Parkomatlı caddeler…

ABONE OL
29 Ağustos 2017 16:42
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Yollar artık eskisi gibi değil!

Her geçen gün artan araç sayısı, bir de buna araç ‘sevdalıları’ da eklenince yollar ‘eskisi’ gibi rahat olmuyor!

Araç sayıları artarken, yine aynı yolun kullanılıyor olması, bir de yolların ‘park alanlarına’ dönüşmesi her tür trafiği bozuyor!

Araçlar zorlanıyor!

Yayalar zorlanıyor!

Yol zorlanıyor!

Sözde geçtiğimiz yıllarda alınan bir kararla ‘caddelere parkomat’ kurulmasıyla bu sorun çözülecekti!

Örneğin Adana’da yedi yıldan bu yana parkomatlar var!

Bir bankaya, bir işyerine, ya da bir telefoncuya uğramak için ‘kısa süreli’ araçlar park ediliyor. İlk on dakika için ücret ödenmiyor. Bundan sonraki her saat için ödeme yapılması gerekiyor!

‘Parkomat’ olayının caddeleri ne denli iyileştirdiğini görmek için Atatürk Caddesi’ni her an görebilirsiniz; trafiğin rahatlamasını bırakın, parkomatçıların ‘daha nerelere’ araç park ettiririz, ‘nereleri’ ücretlendiririz düşüncesi egemen olmuş gibi!

Caddenin belli bir genişliği var; park yapan araca koşut araçları görüyorsunuz.

Caddede işi olmayan, oradan geçmek üzere yola çıkan araçların ‘geçiş’ sürecinde yaşadıklarına her an tanık olunuyor!

Bir de dolmuşsa…

Korna sesleri birbirine karışıyor!

Kimi zaman ‘el-kol’ hareketleri beliriyor!

Zaten ‘hoşgörülü’ bir toplumuz ya;

Gerginlik yaşanmasına engel olunmayacak anlar yaşanıyor…

Ne diyorum:

Araçların ana cadde üzerinde park etmesi yerine, araç sahiplerini ‘iç sokaklardaki’ park alanlarına yöneltmek, ‘iç sokaklarda’ park alanları yoksa da oluşmasını sağlamak ana caddelere soluk aldırmaz mı?

‘Soluk’ derken…

Araç park alanlarının ‘eski bina yıkıntılarının’ üzerine değil; kıyı boyları ağaçlandırılmış, o bölgenin de soluklanmasına neden olacak yerler…

Ayıca ‘parkomatlara’ ödeme yapmayan çoklarını biliyorum;

Nasıl alınabilecekse…

 

 

KURBAN

 

Kurban Bayramları, yurttaşı hep düşündürmüştür!

Kurbanlığın ederi, kurbanlığın kesilmesi, kurbanlığın parçalanması, kurbanlığın dağıtılması…

Toplumda ‘öyle’ baskılar oluştu ki; gücünün yetip-yetmediği değil, ne keseceği konuşuluyor!

Asgari ücretli, çocuklu bir ailenin geçim düzeyine bakılmaksızın ‘asgari ücret’ fiyatında kurban kesmesi bekleniyor!

‘Asgari ücret’ fiyatına kurbanlık…

Ekim alanlarını, yayılım alanlarını; ekime, hayvancılığa elverişli duruma getirmezseniz, bir de bunu ‘devlet’ politikası olarak diretirseniz…

Sözüm ona tarımcıyı, havancıyı desteklemez, onun üretim alanlarını kısıtlar, gereksinildiğinde ‘dışalım’ sopasını gösterirseniz…

Küçük-büyükbaş hayvanların kapalı alanlarda beslenmelerinde kullandıkları yemleri-yiyeceklerin ‘kabarık’ fiyatlarıyla üreticiyi üzerseniz…

O zaman da ‘asgari ücret’ fiyatına küçükbaş kesimlik hayvan almak zorunda kalırsınız!

İlgili bakan ‘üreticimizi üzmeyeceğiz’ diyor!

Salt üretici mi?

Bugün bazı belediyelerin bile verdikleri ‘fiyata’ uymayacaklarını belirten üreticiler, kendi belirledikleri fiyatla ‘tüketiciyi’ üzeceklerini bilmiyorlar mı?

Dinsel bayramları birilerinin ‘rant’ biçimine dönüştürdüğünü bilmeyen yok!

Pazardaki domates, soğan, biber bile kendine düşen payı alır!

Deniz kıyıları dinlenceleri de…

Şimdi, diyorum. Örgütlü bir toplum olacak. Bayram gününe dek bugünden ‘alımı’ boykot edecek!

Ne olur ki?

Üretici, sistem ‘tüketicinin’ bu fiyatlara alım gücünün olmadığını bilir-görür!

Komşu ülkelerin, bizdekinin ‘yarı’ fiyatına sattıkları hayvansal ürünleri gözümüzün önüne serer!

Yoksa…

Olduğu gibi ‘düşünceye devam…’

170817

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP