Adam olmak  

ABONE OL
2 Nisan 2017 19:04
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

 

Bir kısır döngü içerisinde, birilerinin ya da dağarcığımıza sığdıramadığımız bir büyülü gücün ‘kurtarıcımız’ olmasını bekleme ‘aptallığını’ bırakmadığımız, yeni yöntemler deneme ‘zahmetine’ girme ‘becerisini’ bir yana iteleyerek ‘iktidar’ yalakalığına soyunduğumuz, onların yararlanma yöntemlerinin üzerinde ‘iz’ sürdüğümüz sürece, üç sözcükle; bizden adam olmaz!

Şu an, anayasa değişikliği öncesinde; yaşanılası odalarda ‘tümce cambazlıklarıyla’ zaman geçirenlerin ardında yalpalayarak, adımları üzerinde yürümeye çalışmanın, elleri ovuşturmaların, boynu yana bükmelerin, söylenenleri anında kaydetmelerin, kul-köle nöbetçiliğine soyunmaların, kıvırtmaların, haklılıkları haykıramayışın da üzerindeki egemenliğini kıramadığımız sürece; biz adam olmayız!

Yaşanılan olayları, içinde bulunulan koşulları, çekilen acıları, uykusuz geceleri, yaşamı sürdürebilmek için olması zorunlu gereksinmeleri, akan damı, kırık camı, işsizliği, doyumsuzluğu, kan ağlayışı, yetmeyişi, ince döşeği, beton tabanı da hiç kimseye sormadan, danışmadan, bir çırpıda bilememek, onun çevresinde ‘örgütlenememek’, bilgisizliği ısrar ettiğimiz sürece de; bizden adam olmaz!

Güzel, bulutsuz bir gecede, gökyüzünde ard arda kayan yıldızların bizi yaşamımız boyunca bekleyen, var olduğumuz sürece bulunduğu galaksiden aytılamayacağına inanışlarımız sürüp-gittiği sürece de; biz adam olmayız!

Adam olmamız; adam olamayışlarımızın nedenlerini en aza ya da dibe indirmemizle olasıdır!

 

Atatürk geldi

O gün, uzun bir masanın etrafına dizilen siyasi parti başkanları, üst derecedeki bürokratlar Atatürk’e birifink vermek için bir araya geldiler.

Hepsi yaptıklarını abartmadan anlattılar.

Batıyı doğudan nasıl ayırdıklarını, eğitimi nasıl karıştırdıklarını, halkı nasıl kamplara böldüklerini, gençlerin eline silah verip nasıl kardeşi kardeşe düşman ettiklerini, meclisi nasıl rant kapısı yaptıklarını, bilgiye değil adama nasıl önem verdiklerini, dışarıya nasıl eğildiklerini, ulusal onuru nasıl ulusal gelire yeğlediklerini, cepheden nasıl kaçtıklarını, ulusal sınır ‘tehditlerine’ nasıl boyun eğdiklerini, cumhuriyetle atılan adımları nasıl bozguna uğrattıklarını, ileri gitmenin önünü nasıl tıkadıklarını, kazançlarını artırmak için nasıl acımasızlaştıklarını, görevlerini nasıl kötüye kullandıklarını, haksızı haklının üzerinde nasıl tuttuklarını, yurttaşı nasıl aldattıklarını, köşeyi dönmek için nasıl el pençe olduklarını, işsizliği nasıl yükselttiklerini, açlık sınırının altında nasıl asgari ücret verdiklerin…

Daha birçok konuyu bir bir anlattıkları sırada, kendileri bile inanamadılar…

Çünkü hiç biri, bu güne değin bu denli ‘açık’ konuşmamışlardı.

Tüm bunlar konuşulurken Atatürk yalnız dinledi. Masadakiler not tuttular.

Gecenin sonunda, Atatürk’le ‘vedalaşıp’, bir gün sonra buluşmak üzere ayrıldılar…

Sabah yine tamamı orada, Atatürk’ün kapısındaydı.

Hepsi birbirine bakıyordu…

Kapıyı çalmak için Yurttaş bir adım öne çıkınca, diğerleri rahatladı.

Yurttaş kapı çaldı, ses yoktu…

Yine Yurttaş, yavaşça kapının kolunu indirecekti ki, kapı açıldı. İçeri boştu. Yatağı bile açılmamıştı. Masanın üzerindeki not orada bulunanlaraydı:

‘Zorunluluktan dolayı yeni Kurtuluş Savaşı başlatmak için gidiyorum.’

 

Bir anımsatma

Cumhuriyetin kurulmasından sonra, birçok yenileşmeler olmuştur. Bunlardan ilki, pul ile para basımıdır. Bir komisyon oluşturulur. Bu komisyonda Atatürk ile İsmet İnönü’de bulunmaktadır. 30 Aralık 1925’de 701 sayılı bir yasa yapılır. Yasaya göre paranın ön yüzüne cumhurbaşkanının fotoğrafı basılacaktır. Atatürk aramızdan ayrılana dek paralara ‘Atatürk fotoğrafı’ basılmıştır. Atanın ölümünün ardından cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü’ de bu kurala uymuştur…

Not: Bu günlerde kimi platformlarda yer yer anımsatılan bir konu. Hani ‘paraların üzerine kendi fotoğrafını koydurdu’ demelerin gerçek yüzü bu. Konuyu bilmeyen suspus kalmasın diye, en önemlisi de ‘suçlayan’ gerçeği bilsin diye yazı-yorum…

270317

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP