Mostar’ı kim onardı?

ABONE OL
18 Nisan 2017 13:43
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İstanbul’un büyüklüğünü küçülten; kesinlikle toplu taşıma araçlarıdır…Trafikde yığılmalar olsa da, bazen araçların duraklara geliş saatlerinde şaşmalar yaşansa  da, yolcu sayısının çokluğundan dolayı araçlara insanlar balık istifi gibi doluşsa da…Yine de büyük kolaylıkdır toplu taşıma araçlarının varlığı İstanbul’da…Ortalama büyüklükteki pek çok Avrupa ülkesinden kalabalık olan bu kentde; metrobüs, metro, tren, tramvay, Şirket-i Hayriye’den beri İstanbullu’yu denizde taşıyan tekneler…

Bursa’da her yere yürümeye özen gösteririm; henüz kentin tek merkezli çemberler kuramına uygun yapısı o denli bozulmadığından dolayı… Aradığımı gerçek Bursalılar’ın öncelikli yaşam alanı ve gerçek Bursa’nın merkezi Atatürk anıtının çevresinde bulabildiğim için yürümek, Bursa’ya özgü büyük bir ayrıcalıktır…Gerçi kentin aldığı yoğun göçün etkisiyle Bursa’da da yerleşmeler çok merkezli çemberler kuramına göre gerçekleşmekte, dolayısıyla bu yaşam alanlarına da toplu taşıma araçlarıyla ulaşma gereksinimi duyulmakta, çoğaldıkça kentte yaşayanlar, çoğaldıkça yapılar…Ama ne yazık ki İstanbul’da, Bursa’daki gibi tabanvayla ulaşamıyorum gideceğim yerlere ve en ussal ulaşım biçimi de özel aracınızla değil, toplu taşıma araçlarından yararlanarak gitmek istediğiniz bölgeye ve hatta Avrupa’dan, Asya’ya bile…Üstelik böylece halkla da kaynaşmak, bütünleşmek, ülkenin bir özeti sayabileceğimiz bu kentte toplu taşımadaki yolculuğunuz boyunca yanınıza düşen bir yolcuyla arkadaşlık etmek; o da bir başka keyifdir…

Yoksa nereden öğrenebilecektim; MOSTAR köprüsünü kimin onardığını ?…

Ve ben yine böyle bir otobüs yolculuğu yaparken İstanbul’da, yaşı 70’lere yaklaşan Kastamonulu olduğunu söyleyen bir kadın oturdu yanıma, sanki yıllardan beri tanışıyormuşçasına, damdan düşer gibi sordu:

        Siz Boşnak mısınız ?..

        Evet…

        Bakınca anlarım ben; sizin köprünüzü biz yaptırdık…

        Hangi köprümüzü ?…

        Mostar’ı…

        Anlamadım; Mostar’ı siz mi yaptırdınız ?…

        Evet; biz yaptırdık, Almanya’da çalışan Türkler, Müslümanlar…

        Sizin yanlışınız olmasın ?… Bildiğim kadarıyla köprü; Türk Devleti, UNESCO ve BM’nin işbirliğiyle onarıldı…

        Hayır; biz yaptırdık sizin köprünüzü !… Kaç aylık kazancımızı bağışladık, köprü için para topladık!… Sizin köprünüzü biz yaptırdık !…

Öylece bakıyorum  Almanya’dan emekli, dünün işçisi, emekçisi, Almancısı bu kadına…

Sanki köprü için yaptığı yardımın bedelini benden isteyecek az sonra…

Ne kayıp trilyonları biliyor, ne de Kadayıfçı’nın onların paralarını nasıl iç ettiğini… Ülkenin ilk din bezirganı partisinin; Mercimek fırında, altınlar kasada gerekçesiyle yargılandığını… Kadayıfçı’nın son günlerini bu nedenle ev hapsinde geçirdiğini…

Ve yalnızca bana diyor ki; “Sizin köprünüzü biz yaptırdık”…

 

Bunca yılın ardından köprülerin altından pek çok sular geçtiği gibi, Mostar’ın da geçti…Ama bizim Almancılar, gurbetçiler sömürgenlere, kendilerini sömürtmekten bir türlü vazgeçmedi…”Bizim köprü”  Mostar’ı  yeniden yaptırdıkları gibi; Afrika’da Camiiler, Uzakdoğu’da tsunamiye tutulan, depremle yıkılan Müslüman ülkeler için para bağışlamaları için kurulan tuzaklara, ökselere tutulmaktan da kendini sakınamadı, koruyamadı ya da gözünü açamadı dolandırıcılar karşısında…

Kim bilir belki bir gün olur karşılaşırsa bu Almancı emekçilerden birisiyle; bir Afrikalı ya da Asyalı ki  onların da yapışırsa yakasına bu gurbetçilerden birisi?…Bilemem nasıl savunur kendisini!!!

Yaban ellerde dişini, tırnağına takıp, terini akıtıp, gençliğini çürütüp para kazanan garibanın sömürülüşü nedeniyle yaşanan toplumsal depremin şiddeti kaç desibel ya da kaç euro acaba ?…

Ne yazık ki halk; ayırdında değil yaşadıklarının, parasına kurulan tuzakların, büyük işler başarmış gurbetçi, çok büyük hayır yapmış bir kul olarak neredeyse milli kahraman gibi, “Sizin köprünüzü biz yaptırdık” diye ayaküstü benden alkış ve madalya isteyecek az daha…

Bu ülkede her şey tekliyor, duruyor…Yanlışlıklar bu ülkeyi, bu ulusu vuruyor…Şehitler kalleş saldırılarla vuruluyor…Ama kimin umurunda ?…Herkes, her gün yeni bir vurgunda; vuran mı, vurulan mı olacak ?…Kimin başına “az sonra” ne gelecek; hiç belli değil…

Büyük kentleri Marmara Bölgesi’nin ulu çınarlarının gölgesinde bırakıp geldim; Ege’de, Mavi Didim’deyim…Ne güzel…Didim’de de her yere yürüyorum…Ulu çınarlar olmasa da, burada da palmiyeler var.Ayrıca İngilizler var…Elbette ki Almancılar var, gurbetçiler var.

İşte o gurbetçiler; Dünya’nın pek çok ülkesinde ekmek kavgasında…Eziliyorlar, üzülüyorlar, sömürülüyorlar, saldırılara uğruyorlar, istenmiyorlar ve kuşkusuz kandırılıyorlar, tuzaklara düşürülüyorlar…

Ülkede gerçekleştirilmesi öngörülen köklü değişiklikler bağlamında bir referandum, bir Anayasa değişikliği önerisi nedeniyle işte onlar da oylarını kullandılar…

Amerika’dan çoklukla HAYIR oyları gelmesine karşın; Avrupa’dan gelen oylar EVET ağırlıklıydı. Sağolsunlar; sayelerinde köprümüzün onarıldığı gibi,onların oylarıyla artık bir Başkanımız da varMübarek olsun Vatan’a, Millet’e…

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP