurttaşın mutfağındaki yangını yansıtmıyor…’

Bu sözler, CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu’nun…

Erdoğdu, haklı mı haksız mı?

***

Hadi biz rakamlarla uğraşmayalım. Ayşe teyzenin, Ahmet amcanın geçen ay aldığı emekli maaşıyla pazardan, ya da marketten zorunlu gereksinmelerini alırken yaptıkları harcamaya bakalım.

Yağ, şeker, salça, peynir, bisküvi benzeri besinlere yapılan harcamalar zorunludur.

Daha önce yüzyirmi gramlık bisküvi bir lirayken, bugün doksanbir gramlık aynı ürün bir lira yirmibeş kuruş olmuş. Matematiksel işlemini yaptığınızda yüzyirmi gramlık bisküvi bir lira elli kuruş olmuş. Fiyat farkı yüzde elli…

Bundan başka evlerinde kullandıkları elektrik, doğalgaz fiyatları…

Yılbaşından bu yana elektriğe yüzde otuz dokuz, doğalgaza ondokuz zam gelmiş.

Yine zorunlu gereksinmelerden un, geçtiğimiz ay doksanbeş lirayken bugün yüzyetmişbeş lira olmuş!

Ayşe teyzenin, Ahmet amcanın emekli maaş binaltıyüz lira. Yılbaşından bu yana yüz lira artmış! Yıllık değil, aylık enflasyonlar bile ‘artışları’ elinden almış gitmiş!

Ayşe teyze, Ahmet amca zorunlu gereksinmelerini ‘daha da’ azaltmak zorunda artık! Doymak için değil, yaşamda kalabilmek için yemeli-tüketmeli!

Sistem bu!

***

İşte burada CHP’li Erdoğdu şu öneriyi getiriyor:

‘Ücretli çalışanlarla, emeklilerin enflasyon altında ezilmemesi için Eşel/Mobil sistemine geçilmesi zorunludur’.

Peki, Eşel/Mobil nedir?

Ücretler ile maaşların enflasyon oranında artırılmasını sağlayan sistem…

Daha geniş anlatımında şunlar söyleniyor:

Salt emeğiyle yaşamın gereksinmelerini sağlayan katmanın, geçimi için gerekli olan tüm olanakları korumak için, maaşların-ücretlerin enflasyona göre ayarlanmasını kolaylaştıran sistem…

Genellikle ekonomik kriz süreçlerinde, yaşananlardan en çok etkilenen katmanın sabit-dar gelirli oldukları yadsınmaz gerçek! Aldıkları ücretin alım gücünü yitirmesi nedeniyle ‘azla doymak’ yolunu seçmeye zorlanırlar. Bu zorlanmaları biraz olsun azaltmak, emekçinin alım gücünü sağlayabilmek için Eşel/Mobil (müteharrik ücret. Ya da oynak merdiven adı da verilmekte) sisteminden yararlanılmaktadır…

Böyle bir sistemin uygulamaya konulması ya da konulmaması neleri değiştirir?

Uygulanırsa…

Ücretliler, emekçiler, açlık sınırı altında ezilenler rahatlar! Aç kalmamak için, yaşamını sürdürmesi gereken ne yapılması gerekiyorsa ‘onu’ yapar! Dinlenemez, sinemaya gidemez, çocuklarını lunaparka götüremez, yol boyunda dondurma yiyemez, kitaba verecek para bulamaz ama… Topraklarında yeterince ekim alanı varken, ekim alanlarının daralması nedeniyle dışalımla getirilen buğdayın unundan yapılma bazlamasını yiyerek, yine dışalımla getirilen soğanı-patatesi arasına katık yapacak yiyerek yaşamda kalmaya çalışacak.

Uygulanmazsa…

Beslenemeyen, gerekli zorunlu vitamini alamayan vücudun dayanıksız olduğunu söylememe gerek var mı? Zamanında Aziz Nesin ‘gerekli proteini-vitamini alamayan canlı aptal kalır, aptallaşır’ demişti de, ‘aptallık’ nerelere dek gitmişti öyle?

Ekmekten bile alabileceği proteini almakta zorlanan bir canlı her şeyden önce ‘bağışıklık’ sisteminde zorluklar yaşayacaktır, aptallaşacaktır, hastalanacaktır, ayakları gövdesini taşıyamaz duruma gelecektir!

Boş yere mi yapıldı onca şehir hastaneleri; değil mi ama?

***

TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarının, yaşananları yansıtıp-yansıtmadığının ne önemi var aslında?

Doğaya verilen zarar; bizdeki HES’ler gibi, ağaçların kesilip betonlaşması gibi, ormanı açıp inşaata açmak gibi… Nasıl doğa tüm bunları unutmuyor, iklimini bozuyor, yağmur seline boğuyor, deniz dalgasına vuruyorsa…

Ne TÜİK’in, ne bir başka ‘inisiyatifin’ dediklerinin ne önemi var ki?

Yaşanan krizlerin ‘asıl’ nedenleri üzerinde durulmadıkça, durulup çözüm yolları aranmadıkça, aranıp bulunmadıkça, bulunup uygulamaya konulmadıkça, ataların deyimiyle ‘dökme suyla ekonomiyi’ ayakta tutmaya çalıştıkça, bu ülkenin insanlarıyla birlikte varsıllıklarını öne çıkarmak için çaba harcanmadıkça…

Ne diyorum biliyor musunuz?

Hiçbir şey demiyorum aslında!

050918

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP