Bir mini öykü/ Sözsüzlük

ABONE OL
30 Eylül 2015 11:09
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mart ayının son günü, her zamankinden ayrı olmayan alışıldık günlerden biriydi.  Kemalettin, dört aydan beri ‘günlük ücretle’ sigortasız çalıştığı işine giderken hava buz gibi soğuktu. Ya da şarkının söylediği gibi ‘hava kurşun gibi ağırdı.’

Yüzünü yalayan kış soğuğuna aldırmadan, çakı gibi bir delikanlı gücünde olduğunu gösterircesine Tavşantepe’ye doğru yürüdü. Çalışacakları yere geldiğinde biraz üşüdüğünü anladı. Üzerindeki paltasuna biraz daha sarındı. İş arkadaşları da yavaş yavaş geliyordu…

Harç makinesinin başında görevliydi. Makineye kum dolduruyor, yeterince çimento, yeterince su… Ardından da bir başkası makinenin çalışması için düğmeye basıyor… Gün boyunca aynı şekilde çalıştı. İşinin sigortasızlığı, ücretinin asgari ücretin de altında olması umurunda bile değildi. Ya bu da olmasaydı? Ne yapardı ki o zaman? Dört çocukla birlikte altı baş ediyordu. En azından eve giderken ekmek götürüyordu. Çocuklarına ‘şeker’ götürüyordu. Gün boyu nerede olduğu bilinmeyen ‘silikler’ gibi, ‘başıboşlar’ gibi değildi. Ücreti az da olsa sabah olduğunda, başında olması gereken bir işi vardı…

Hava hafiften kararmaya başlarken makineleri, çalışma gereçlerini toparlamaya başladılar.  Kemalettin, harç makinesini temizlemek istiyordu. İçine biraz su doldurup, makine çalışmaz durumda iken ulaşabildiği yerleri temizlemek istedi. Kollarını makinenin içine uzattı. Hafifçe bakışlarını da içeriye verdi. Fırçayla sürtüyordu. Ki… Çalışmayan makine… Hareketsiz duran makine… Makinenin harcı kavrayan kolları Kemalettin’i kollarından kavradı. Tanımlanması olanaksız, anlatılması olanaksız bir ses yükseldi Tavşantepe’nin tepelerine! Cezaevinde yatanların kulakları karıncalandı. Bu arada  Kemalettin’in bacakları da girdi makinenin içerisine! Kimse yok muydu ki, çalışan makineyi durduracak? Çalışmayan makineyi çalıştırmayı ‘şaka sayan’ şakadan kapatamaz mıydı ki?  Kemalettin’in göğü parçalayan sesine kulak veremez miydi ki?

Kemalettin, gözlerini açtığında her şey daha ayrıydı! Başucunda bekleyen eşinin gözlerindeki ‘acıma’ duygusuyla karışık ‘hüznünü’ anlayamadı bile. Bir yerlerinden, için için çekilen, bir şeylerinin eksikliğini ilk başlarda anlamadı bile. Ama uzun bir uykudan uyandığını anladı önce. Sonra hastanenin koridorundan yükselen sese, içerideki alışık olmadığı kokuya, başucunda bekleşenlerin yüzlerine biraz daha dikkatle baktığında mırıldandı:

‘Nerdeyim ben? Ne oldu bana? Neden buradasınız böyle?’

Eşi, yakınları kendilerini tutamayıp dışarı çıktılar. Yanlarına işveren yaklaştığında yutkundular. ‘Meraka etmeyin, tüm masrafları karşılayacağız’ dediler. Yakınlarının yüreklerini serinletmek istiyorlardı sözde.

Eşi, gözlerinin yaşını silerken, ‘kocamın kopan kolunu, parçalanan bacaklarını geri verebilecek misiniz’ dedi.

‘Sizi anlıyorum. Acınızı biliyorum. Yapabileceğim her şeyi yapmaya hazırım. Size yeni bir ev yaptırmayı, ayrıca hastamıza sigortalı bir iş sözü veriyorum. Emekliye ayrılana dek yardımcı olmayı da. Yapabileceğim, ya da istediğiniz başka bir şeyler varsa söyleyin.’

***

Hastanede yattığı günler boyunca işverenle adamları oradaydılar…

İki ay boyunca yalnız ekmek, yemek, bir de kira yardımında bulundular.

Dört ay boyunca çalıştığı işyerinde yalnız olay günü sigortalı olduğu anlaşıldı.

‘Sigortalı iş’ yerine, ‘yeşil kart’ çıkartıldı.

Ayrıca, bir yıldır ayda üçyüzelli yetele de yardım ettikleri belirlendi.

***

Kemalettin’i dinleyin:

‘Söz verdikleri ev, sağlayacakları iş şu ana dek gerçekleşmedi. Ailemiz kalabalık sayılır. Bu durumda da çalışamıyorum. Verdikleri ancak ‘tedavime’ yetiyor. Sinir sistemlerim bozuk. İçim koparcasına ağlamak istiyorum bazen. Ağlıyorum da. Bunun için de ilaç alıyorum. Zaten gördüğün gibi kolumun biri yok. Bacaklar da her yanı platinli. Bir yıl geçmesine karşın ‘tedavi’ aynı titizlikle sürüyor. Evde bir ocak tüttürmek, hastaneye gidiş-geliş, çocuklar, ilaçlar, bir de rezilliğim… Ayakta kalacak gücüm kalmadı inan. Eşim, çocuklarım olmasa bir bile yaşamayı düşünmüyorum. Beni böyle, bu durumda bırakan da Allah’tan bulsun, ne diyeyim ki başka. Beni böyle ortalıkta bıraktığı için özellikle…’

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP