Gelen iletide, öncekini aratmayan birde değil daha çok fotoğraf var…
Bir görevli, bir kadının kollarına ‘sosyal yardım’ adı altında destek paketlerini yerleştiriyor. Hemen arkasında iki kadın, kadının birisinin sırtında çocuk, yanı başlarında iki küçük çocuk daha; biri parmağını emiyor. Destek paketlerini alan kadının önünde yaşları onun üzerinde birkaç çocuk, bir adam görevlenin ‘sosyal yardımı’ verişini izliyor…
Deklanşör patlıyor…
Biraz önce kollarına dizilen kadınla birlikte bir kadın daha. Bir adamın elindeki paketi alırken dondurulmuş, yönleri döndürülmüş, bakışlar fotoda…
Deklanşör patlıyor…
Bir çocuk, ağzında yalancı memesi, saçları önden iki yönden lastikle bağlanmış, bakamadığı yanında biraz önce verilen destek paketlerinden bir kaçı, sağ elinin işaret parmağının istemsiz yönü… Tedirginliğini, fotoya bakarak ‘kimsin sen’ demek istediğini anlamak zor değil!
Deklanşör patlıyor…
Geride çadırlar… Dört anne. Birinin kucağında, birinin sırtında, bir o kadar da ayakta çocuk… Görevlilerin getirdiği ‘sosyal yardım’ paketlerinin önündeler. Gelecek bir görevliyi, vereceği ‘desteği’ bekler gibiydiler…
Deklanşör patlıyor…
Çadırlarda yaşamlarını sürdüren mevsimlik işçilere belediyenin uzattığı ‘yardım eli’ altında yapılan, kendilerince ‘sosyal belediyecilik’ anlayışıyla tanımlanan altı fotoğraftan dördünde gördüklerim bunlar.
Başkanın şu sözü de bilinmeye değer:
‘Sosyal belediyecilik anlayışını her zaman ön planda tutuyoruz. İhtiyaç sahibi yurttaşlarımızın yüzlerini güldürmek, çocukları sevindirmek hem sosyal sorumluluk, hem de insani-vicdani yaklaşımımızın gereğidir…’
İçim acıdı!
***
Son yıllarda hükümet milletvekillerinin Cuma günleri, cami çıkışlarında verdikleri demeçler vardır ya… Gazetecinin haberi ‘Cuma namazı çıkışında yaşananları değerlendiren… söylenenlere yanıt verdi’ diye başlar ya…
Yoksul, emekçi, işsiz yurttaşlara yapılan ‘yardımların’ gösterile gösterile fotoğraflanmasını birbirinden ayıramıyorum.
Birinde hükümet milletvekili ya da yandaşının ‘ibadetini’ medyada görme-yayma eylemi…
Birinde belediyenin ya da bir başka ‘destek severin’ o anı fotoğraflayarak basına vermesi…
İkisi arasında ayrım göremediğim gibi, birinin diğerini yaptığı eylemden dolayı eleştirmesini hoş bulmam!
İnançların varsa, onları yapmak sana haz veriyorsa, başkasının ‘inançları’ üzerinde ne baskı kurmak ne de başkalarından baskı görmek istemiyorsan, başkalarının da inançları olabileceğine-olması gerektiğine inanıyorsan; sorun yok! Ancak en küçük bir karşı-eylem, en küçük bir engelleme, en küçük bir suçlama, en küçük bir ‘benim gibi yap’ baskısı olursa ‘düşünmek’ gerek!
Ya da birine ‘destek’ adı altında, ‘sosyal belediyecilik’ tanımlamasıyla yardımcı oluyorsan; yaşamını kolaylaştırmak, geçim sıkıntısını azaltmak, gereksindiği gıdayı, gereksindiği giyim-kuşamı sağlamak için uğraş veriyorsan; sorun yok! Ancak yapılan bunları, servis ettiğin haberlerle ‘edilgenleştiriyorsan’, yüz çizgilerinin şeklinden kazanç elde etmek istiyorsan, bunu birilerine göstermeyi kendinde hak görüyorsan, ezikliğini ‘güç kazanma’ biliyorsan ‘düşünmek’ gerek!
***
Bizde ‘balık tutmak’ yerine, ‘yemesini’ alışkanlıklaştırmak için yapılan tüm eylemlere, yaklaşık yüzyıl geriden seslenmişti Mustafa Kemal Atatürk.
O yıllarda demişti ki:
‘Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; başta saygınlıklarını, sonra özgürlüklerini, daha sonra da bağımsızlıklarını, yitirmeye tutsaktır…’
***
Ülkemiz coğrafyasında, ya da kentimiz Adana’da çalışmaya, üretmeye, ‘balık tutmaya’ tüm elverişli olanaklar varken; var olan olanakların önünü tıkayan sisteme ‘sosyal belediyecilik’ kandırıcılığı ile yaklaşan sosyal demokrat yapılanma ‘neyin’ savunucusu olduğunu bilmek zorunda.
Bazı belediyelerin ‘sosyal belediyecilik’ anlayışını bazı uygulamalarla yaşama geçirdiklerini de unutmamak gerek; para kart, giyecek, yiyecek yardımlarını basına yansıtmayarak…
***
Bu ileti gelmeseydi, bu fotoğrafları görmeseydim, o yüzlerdeki umarsızlıkla karışık ‘teslimiyetçiliği’ bilmeseydim olmaz mıydı?
Olurdu elbet!
İnsanımızın yoksulluğunu, doyumsuzluğunu, işsizliğini; insanca yaşaması, yaşama tutunabilmesi için tuttuğu ‘balığı’ yemek için direnenleri de biliyordum oysa.
O fotoğrafların içimi acıtması bundan…
130118
YAZARLAR
Az önceVİDEO GALERİ
16 dakika önceYAZARLAR
44 dakika önceYAZARLAR
55 dakika önceYAZARLAR
1 saat önceYAZARLAR
21 saat önceYAZARLAR
21 saat önce