AKP-MHP ‘ittifak’ında neler oldu, nelerde anlaştılar, koşulları nelerdi; bunları bilmeyelim!
Kadro mu, bakanlık mı, başka şeyler mi…
Bırakalım bunları; düşünmeyelim!
Daha dün CHP-İYİ Parti bir araya geldi, bugün CHP RP ile bululacak…
Buradaki ‘vaadler’ neler, birbirlerinden neler istiyorlar; bilen var mı?
CHP’yi, İYİ Parti’yi, RP’yi suçlamıyorum…
Yeni sistem ya da rejimin, her ne denli ‘milli irade’ ile beslendikleri söylense de; ‘irade’ oyu kullanacağı gün önem görmekte, güç bilinmekte. Siyasi partiler de işlerini böyle yürütmekte!
…
***
Daha dün bu satırları yazdığımda, onbeş CHP milletvekilinin İP’e grup kurdurmak için geçeceği belli değildi; ancak iktidarın sözünün dışına çıkamayan YSK’nın nasıl bir karar vereceği de belirsizdi!
AKP’li kimi isimlerden ‘İP, bir sonraki seçime’ diyen bile oldu!
Erken seçimin, 24 Haziran’da olmasının bile İP için gerekçeleri konuşuluyor!
Cumhurbaşkanı adayı için yüzbin imzanın nasıl olacağı,
İmza verenlerin fişleneceği,
Meydana masa kurulması,
Noter’de mi, Seçim Kurulu’nda mı yapılması gerektiği de konuşuluyor…
Konuşuluyor da; kapılar arkasında…
***
İktidar ‘halkımız artık referandumlara alışmalı’ demiş; alıştırmıştı!
Bugün için de ‘yeni’ denilen yapılanmada kanımca başka gelişmelere de tanık olacağız!
OHAL’le yaşamaya, OHAL’le seçimlere gitmeye,
Bir partiyi seçime girdirmemek için seçim tarihini berilere almaya,
Seçime giremeyen partinin b, c, d planlarının olmasına…
Doğru mu? Yanlış!
Ancak baştan ilikleme yanlış olunca, bu ‘yanlış’ kaçınılmaz!
***
CHP ile İP gelişmeleri yerinde, olması gereken, zorunluluk olarak görecek…
AKP ile MHP ise, başta ‘apansız’ karar verilen ‘baskın seçimin’ nedenlerini, gerekçelerini görmezden gelerek geçmişteki Güneş Motel olayına dek götürecek…
Olayları ‘hem’ son durumuyla değerlendirmek, ‘hem de’ politikayı ‘polemik’ arenasına dönüştürmek istiyorsanız ‘her ikisi de’ haklıdır, kendilerince de geçerli gerekçeleri vardır!
Ya öyle değil de…
Olanları baştan ele alırsak…
Baştan bugüne gelirsek…
Ülkenin kaosa sürüklenmesi, insanların acılanması, doyumsuzluğu, yarına güvensizliği, erinçsizliği, tatlıyı acı gibi yiyişi; bunların onaltı yıl öncesinden bu yana değerlendirirsek…
Kim suçlu değil ki?
BİTMEYEN ADANA-KOZAN YOL YAPIMINI
Adana’nın, ülkemizin en yoksul iki kentinden biri olduğunu söylediğimizde, iktidar milletvekilleri Adana’ya yapılan yatırımlardan söz ediyordu…
Adana çiftçisinin ürettiği ürünlere katma değer katacak,
Adanalıya soluk aldıracak,
Adana’da yaşanan yoksulluğu onaracak yatırımlardan değil de…
Beş yılda ikinci kez yapılan ‘Adana-Kozan’ yolundan söz ediyorlardı!
Bu yol ‘madem’ bu biçimde yapılacaktı, ‘neden’ önce bu biçimde yapılmadığını anlatmıyorlardı.
Buralarda yapılan harcamanın bu ülkenin insanının sırtına yükleneceğini de anlatmıyorlardı…
Onlarca kilometre ‘yeni’ yapılmış yolu metrelerce söküyorlar, ardından doldurarak sıkılaştırıyorlar, kimi yerlerde orta bariyerleri kaldırıyorlar…
Ulaşımını bu yoldan sağlayan araçların-yolcuların yaşadıklarını da unutmayalım…
Bunca yaşanana, bunca çarpıklığa, bunca haksızlığa yurttaşın direnmesine, susmasına, içine atmasına karşın; Adana-Kozan yol yapımı durmuş!
Evet, yanlış değil; Adana-Kozan yol yapımı durmuş!
Denildiğine göre ‘müteahhit değişikliği’ söz konusuymuş!
Yapılan bir işin ortasında ‘müteahhit değişikliği’ ne anlama geliyor, neden yeni bir yükleniciye verilmesi gerekiyor, neden iş durduruluyor ‘anlamam’ zor!
İşin aslında ‘en’ düşündürücü yanı da, Adana-Kozan yol yapımının ne zaman başlayacağı…
Bilen yok!
24 Haziran erken seçimi yaklaşırken Adanalı, iktidara buradan da bakacak!
Bitmeyen Adana-Kozan yol yapımını soracak!
230418
EĞİTİM
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün öncePOLİTİKA
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYEREL HABER
4 gün önceDÜNYA
5 gün önce