Açıklama: Tam on yıl önce kaleme aldığım, o günler kaçırmadan izlediğim köşe yazarı Serdar Turgut’a öykünerek yazdığım, gündemi irdeleyen bir yazı. Bugün yaşananları izlerken, o günlerde yaşananların yeniden anımsanması gerektiğine inanıyorum. Ne de olsa ‘kandırılmak’ ‘aldatılmak’ üzerine siyaset yapanların ülkeyi taşıdıkları yerdeyiz bugün! Etrafımız barut kokusu, içimiz doyumsuzlukla uğraşmaktan perişan, iktidar tüm ‘kardırılmışlıklarına’ karşın ‘hep’ doğruyu yaptıklarını yineleyerek ‘güzel’ şeyler yaşandığını anlatırken; izninizle on yıl öncesi…
***
İşin ‘ciddiyetini’ anlamada zorlanıyorum, kusura bakmayın. Zorlandığımdan dolayı da ‘anlamak için’ kendimi geriyorum. Geçenlerde birkaç arkadaşla söyleşirken ‘kafam uyuşuyor’ demiştim. Onlar da ‘değişiyor ya, havalardandır’ demişlerdi. Şimdi ‘teşhisin’ doğru olmadığına, doğrusunun ‘gerilmemden’ kaynaklandığına inanmaya başladım…
Şu olaya bakın… Başbakan, birkaç gün öncesi ‘itibariyle’ ikinci kez ‘Irak saldırısını bize mi sordunuz’ diye ABD’ ye kafa tuttu. Neden bu sözü yinelediğini değil, böyle bir ‘gafı’ yapmayı neden sürdürüyor, onu düşünüyorum. Nede olsa ülkemin başbakanı. Neden mi? ABD, 1 Mart Tezkeresi’nde sormadı mı ki, neden ‘olması’ gerektiğini anlatmadı mı ki? ‘Saldırmam için bana yollarını aç’ demedi mi ki? Daha tezkere çıkmadan deniz yollarını kullanmadı mı ki,Güney Doğu’ da ‘toprak edinme kolaylığı’ sağlanmadı mı ki? İşte bunları en azından benim unutmadığımı biliyorum. Tezkereyi çıkarabilmek için, Ali Babacan’ı üç güne bir ‘dolar pazarlığı’ için ABD’ye uçurttuğunu da unutmadım ki…
Gerilme nedenimin başında bu geliyor işte.
İkincisi, ABD ile Irak’ın anlaşılmazlıkları… Bunu pek bir köşe yazarından duymadım, gözden kaçırılmış olabilir. Bunu ben açıklıyorum: ABD yurttaşına, hiçbir söz diyeceğimiz yok! ABD’nin topraklarına da, toprak bütünlüklerine de… Ayrıca Irak yurttaşları ile de bir alıp vereceğimiz yok! Buş’la, Talabani’yle, Barzani’yle, Rice ile bizim anlaşmazlığımız! Bu ‘anlaşmazlık’ düşüncem her geçen gün biraz daha belirginleşiyor… Buş bir top atıyor ‘kilometrelerce öteden’ Ortadoğu’ya, Talabani ile Barzani karşılıyor. Rice, aralığın uzun olması nedeniyle ‘topun’ arada bir yön şaşırmasının önüne geçmek için çabalıyor. Kürt, diyor!Kuzey Irak, diyor! Kürdistan,diyor! Amaç, ‘anlaşılmazlığı’ sürdürmek…
İşin ‘ciddiyetsizliğine’ bakın. PKK’ ya bir isim koyamadılar! Bir bakıyorsunuz ‘savaşçı’ oluyorlar, bir bakıyorsunuz ‘gerilla’ oluyorlar, bir bakıyorsunuz ‘örgüt’…Bu da benim gerilme nedenlerimden biri işte. Bir zamanlar bizimkilerin ‘laiklik yeniden tanımlanmalı’ dediklerinde, evde eşimle konuyu tartışmıştık. En son eşimin ‘demek ki bir bildikleri var, bilmeseler böyle bir şey söylerler miydi’ diye tartışmaya noktayı koyduğunu anımsıyorum. Bir de ‘ bu güne dek işbaşına gelen bizimkiler bir şey bilmiyor muydu’ diye sormadığımı… Şimdi de işte ABD’nin PKK üzerine yaptığı söylem. Hadi bunu bırakayım ‘Irak’taki yerlerini bilmiyoruz’ diyorlar. Hadi, ne denli güçlü olursanız olun gerilmeyin! Bize ne denilmek isteniyor böyle? Ülkesinin tevileri, gazeteleri bir bir Kandil Dağı’ndaki yuvaları ‘mesken’ etmiş; yeryüzünde hareket eden karıncanın bile yerini saptayabileceğini söyleyen ABD, PKK’nın konuşlandığı yerleri bilemeyecek! Bu işin, bu yardımlaşmanın, bu dostluğun ‘ciddiyetini’ düşünebiliyor musunuz?
Siz kendinizi nasıl ‘hissediyorsunuz’ bilmiyorum ama, ben iyi değilim! ‘Paranoyaklığım’ üzerimde yine! Hem ABD’nin bizden uzak olup bize oyun oynamasının, hem de yakın durup yalan söylemesinin nedenini düşünüyorum. Uzak olsa ‘Ermeni katliamı, Kıbrıs sorunu, Kürt devleti’ baskısı, yakın olsa ‘İran saldırısına’ yer oluşturma sancısı beni ‘gerecek’. Bu yüzden işin ‘ciddiyetini’ anlamakta zorlanıyorum. Zorlandıkça da ‘geriliyorum’… Bu kendi kendime ürettiğim komplo teoriler olarak algılanmazsa sevineceğim.
141117
EĞİTİM
15 saat önceYAZARLAR
17 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceEĞİTİM
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce