Anavarza; İlimize bağlı Kozan’ın Dilekkaya Mahallesi’nde, ülkemizin en anlatılmaya-görülmeye değer antik kenti… Tarihte ‘anabarza, ayn-zarba, anazarbus’ isimleriyle de anılan tarihsel kent, günümüzde Anavarza olarak tanınmaktadır.
Antik kentin birçok bölümlerinde kalesi, surları ayakta olmasına karşın; kalenin yer aldığı bölümdeki ‘antik kentin’, çevreleyen duvarların korunamamış olması düşündürücü…
Anavarza’nın MÖ l. yüzyıldan başlayan tarihi, Kilikya Romalıların dönemine dayanır.MS ilk yıllarında Romalılarca ele geçirilmiş, hemen ardından da İmparator Augustus tarafından ziyaret edilmiştir. Roma İmparatorluğu devrinin ilk ikiyüz yılı boyunca büyük önem göstermiş, Kilikya başkenti Tarsus’un adıyla anılmıştı.
Anavarza’da bulunan önemli kalıntılar arasında, 1500 metre uzunluğunda 20 burçlu sur duvarı, sütunlu yol, hamam, kilise, tiyatro, amfiteatr, stadyum, suyolları, kaya mezarları, M.S. 3. yy.’a ait deniz tanrıçası Thetys mozaiği, Kilikya Bölgesi’ndeki tek örnek olan 3 girişli zafer takı ve ovanın ortasında bir ada gibi yükselen tepe üzerindeki Ortaçağ kalesi yer almaktadır…
‘Deniz tanrıçası Thetys mozaiği’, ya da Dilekkaya köyünde yaşayan Hatun Dilci’nin kendine ait bahçesinde ortaya çıkardığı ‘Kral kızı mozaiği’bir katliamın, bir aymazlığın, bir tarihi yok edişin adı! Kral kızı mozaiğini bilenler, şu an gördükleri karşınsa şaşkın!
***
On yıl olmuştur sanırım. Kozan Belediye Başkanı Kazım Özgan’dı. İlber Ortaylı’nın geleceğini, sempozyum öncesi Anavarza’ya gidileceğini, söyledi… Açıkça söylemem gerekirse, Dilekkaya köyüne birkaç kez gitmiş olmama karşın, başka yerlerini görme ortamım olmamıştı. Kaleyi uzaktan görmüştüm, ancak sütunları, kapıları, mezarları, kiliseyi, hamamı görmemiştim.
Anavarza yoluna çıktık…
Kozan, Ceyhan yolu, Dilekkaya sapağı… Anavarza Antik Kentin daha başında, açık hava müzesini andıran varsıllıkta, portakal ağaçlarının arasında yer alan evinin avlusunda Hatun dilci teyze karşılıyor bizleri. Elinde de bir tüfek…
İlber Ortaylı, Hatun teyzenin içinden geldiği gibi, ‘ikramı’ bol, sevinç saçan karşılaması karşısında ‘böyle insanlar da var demek ki; buranın sırtı yere gelmez’ dedi. Hemen evin önünde bir müzede görülebilecek ne düşünülürse vardı. Mezar, mini burçlar, heykel, sütun başlıklar, kabartmalar… Hemen yanında, geniş bir alanda üzeri çinko çatı ile kapatılmış ‘kral kızı mozaiği’…
Yıllarını tarih kitapları, müzeleri, belgeleri arasında eritmiş İlber Ortaylı hoca, gördükleri karşısında ‘şaşkınlığını’ uzun süre şaşkınlığını yansıttı. Ayrı yönlerinden mozaiğin gizemini çözmeye çalışırken bir yandan da Hatun teyzeden bilgi alıyordu… Bunları sahiplenmesini söylüyordu…
Benim için de önemli bir gün olmuştu…
***
Bundan bir ay kadar önceGaziköyü’nde, kozanbilgi.net yayın yönetmeni Türkeş Manga ile görüşmen sırasında Anavarza’yı, Hatun teyzeyi, ‘kral kızı mozaiği’ni sordum. Sordum da, olmadı mı ne; önce yutkundu, başını iki yana savurdu, sonrada ‘parçalayıp götürdüler’ dedi. ‘Nasıl’ dedim. Yaşananları anlattı, anlatırken zaman zaman gözleri doluyordu. Nasıl bir ülke olduk böyle, demeye varan; daha da ağır söylemlerini-yakınmalarını bir bir döktü.
Ne mi olmuştu? Kendinden aktarıyorum:
Hatun Dilci’nin evini ziyarete gelen yerli , yabancı turistler hayatının en büyük şoklarını yaşıyor. ().. çalışan yetkililer tarafından burada bulunan mozaikli havuz hunharca kazınıp kaçırılmış. Bu talanın soygunun en acı yanı bunu yapanın bu konuda resmiyet taşıyan kişiler olması.
Hatun Teyze’yi ziyaret edip hatırını sormak istediğimde her zamanki güler yüzü ile neşesinin yerinde, onu ilk kez ağlarken gördüm…
Mozaikli havuza baktığımda isyan ettim. Anavarza’nın simgesi olan havuzun içerisindeki tarihi mozaikler önce ispiralle parçalara bölünmüş daha sonra da keski kullanılarak altlarından patlatılarak bezlere sarılıp Adana’ya müzenin tozlu raflarına kaldırılmış.
Bu konuyu yıllarca gündeme getirdim. Bu mozaikleri üzerini camla yâda polyesterle kaplayın bozulmasın diye. Ama maalesef korumak adı altında tarihi söküp attılar.
O mozaikleri patlatıp sökmek yerine günümüz teknolojisinde her türlü imkan var o havuz ille de kaldırılacaksa komple kaldırılıp uygun bir yere taşınabilirdi.
Kazıyı yöneten Çukurova Üniversitesi eğitim görevlisine “Sizin yaptığınız mezar hırsızlarının yaptığından farksız. Onlar çalıyor yok ediyor, siz de korumak adı altında söküyor yok ediyorsunuz. Ne yapmaya çalışıyorsunuz” dediğimde bana “Kazı bitince o parçaları getirip tekrar yerine koyacağız” dedi.
(…)
Şimdi Anavarza’ya gittiğinizde boşaltılan mozaikli havuzun üzerinin de toprakla doldurulup düzlenerek tamamen yok edildiğini görebilirsiniz.
Anavarza’da kazıda çıkarılan buluntular, tarihi eserler Adana’ya müzeye kaldırılmak yerine Gaziköy Belediye Binasını bölge müzesi haline çevirerek mükemmel bir şekilde turizme kazandırılıp Gaziköy’e de canlılık katabilirdi.
(…)
***
Nasıl anlatılabilir ki, nasıl ‘dertlenebilir’, nasıl ‘hayın’ bakışlara söz yetiştirilebir?
Anavarza antik kenti bir çocuk gibi; elinden ekmeği çalınmış, yaşadığı yurdundan kovulmuş, defteri-kitabı çalınmış bir çocuk…
Tarih, Dilekkaya köyüne bu varsıllığı vermişse, uzun soluklu değerler katmışsa bunu ‘kıskanırcasına’, despotça, bir de iktidar gücünü payanda yaparak, bir de burayla özdeşleşenleri hiçe sayarak; parçalara ayırarak, kırarak, dökerek gasp eder gibi söküp almak…
Ağlatılmış çocuk gözlü antik kent: Anavarza…
İlber Ortaylı hoca, duymuş olsa vereceği yanıtı duyar gibiyim;
‘N’aptınız siz böyle; Bu neye hizmet?’
010317
EĞİTİM
14 saat önceYAZARLAR
15 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceEĞİTİM
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce