BİLDİĞİNİ BİLMEYENİ UYKUDAN UYANDIRMAK

ABONE OL
28 Eylül 2015 08:32
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Çin atasözlerinin içerisinde gizlenmiş ‘felsefeyi’, bir başka yerde bulmak olanaksızdır.

İnternet dünyası ile tanışalı beri, yer yer dostlardan gelen iletiler arasında Çin atasözlerine de rastlayınca seviniyorum elbette.

İşte son günlerde gelen, önemsediğim bir Çin atasözü:

Bilmeyen, bilmediğini bilmeyen aptaldır; ondan sakının.

Bilmeyen, bilmediğini bilen bir öğrencidir; ona öğretin.

Bilen, bildiğini bilmeyen uykudadır; onu uyandırın.

Bilen, bilediğini bilen akıllıdır; onu izleyin.

 

* * *

Uğur Mumcu ‘bilgisiz fikir olmaz’ demişti.

Bilginin yaşamımızdaki yerinin; öyle eli-kolu bağlayarak, tembellik yaparak, başkalarından duyulanlara yorumlar katmadan sunarak, kısaca emek vermeden dolmayacağı vurgulanmıştı.

Önce ‘bilgi’ olacak…

‘Bilgi’ okumadan, araştırmadan, meraklanmadan ‘fikir’ olmuyor her şeyden önce.

Geçtiğimiz hafta açıklanan sınav sonuçları bile, bilimde nerede olduğumuzu, nasıl da ‘hazırcı’ bir kuşakla yeniçağa yelken açtığımızı gösteriyordu.

Yalan mı?

Daha matematiğin nerelerde kullanabileceğini bilmeyen ‘sayısını bilmediğimiz’ öğretmeni, okullarda sözde ‘matematik’ dersi vermekteler.

Bırakalım ‘bilmeyen’ sayısını, çevremizde tanıdığımız hangi ‘matematikçi’ anlattığı konuyu yorum yaparak-katarak anlatıyor?

Var mı bir tane?

Öğrenciye matematik ‘bilgisi’ benimsetmeden, matematik ‘fikrini’ soruyoruz; iyi mi?

Başta kendime üzülüyordum, sonra çocuklarıma, tüm çocuklara.

Sevdiğim bir arkadaşın deyimiyle ‘plastik insanlar’ yetiştiriyoruz!

Yalnız okullarda mı?

Hayır, her yerde!

Baktığını görmeyen…

Gördüğünü öğrenmeyen…

Öğrendiğini yorumlamayan…

Yorumladığını anlamayan…

Anlamadığını bilmeyen aptallar nerelerde yok ki?

Sabah biri geldi yanıma, ‘ya’ dedi. Biraz sustuktan sonra da ‘sen bir yandan yazıyorsun, bir yandan okuyorsun, bir yandan da yanına gelenlerin sorularına karşılık veriyorsun. Ne anlıyorsun, sana ne kazandırıyor bu yaptıkların’ dedi.

Anlamakta zorlanacak bir kanı; ama ne yazık ki, bu bir gerçek!

Bir süre önce yanıma gelmişti yine aynı kişi. Demişti ki ‘bu kriz neyin nesi? Amerikanlılar bir olay yaşamış, biz burada sallanıyoruz!’

Demiştim ki ‘Marks, kapitalist sistemin bir hastalığıdır bu olacaklar’…

Gözlerimin içine bakarak ‘sen gel benim kafama anlat, benim kafama sığmaz bunlar’ deyerek uzaklaşmıştı…

Bu sözlerimi anımsattım. ‘Haklıymışsın, sorduklarım da aynısını söyledi’ dedi. ‘İşte her şeyi daha önceden bilmek için okuyor-yazıyorum’ dedim… Yanımdan yine uzaklaştı.

Bunun da adını siz koyun!

 

* * *

Bilginin, bilmenin yaşamımızdaki yerini biliyor muyuz?

Bilgilenme çağında, bilgisiz olmanın açacağı yaraları görebiliyor muyuz?

Dinsel pencereden bakarsanız; bilim Çin’de olsa da öğrenin…

Diyalektik açısından bakarsanız; bilim yaşamı yönlendirdiği için önem verelim…

Çinliler, haklı olarak ‘bilen, bilediğini bilen akıllıdır; onu izleyin’ demiş…

Bilen, bildiğini bilen bir toplum olmanın çağımızda kazandıracağı ‘kazanımları’ inatla görmezden gelmenin yalnız ‘bize’ değil, ‘çok önem verildiği’ sıkça söylenen günümüzün kuşağını da fazlasıyla etkileyeceğini bilmemiz gerek!

Bunca yaşanan ‘sıkıntıların’ temelinde ‘bilgisizliğin’ olduğunu görelim…

Bunca yapılan zamların…

 

Bunca alınan vergilerin, kimin cebine gittiğini düşünelim!

Biliniz ki tüm bunlar ‘yurttaşa yol, su, elektrik’ olarak dönmüyor; dönmeyecek de…

Sistemin tuzaklarıdır tüm bunlarla birlikte sevdiklerimiz, yoldaşlarımız…

 

Sistemin ‘bu’ tür komploları beni aşıyor biliyor musunuz?

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP