Seçmen ‘çantada keklik’ değil…

ABONE OL
28 Mayıs 2018 14:17
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

24 Haziran seçimleri nedeniyle açıklanan siyasi partilerin ‘seçim bildirgeleri’ seçmenin hem hoşuna gidiyor, hem de acı acı düşündürüyor!

‘Bildirgede’ yazılı, ard arda sıralanan hangi ‘vaat’ için ‘yok istemem’ denir ki?

Siyasi partilerin, milletvekili adaylarını tanıtımından önce yaptıkları açıklamalar, koydukları saptamalar; eğitim için, ekonomi için, iyi bir yaşam için, gelecek için söylenen her şey hoş!

Aralarında ‘sistem’ temelli, emekçi halkı emici ‘vaatler’ bile olsa, yine eğitimde ‘tutup elinden istediğin okula götürme’ benzeri sonuçlar çıkarılabilmiş olsa da; bugünle yapılan karşılaştırması karşısında ‘suçsuz’ bulunabiliyor!

Hukuk, demokrasi, insan demeyen yok!

Bağırmayan, gülebilen, tane tane anlatan, sinirlenmeyen, suçlamayan, ayırmaya çalışmayan, kaynaştırmaya odaklı söylemleriyle alanlara sesleniyorlar!

Ne çok özlemiştik bu söylemi böyle?

***

Alanlarda ‘kirli’ söylem olmaması, seçmeni de sevindiriyor.

Ancak…

Biri kendini ‘kardeşçi’,

Biri kendini bu ülkeyi en çok ‘sevici’,

Biri kendini ‘yurtsever’,

Biri kendini ‘apayrı’ göstermesinden ‘hoşlanmıyor’ yurttaş…

Kaseti iki dakka geriye aldığında kimin ‘kardeş’, kimin ‘seven’, kimin ‘yurtsever’, kimin ‘apayrı’ olduğunu görmek için hiç de zorlanmıyor!

Seçmenin elinin altında bulunan teknolojiyle ‘dünlerde’ söylenenleri, ‘dünlerde’ yapılan uygulamaları öğrenmek olası…

***

‘Seçim bildirgeleri’ değerlendirilirken kentlerde, köylerde yapılan ‘çalışmaların’ ayrı yeri olacak.

Daha önceden de yazdığım, buna ‘örgütsel seçim çalışmaları’ adı verilemesini yerinde bulmadığım gibi; doğru olmadığına, üstelik ‘örgüt’ kavramını ‘iç’ etmek için sistemin çabası olduğunu düşünüyorum.

Örgüt çalışması ‘seçime’ yönelik yapılamaz çünkü,

Örgüt çalışması ‘bir sürece’ hapsedilemez çünkü,

Örgüt çalışması yaşamın her dönemine yayılan emektir çünkü…

Seçim çalışmaları…

Köy, kent, mahalle çalışmalarını ‘zamana yaymayan’, yine buralarda kendilerini tanıtmakta güçlük çekecek adayların işi zor olacak!

Birkaç gün önce bir köye giden adaya, köy muhtarı ‘bu güne dek hiç burada gördüğümüz biri değilsin, yanında bildiğimiz biri de yok, anlattıklarınıza, vaatlerinize inanmamız için de bir şey yok’ demiş.

Adayların partilerini, partilerinin ‘seçim bildirgelerini’ ellerini alarak vardıkları yerlerde bunun benzeri olaylar yaşamaması için ‘hazırlık’ yapması gerekiyor demek ki…

Elini-kolunu sallayarak, daha önceden ‘oraya’ harcamadan yapılan çalışmalar ‘sonuç’ vermeyebiliyor…

***

Burada birçok olayı irdelerken, ya da ‘seçim bildirgelerini’ değerlendirirken içerikleri üzerinde durabilir, içerikleri üzerinde sorgulayabilirim.

Bildirgeyi seçmene taşıyacak olanların, gidecekleri her yer konusunda bilgilenmesi, kiminle ‘o’ bölgeye nasıl bilgi verileceği üzerinde emek harcanması gerekir.

Tamam, iktidarın onaltı yıllık sürecini göz önünde bulundurduğumuzda, ‘seçim bildirgesi’ kimine göre anlamlı olmayabilir, denenmiş olması ‘yeni vaatlerin’ güvenilirliğini yitirtebilir…

Ancak, iktidar ‘iktidar’ olmanın olanaklarını da kullanarak basınıyla, televizyonuyla, bedelli çığırtkanlarıyla en ‘ıssız’ köşelere değin giderek, birebir görüşerek, birebir elleşerek; üstelik bunu bugüne özgü değil, onca yıldır içerisinde yüzünü ‘unutturmayarak’ ‘örgütsel çalışmasından’ ödün vermedi…

Bunu için de, ‘muhalefet’ çalışmasını yerli-yerinde yapamazsa iktidar ‘emeğinin’ karşılığını alacak!

***

‘Seçim bildirgesinde’ hukuk, demokrasi, insan demeyen yok!

Bu köşede ‘kaygıdan’ söz ediyorum sıkça!

Peki, bu kaygıyı hangi aday gündeme getiriyor, inandırıcı bir biçimde seçmene anlatıyor?

En acısı da…

Listelerin ön sıralarında bulunanlar, şimdiden ‘milletvekili’ duruşlar sergilemeye başlamış gördüm!

Seçmenin ‘kendini’ seçeceğinden, meclise gideceğinden o denli ‘emin’ ki…

Arka sıralarda olanların ‘çabası’ ödülü olacak sanki!

Oysa, seçmen ‘çantada keklik’ değil…

BUĞDAY ALIMI…

Buğday hasadı başladı.

Verim ‘zamansız’ yağan yağmurlardan dolayı istenen gibi değil.

Anımsarsınız, Başbakan ‘buğday alım fiyatını’ açıklarken ‘müjde’ vermiş, 1050 tl demişti.

Buğday üreticisi 1050 tl’nin yeterince bir fiyat olmadığını, girdilerin pahalı olduğunu, belirtmişti.

Bugünkü gelinen nokta şu:

Kozan, Çukur, İmamoğlu ofislerinin alım yapmadığı, alımı Adana merkezin yapıyor olması…

Durum böyle olunca da çiftçi tüccarın kapısını çalıyor.  Tüccar da buğdayı 900 ile 950 tl arasında alıyor!

Üretici 1050 tl’yi az bulurken, Adana merkez dışında alım olmaması nedeniyle buğdayını tüccara 900-950 tl’ye satmak zorunda kalıyor…

Muhalefet partilerine bir ‘tiyo’…

Çiftçiyi düşünen, çiftçiyi seven iktidarın ‘icraatı’ bu; hadi bunu anlatın…

270518

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP