Aldatılmışlığımızda uyarın…

ABONE OL
21 Kasım 2017 19:20
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Yerel gazeteci olmak, habercilik yapmak, köşe yazarı olmak ulusal medyada olmaktan çok farklıdır.

Hem gazeteniz ‘ulusallar’ gibi alıcı bulmaz,

Hem ekonomik zorluklarınızda destekçiniz olmaz,

Hem yereldeki reklam vericiler ‘ulusallar’ dururken, ‘yerelde’ olmayı yeğlemez,

Hem ‘tüm’ yerel konulara ‘yer’ vermeniz, hem de ‘tüm’ yanlışları kınamayarak ‘birilerini’ kırmamanız istenir!

Toplumsal konularda ‘yarası olan’ gocunmalı oysa…

Bir mahallenin sorunu olsa, sular akmasa, elektrikler gelişi güzel kesintiye uğrasa, milletvekilleri yanlış yapsa, belediye çalışmasa, yerel bir bürokrat yurttaşa hak etmediği gibi davransa; olayın bireyi yerel gazetelerin kapısını çalar oysa…

Çalınmasına ne gerek varsa…

***

Bir zamanlar tuşların, şimdilerde klavyenin önüne geçerek yazanlar ‘toplumu’ aydınlatmak; ancak eleştirilme durumlarını göz önüne alarak yazarlar.

Okur, ya da sokaktaki yurttaş; üç kişiyle, beş kişiyle bir araya geldiğinde, aralarında yaptıkları konuşmalar vardır; o odada konuşulup-bittiğini sanırlar…

Oysa ‘birine söylenen söz sır olmaktan çıkmıştır’ denir.

Üç-beş kişi arasında konuşulan bir konu artık ‘sır’ olmaktan çıkmıştır…

Gazetecinin köşesi bundan ayrı düşünülemez!

Bir tanıdığım, biraz önce eleştirdiği bürokratları unutmuş olmalı ki ‘siyasetle uğraşıyorum, diyorsan bunları yazmamalısın’ dedi.

Hiçbir zaman ‘siyasetçi’ olmayı denemedim, istemedim ki. ‘Politika’ sözcüğü ile nasıl da karıştırılır ‘siyaset’? ‘Politika’ bir duruş, bir bakıştır, bir planlamadır, yaratıcılıktır; ‘siyaset’ duruşun, bakışın, planın gerçekleşebilmesi için yapılan eylem…

‘Neleri’ diyorum.

‘Yazılarında çeşitli siyasetçileri, bürokratları eleştiriyorsun ya, onları diyorum. Bak onlara bir gün gerek duyduğunda…’

‘Eeee’ diyorum.

‘Yazılarında kişilerin adına yer vermesen, diyorum…’

‘Peki, biraz önce bir kaç bürokratın adını vererek sözünü ettin, yerden yere vurdun, yaramazlıklarını anlattın… Yanlış mı duydum? Onlarla yer yer karşılaştığını da söyledin. Onlarla yeniden karşılaştığında bu dediklerini unutacak mısın?’

‘Öyle demek istemedim de…’

‘Anladım ben demek istediğini. Yalpala, el ovala, bildiğini unut, tükürdüğünü yala biçiminde öğüt veriyorsun sözde. Bak sen birkaç kişiyle konuşurken düşündüklerini söylüyorsun, ben de düşündüklerimi köşede yazıyorum; fark bu! Anladın mı? İşte asıl senin yaptığın siyaset, benimki politika…’ diyorum…

***

Toplumda alışkınlık oldu siyaset yapmak…

İktidarın sözcülerinin yaptıkları ‘siyasete’ yetişmek öyle zor ki; ne de olsa ellerinde ‘eyleme’ geçirme gücü de var.

Geçtiğimiz hafta açıklanan ‘cam filmi’ konusunda cezayı yiyen yedi, ceza ile uğraşmak istemeyen çıkardı, araç muayene istasyonları ‘ağır kusur’ demeye başladı, bu işten ekmek yiyenler seslerini yükseltti, derken…

‘Yeniden düzenlenecek’ dendi.

Sonra şu ‘eğitim’ konusu…

Toplumun ‘ayarlarıyla’, ya da ‘özüyle’ oynayacaksanız baş konu ‘eğitim’ olmalı…

Ağacın körpe filizlerine, ışkınlarına verdiğiniz zarar; her geçen yıl daha da belirginleşmesiyle birlikte ‘gövdeye’ ağır yükler verdiği de görülür.

İlkokulu, ortaokulu bitirmiş, onunda-onbeşinde çocukların şu an yaşadıkları ‘kafa karışıklığını’ düşünsenize bir!

Sonra şu zamlar; akaryakıt zamları…

Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ‘otomatiğe bağlı diyorlar, bağlayan siz değil misiniz, elinizi tutan mı var’ diye soruyor, haftada iki kez zam gelen benzin-mazot için. Araç sahipleri, ulaşım sağlayıcılar, üreticiler, tüketiciler, dar gelirliler, asgari ücretliler soruyor!

Bu yapılanlar ‘politika’ değil de, ‘siyaset’ de değil!

***

Şöyle…

Ne yapacaksanız, neyi uygulamaya koyacaksanız; eksilerini, artılarını tartışmak, her şeyden önemlisi evine ekmek götürmekte bocalayan halkın cebinden bir şeyler daha isterken iyice düşünmek zorundasınız.

‘Eğitim’de başarılı olunamadığını yineliyor arada bir iktidar. Peki, ilerlemenin yol haritasını çıkardınız mı, diye sorulmaz mı? Fidanların, ışkınların tazeliğinden-kırılganlığından yararlanıp, önlerindeki yolu tıkamak istercesine belirsizliğe sürüklerken, oluşan ‘ağır’ yük görmezden mi gelinmeli?

Bunun adı ‘yalpala, bildiğini unut’ demekten ne denli ayrı? Öğrenciye soruyorlar ‘ne düşünüyorsun’ diye. Yanıtlıyor ‘sistem değişmiş!’ Yeniden soruyorlar ‘sabah kalktığında ne yaptın’ diye. Yanıtlıyor öğrenci yeniden ‘yine sistem değişmiş!’

Ne denli yalpalayabilir, ne denli bildiğini unutursun ki?

***

Yerelde yaşanlardan etkilenen yurttaşı tartışmalıyız.

Her ne denli ulusal medya bunları görmezden gelse de, yerel yurttaşın yaşadığı sorunların dışında ‘işin’ magazin sayılacak konuları onlara da kalsa; yerelde-Adana’da öğrencinin, velinin, ev arayanın, esnafın, portakal üreticisinin, kadının, işsizliğin, müfredatın, cam filminin, akaryakıt zammının, Suriyeli sığınmacılara yapılan harcamanın yurttaşımıza etkilerini yazmayı sürdüreceğiz.

Aldatılmışlığımızda uyarın…

181111

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP