Geyik Yapmak Değil, İş Yaptırmak İstiyorum

ABONE OL
29 Eylül 2015 10:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL

(…)

Kızdığımda kızanlar oluyor ya;

O zaman ben yeniden kızıyorum…

Köpürüyorum…

Kendimden geçiyorum.

 

* * *

Benim ya da bir başkasının işi olmadıkça bir kamu ya da özel kurumda işimiz ne?

Sözüm ona bir bankada, belediyede, adliyede, nüfusta, tapu dairesinde, hastanede…

Ben ne bileyim işte, şu an nerede bulunuyorsanız orada…

Bir işiniz olmadıkça orada bulunma gerekçeniz ne?

Geyik yapmak mı?

Yok yok! Tanıdığınız birini görmek mi?

Ya da oyalanmak mı?

Hayır, bulunduğunuz yerde olma nedeniniz ‘işiniz’ gereğidir…

 

* * *

İklimleme aygıtının gün boyu çalışarak serinlettiği daireye girmek için kapısını araladığınızda, biraz önceki Kozan’ın kavurucu sıcağının üzerinizde oluşturduğu bezginliği unutamadan içeriye dalıyorsunuz ya…

Karşınızda oturanın, bir ellerinde kazak örmediği kalmışçasına etrafa bakınarak oturduğunu görüyorsunuz.

Sonra bir kapris, bir mıymıntılık…

Usulca yanına yaklaşıyorsunuz.

Gülümseyerek, biraz da ürkerek ‘orada bulunma’ nedeninizi söylüyorsunuz…

 

* * *

Bu ne be?

Neden orada oturduğunu unutmuşçasına yakınışına, kaşınışına şaşıyorsunuz.

‘Ama hanfendi, ama beyfendi’ diyesiniz gelmiyor değil.

Geliyor gelmesine de, bir şeyler söyleyecek ‘yakınlık’ görememiş olduğunuzdan susmayı yeğliyorsunuz.

‘Üflü’, ‘püflü’, ‘amanlı’, ‘ayol sıkıldımlı’, ‘artık yeterinli’ kısa ama sizi baştan çıkarıcı sözcüklerle donatılı karşılamayla donup kalmak bir yanda dursun; orada bulunup, bu kişinin işinizi yapacak oluşuna, onun yanında sus-pus kalışınıza, o her şeyi söylemesine karşın sizin sessizliğinizi koruyuşunuza ‘bir öğün’ iç geçiriyor, ardından da dişlerinizi sıkıyorsunuz…

İşiniz olmayacak bir şey mi?

Söylesin ama!

Yapmanız gereken bürokratik engeller mi var? Açıklasın ama!

Yasal değil mi? Uyarsın ama!

Yok yok!

Sizi dalgaya uğramış ülkemizin ekonomisi gibi sarsacak, zora koşacak, işi bitirmenin değil işi bitirmemenin mengenesinde sıkıştıracak ya.

Üflemeler, püflemeler…

Kalemi yere atmalar…

Klavyenin tuşlarına acımasızca vurmalar…

Şaşkına dönmüş bakınırken bir ara…

 

* * *

Tüm gücünüzü toplayarak ‘içinizden’ yüzüne karşı demediğinizi bırakmıyorsunuz…

Hanfendi ya da beyfendi diyorsunuz.

Sizi orada zorla tutan, orada oturmama hakkınızı kendinde sanan biri mi var da geldim geleli söylenip duruyorsunuz?

Yapmak istemiyorsanız, zorsunuyorsanız, ya da burada olup bizim işlerimizi yapmaktan utanıyorsanız kalkın oradan.

Bulunduğunuz yerde olmak isteyen binlerce insan var dışarıda.

Yerinize onlardan biri geçsin, sizde rahatlayın bizde.

Ben işyerimi kapatıp buraya geldim. Burada çalışanları görmeye meraklı olduğumdan değil, işimi yaptırmak için geldim. İşim bitince çekip gideceğim. Ama bir başkası gelecek sonra. Onlar da işlerini yaptırmak isteyecekler. Onlara da aynı biçimde davranıyorsanız, bu insanların çektiği zardır demek ki sizden. Yazık, çok yazık’

Bilgisayar çıkışının size uzatılışıyla birlikte onunla göz göze geldiğinizde, içinizden yüzüne karşı söyledikleriniz karşısında tepki göstermeyişine kızıyorsunuz, aynı ritimli yakınmalarını sürdürüyor olmasına kızıyorsunuz, sizi anlamamış olmasına da kızıyorsunuz…

Ben bunlara kızdığımda kızanlar oluyor ya; o zaman ben yeniden kızıyorum, köpürüyorum, kendimden geçiyorum; anlıyor musunuz?

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP