Bu acının tanımı yok!

ABONE OL
30 Eylül 2015 11:29
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Antalya altın Portakal Film Festivali’nde, Hillside Su Otel’deki toplantıya başkanlık yapan Müjde Ar şunları söylüyordu:

‘Siyaset dilinin çok daha barışçı, kibar olmasını diliyorum. Bütün siyasetçilere sesleniyorum. Siyaset dilinin espri içinde gülümsetecek şekilde olmasını diliyorum…’

Haksızda değil hani…

Özellikle, çok ‘kırılgan’ günler yaşadığımız şu günlerde bile, politikacıların bunu anlayamama durumu karşısında şaşkınlığımı gizleyemiyorum!

Desteklediğimiz ya da destek olmadığımız parti Genel başkanlarının olsun, konuşmacılarının olsun ‘kullandıkları dilin’ rengi konusunda ikirciklendiğim çok oldu!

Örneğin Kılıçdaroğlu’nun söyleminin, daha çok ‘mahalle ağzı’ olması nedeniyle eleştirme zorunluluğu çoğu zaman duydum…

Araştırmacılığına, yurttaşa ilettiği kurgularda-konularda ‘doğru’ bulsam da; söylemini benimseyemedim!

Bahçeli’nin sıkıcı, asık ‘bilgi şöleni’ konuşmalarını da…

 

* * *

Başbakanın ‘tutumu’ daha başka!

Söylenenden daha çok, ‘anladığı’ biçimi sergilemekten çekinmiyor nedense?

Dokuz yılı aşkın zamandır bu ülkeyi yöneten birinin yakınmaya, eleştirenlere kızmaya, muhalefetten yükselen sese, söylenenlere bu denli ‘anlamsız’, bu denli ‘kayıtsız’ yaklaşması bu ülkenin çıkarına değil zararına neden olduğu unutulmamalıdır.

En son Tunceli’de yaşanan olaylar karşısında burkulmayan, üzülmeyen, gözleri dolmayan kalmadığına inanıyorum.

Daha yaşamlarının ilkyazında;

Daha bıyıkları yeni terlemekli,

Bu ülkenin geleceği,

Bu ülkenin genç kanı,

Bu ülkenin çiçekleri,

Bu ülkenin kırmızı karanfilleri…

Yirmidört can (en son öyle dediler!)…

Özgürce, geleceğe umut bağlayarak yaşamak istedikleri ülkelerinde katledildiler…

Havasını, suyunu, kokusunu sevdikleri ülkelerinde…

Muhalefetin ‘bu kadar can kaybının verildiği bir yerde iktidarlar istifa seçeneğini de düşünürler’ sözünü ‘bu meselenin yaşanan her acı hadiseden sonra hükümetin istifasını istemek’ biçiminde algılanışını düşünün bir…

Meclis, bu ülkenin insanı için vardır; bu ülkenin yurttaşının en iyi şekilde yönetilmesini amaç sayar, bu ülkenin bir yurttaşının tırnağına gelecek acıyı kendi acısı olarak düşünür, yaşanan acıdan kendini sorumlu kılar…

Dokuz yıllık iktidarın ‘sağa-sola’ tavırlanması, gol olacak atağın ‘taca’ atılması gibidir!

Bu ülkede yaşayan herkes acıyı yaşıyor…

Var mı bunun ötesi…

Zaman zaman duyuyoruz…

En son Japonya’da yaşanan depremin ardından bir bakan istifa etmişti!

Bir terör, ya da yeni açılan bir tramvay sistemi nedeniyle değil; deprem!

Muhalefetin dediği gibi, iktidarın ‘istifayı’ düşünmesi için kaç kişinin bir arada katledilmesi gerekiyor?

Ya da kaç yurttaşımızın evlerinde yas olması…

İçin acısı, muhalefet ‘istifa et’ demiyor; ‘istifa’ düşünülür’ diyor!

Başbakan ‘istifa’ düşünülürü, ‘istifa et’ olarak algılıyor!

Bunun neresinde anlayış?

 

* * *

Deprem, dedik de…

Van’da yaşanan, önce 6,6, sonra 7,2, duyumsananın da 10 şiddetinde olduğu belirtilen depremin acısı yurdumuzda yaşanıyor…

İlk söylenenler tutarsa bin dolayında insanımız yaşamını yitirdi…

Önce terör, şimdi doğal yıkım…

Her ikisinde de çocuklarımız, gençlerimiz, kadınlarımız, erkeklerimiz; hepsi bu ülkenin insanı; yaşamlarından, analarından, babalarından, yarlarından ayrılmakta.

Bu acıların tanımı yok işte!

 

* * *

Müjde Ar’ın sözünü ettiği ‘siyasi dilin’ bugün gelinen noktada, yurttaşı nerelere getirdiğini görmek gerek.

Siyasilerin ‘ayrışık’ tutumları nedeniyle gelinen nokta…

Bakın, düşman bilinen ülkeler bile Van’a yardım araçlarını gönderirken…

Bu anlayışsız, tutarsız, gülmeyi bilmeyen söylemler seçilebilmeli…

Gerginlik yaratacak tutumlar sergilenebilmeli…

Bu yaşanan acılar ‘hepimizin’ bilindiği sürece yaşam güzelleşecektir; biline…

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP