Konuşulması gereken de budur!

ABONE OL
20 Mart 2018 19:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Onlarca sorunun boyun bağı olduğunu bir yana atıp, onun-bunun yaşamının içini didik didik etmeyi sürdürsünler; zamanlarını nasıl kullanması gerektiğini bilmeyenler.

Her hasat zamanı üreticinin, canla başla zararı en aza indirme uğraşını; bazan nanikleyerek, bazan da alaya alarak, üstelik alaya alarak bıyık altından pişmiş kelle örneği sırtarsınlar…

Her iş bitti! Şu an yapılması gereken dedikodu yazınına bir şeyler kazandırmak ya… Komşunun oğlunun saç şekli, arkadaşın kızının etek boyu, mahalle bakkalından içeri giren müşteri sayısı, Ayşeanımın perdesinin rengi, Kemal’in saç modeli, Ahmet’in bıyıkları, o kapıdan girenin elindeki rakı şişesi; pes ama!

***

İnanır mısınız, kapıdan dışarı çıkar çıkmaz değil; artık büyülü camıyla evimizin vazgeçilmezi olan tevi aracılığıyla büsbütün dedikodu cenderesinin ortasında oluşumuz nedeniyle …

Hep bir soru üzerinde yoğunlaşıyorum:

Bizleri, sanal bir dünyanın bireyleri olmamız için zorlayanlar başlarına geleceklerden haberleri yok mu?

Bizleri, kılıktan kılığa bürüyen bu güç kendilerini de tehlikeye attıklarının bilincinde değil mi?

Aslında sabah karşılaştığımıza gülümsemek istiyoruz, sabahını iyilemek istiyoruz; ancak yüzler akşamdan kalma gibi, uykusuz gibi bir garip! Zoraki yüzünü açtığını sezinlemek güç olmuyor. Kafasında, daha sabahın sekizinde nelerin dolaştığını bilmem zor olmuyor. Yürürken, günün acısıyla baş başa kalmaya doğru yol aldığını anlamak zor olmuyor…

***

Asılmış yüzlerinin altındaki gizem, umutsuzluk, hapsolunmuşluk değil de ne?

Gülebilen yüzlerin bolca sabahımızda yer alması güzel olmaz mıydı da!

Birkaç gün önce duymuştum. Bir yaşlı kadının elindeki (belki de çantasındaki, belki de cebindeki) parası çalınmıştı! Bir kapkaççı tarafından olduğunu söylediler! Kadın bağırıp çağırmış, kaldırıma çökmüş, gereksinmelerini karşılamak uğruna çıktığı çarşıda perişan olmuş…

Kapkaççının, otuz-otuz beş yaşlarında, bir yetmiş beş boylarında olduğu söyleniyor.

Kapkaççı bir genç, taşın suyunu çıkaracağı döneminde; kapkaççı!

Yaşlı kadın, ilerleyen yaşamının bir yerinde sokakta, pazarda…

Kapkaççı için ‘en kolay’ kolay geçim kaynağı; yaşlı kadının parasını kap, kaç!

Yaşanan bu tür olayların nedenini kaç ‘toplum mühendisi’ sordu, sorusuna yanıt buldu, yanıtını uygulamaya koydu acaba?

O kapkaç neden yapıldı, yapanın o an içinde bulunduğu durum neydi, çözümü yönünde hangi ‘büyük’ yardımcı oldu, iş verip emeğini değerlendirmek istedi…

Ben, Mustafa diye birini tanıyorum…

Bu güne değin hiçbir işverene, hiçbir devlet kuruluşuna yük olmayı aklının ucuna getirmemiş. Ayakkabı boyacılığı yapmış, kaynamış mısır satmış, portakal toplamaya gitmiş, budakçı yanında çalışmış… Evlenmiş, üç çocuğu olmuş. Eşini temizliğe göndermiş… Ama son yıllarda, her işte olduğu Mustafa’nın işlerinde de gerileme olmuş. Ne eskisi gibi boya, ne mısır, ne de diğer işlerden kazanamaz olmuş…

Bir gün, o güne değin gülmeyen şansı gülmüş. Asgari ücretle bir işte çalışmaya başlamış. Evinde, o gün bayram havası yaşanmış. Sigortasız da olsa çok sevinmişler… Ancak nedenini bilmediği bir sorundan dolayı, bir gün işine son verilmiş. O gün evde herkes yaslı gibiymiş…

Yanıma geldiğinde gözleri yaşarıyordu, yine de kaygılarını anlatmaktan geri durmuyordu. Büyüyen çocuklarının, büyüyen gereksinmelerini karşılayabilmek için ‘eşek gibi, gece gündüz, hiç dinlenmeden çalışmaya her zaman hazırım’ derken başını yere eğmişti. ‘Ben, dedi. Ben, hak etmediğim bir ekmeği evime götüremem. Ben, sadakayla çocuklarımı avutamam. Ben, çalışıp kazanmadıkça rahat uyuyamam, gülemem. Ben, çalışmak istiyorum. Çalışmak.’

Mustafa’yı dinlerken elimin ayağımın buz kesildiğini düşündüm.

‘Şimdi ne yapıyorsun?’

‘Eskiden yaptıklarımı. Ama tadı yok! Biliyor musun, bazı şeyleri yapmamak için kendimi zor tutuyorum. Zaten kendim için yaşadığım söylenemez! Eşimi, çocuklarımı düşünüyorum. Onlar, yapacağım birçok şeyin önünde duruyorlar.’

Düşündüm de; Mustafa neler yapar?

Yanıtını kendim verebilirim: Neler yapamaz ki?

***

Yaşanan sorunları yalnız yaşayanın sorgulaması gerektiğine inanmak, çağdaş-uygar insanın işi değildir.

Bir ağacın, bir dalına verilen zararın orayla sınırlı kalacağı düşüncesi, düşünen canlıya uygun değildir; olsa olsa dedikodu kültürünün bir parçasıdır.

Kapkaççının durumu, Mustafa’nın yaşamı ülkemizde herkesi ilgilendiren, bağlayan bir konudur.

Konuşulması gereken de budur!

190318

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP