Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde gerçekleşen ‘Başka Bir Türkiye Mümkün’ paneli ağırladığı konuklarıyla önemliydi.
‘Başka Bir Türkiye Mümkün’ sözünü daha önceden de duymuştum. Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi’nin Avrupa örgütü tarafından referandum öncesinde yayınlanan, yayınlandığında da geniş halk kitlesince benimsenmişti.
O zaman yayınlanan metinde şu satırlar önemli yer oluşturuyordu:
‘Bugün Türkiye’de burjuva demokrasisi anlamında bile düzgün işleyen tek bir kurumdan söz etmek olanaksız. Eğitim sistemi, yargı, yasama, yürütme, sağlık, güvenlik, kamu yönetiminin yaşamı mafyalaşmış, mezhepleşmiş, tek adam diktatörlüğüne biat etmiş durumda.
‘Başka Bir Türkiye Mümkün’ü CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke’den de duymaya başladık. Hem de daha sık, hem de anlaşılır bir dilde, hem de duyumsatarak…
Geçtiğimiz yıl şöyle demişti:
‘Türkiye derin bir yönetim sıkıntısı yaşıyor. Güvenlik yok, hukuk yok, özgürlük yok, demokrasi yok, refah yok, mutluluk yok, umut yok. Birbirinin gözünün içine bakabilen, beraber yaşamaktan heyecan duyan, birlikte bir gelecek oluşturmak için yol arkadaşlığı yapmak isteyen bir Türkiye yok. Tablonun içinde terör var, dünyaya küsmüş izole edilmiş bir Türkiye var. Büyüyemeyen, gelir üretemeyen, iş alanları yaratamayan, işsizliği çözemeyen, aşı sofraya getirmeyi mümkün kılmayan bir Türkiye var… Daha iyi bir geleceği birlikte oluşturacağız. Bizim kazanılacak bir cumhuriyetimiz var, bizim davamız var. Bu dava; hukuk devleti, laik cumhuriyet düzenidir…’
Evet, tüm bunlara karşın, ‘başka Bir Türkiye Mümkün’…
***
Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde koltuklar dolmuş, aralara plastik sandalyeler atılmıştı. İzleyici bir yandan son zamanlarda parti içinde gösterdiği ‘ayrı bakış, ayrı yorum’ tutumuyla, bir yandan da Genel Başkanın MYK önerisini geri çevirmesiyle ilgi odağı olan Selin Sayek Böke’yi…
Bir yandan da İstanbul İl Başkanı olana dek adını bile duymadığımız, ancak adını duymamızla birlikte ‘özellikle’ iktidarın üzerine yürüdüğü, katıldığı çeşitli eylemleri su yüzüne çıkan, sosyal medya üzerinden gönderdiği iletileri nedeniyle gündemi oluşturan Canan Kaftancıoğlu…
Selin Sayek Böke’yi, Canan Kaftancıoğlu’nu dinlemek istiyordu, Adanalı… Salonda isimleri okunduğunda, üst katı dolduran izleyicilerin gösterdiği ilgi bunu görmeye yetiyordu…
Peki, Böke ile Kaftancıoğlu Adanalıda nasıl bir iz bırakmıştı; parti içerisindeki ‘muhalif’ duruşun eskisinden ayıran özelliği neydi, medyada suçlanan bir yüzün Adana’ya yansıması nasıldı; irdeleyelim…
***
‘Bir arada durmalıyız, bir arada dururken de devrimci ruhla, müthiş bir baskıyla karşı karşıya olduğumuz gerçeğini görerek, dolayısıyla saptamayı da cesaretle yaparak, bundan sonra da o cesareti, özgüvenli siyaseti ortaya koyacak bir birliktelikle Türkiye’yi ayağa kaldırabiliriz’ diyor, Selin Sayek Böke…
Toplumsal kavgalarda başarılı olmanın ‘ön koşulu’, devrimci ruhla bir arada olmaktır. Hem kavganın ‘içinde’ olunduğunu, hem de delik-deşik bir örgüt yapısıyla bunun sağlanmasına tanık olduğunda elbet ‘sorgulama’ aşaması başlıyor. Hep ‘birliktelikten’ söz edilmez mi? Adana’da esen rüzgarın ‘birliktelik’ olduğunu kim söyler bugün için? Sayın Böke’nin sözlerini bir yana atmak, önemsiz kılmak salonları dolduran kitle için ‘acı’ olur! Sözlerin içtenliği, ‘halk iktidarının’ temel koşulu da bu birliktelik değil miydi?
‘Hızla toplumsal muhalefeti içimize alan bir büyütmektir, bize düşen. Eşitlik istiyoruz, halkçı bir ekonomik düzen istiyoruz, laiklik istiyoruz, barış istiyoruz. Bunları denemeye korkmadığımız gibi, bunları denemeye korkanları da cesaretlendiren bir siyaset ortaya koymamız gerekiyor…’
Salonda İl Yönetiminden kaç isim vardı bilmiyorum. Acaba milletvekilinin bu sözlerinden ne anladılar, nasıl yorumladılar, içinde bulundukları koşulları bu sözle bir araya getirdiklerinde ‘kendilerini’ nereye oturttular acaba? Daha geçen haftalarda, İl Başkanının kongrede Genel Başkanı destekleyeceklerini ‘otuziki oyun otuzbiri Genel Başkanımıza’ sözleriyle açıklamasını ‘korkanları da cesaretlendiren bir siyaset ortaya koymamız gerekiyor’ tümcesinin neresine koyduklarını öğrenmek isterdim…
CHP’de Selin Sayek Böke ‘söyleminin’ çoğalması ‘halkçı’ bir düzen için zorunlu…
***
İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu…
Yaşamından, yaşananlardan anlattığı kesitler salonun ’heyecanlanmasına’ yetiyordu. Hekimdi, insan yaşamı ne demek onu bildiğini söylüyordu. Özellikle de canlının, insanın gereksinmelerine kurulu zorunlulukların yerine getirilmemesi durumunda ‘oluşabilecek’ olgulardan söz ediyordu.
‘Hep birlikte, yan yana, omuz omuza inançlı bir uğraşın içerisindeyiz. Önemli olan bu uğraşta hepimizin geçmişte olduğu gibi, kendimizi düşünerek değil inançlarımızı, ilkelerimizi, ülkemizi düşünerek birbirimize yoldaşlık yapabilmemiz… Ben bu mücadelenin bir neferi olarak Adana’da bu neferin, bu yoldaşların olduğunu görüyorum. Eninde sonunda kazananlar, uğraş verenler olur…’
CHP içerisindeki ‘sistemcil’ söylemden uzak, CHP’nin yanında durması gerektiği kitleye seslenmesini vurgulayan tümceler… Bunları duyduğumuzda ‘bakın yine aykırı bir ses, bu yine iktidarın işine gelecek, böyle giderse bizim çocuklar da iktidar yüzü görmeyecek’ sızlanmaları olacak elbet. Ancak CHP’nin diğer partilerden‘ayrı bir konumda’ olması, olması istenmiyorsa da ülkemizde ‘sınıf’ bilincini öne çıkaracak bir siyasi ‘oluşumun’ zorunluluğu…
***
Hem Selin Sayek Böke’yi, hem de Kaftancıoğlu’nu böyle yorumluyorum..
Çünkü utku uğraş verenlerin olacak…
190218
YAZARLAR
13 saat önceTARİH
13 saat önceYAZARLAR
15 saat önceYAZARLAR
15 saat önceYAZARLAR
17 saat öncePOLİTİKA
18 saat önceYAZARLAR
1 gün önce