Günlerdir atılan çığlıklar bir anda sus-pus oldu!
Açılıma ‘karşı’ olanlar da bir ‘utku’ yaşamış gibi kendilerine pay çıkarmaya çalışıyor; içini bir türlü göstermeyen ‘yanlıları’ da…
Ne oldu şimdi?
Büyülü kutu elebaşlarına sorarsanız, ‘yüzyetmiş’ yıldan beri böyle bir ‘proje’ de olmadı!
Üstelik ‘ülke’ bir boy da aldı!
‘Bu’ konuyu da konuşabildi bu ülke!
Öyle mi oldu?
Konuştu mu yurttaşlarımız?
Ne konuşuldu?
* * *
Sezen Aksu’ya, Livaneli’ye, Devlet Bahçeli’ye bakarsanız ‘çok şey’ konuşuldu!
Benim önümde Apo’nun ‘açılımından’ başka bir şey yoktu iki gün öncesine değin!
Bir de hükümet sözcüsünün, ‘başkan’ görüşmelerinin ardından ‘söylenenlerden’ başka!
Hükümet ‘açılımı’ açmış mıydı; hayır!
Açılmayan ‘açılıma’ hem alkış, hem de protesto gelmiş miydi; evet!
Bunun anlamı neydi öyleyse; anlaşılmazlık!
Bugün Ertuğrul Özkök’te yazdı, dedi ki:
Buradan asla dönmemeliyiz. Yola devam etmeliyiz. Bu kanı durdurmalıyız…
Topluma mal olmuş sanatçıların(!), liderlerin(!), basıncısının böylesine sığ bakışına tanık olduğumda üzülüyorum.
Üzülmekten de öte, ‘topluma mal olma’ kavramının böylesine iğdişleşmesine diyecek söz bulamıyorum…
Neden mi?
Şundan dolayı:
Sanki kan dökmenin temeli burada!
Sanki burada ’tamam’ denirse bu iş bitecek!
Sanki dağdakilerin silahı ellerine almaları kendi öncelikleri…
Sanki…
İşin ‘dış’ boyutu üzerinde durulmadan, örgütün ‘dış’ bağlantıları giderilmeden, dış işbirlikçilere bu ülke ‘gereğince’ anlatılmadan…
Evet, bunlar olmadan sorun çözülecek öyle değil mi; gülerim ben buna!
Bunu savunanlara da gülerken üzülürüm…
Şunu diyorum:
Bu ülkede yaşayan insanlar ‘ayrışmaktan’ daha çok, birlikteliği pekiştirmenin yollarının ararken, etnik yapıya bakılmaksızın aile olurken, çoğalırken başka bir şey düşünme ‘tutarsızlığını’ düşünmek bile istemezken; bir yandan politikacılar, bir yandan sanatçılar, bir yandan basında yer alan bazı isimler ‘neden’ ‘bakışlarının dayanılmaz ağrısını’ ‘büyük sancılar yaşatma pahasına’ söyleme gereği duyuyorlar?
* * *
Hükümetin ‘açılımı’ konusunda bir şey öğrenemedik!
Apo’nun ‘açılım’ konusunu, hükümetin beğenmediğini anladık!
Devlet Bahçe’nin, günlerce neye-neden karşı olduğundan dolayı, ya da ‘hükümetin hangi açılımını’ kınadığından dolayı çırpındığını da anlamadık!
‘Sen ağlama, Kardelen’ benzeri toplumu duygulandıran şarkılar söyleyen Sezan Aksu’nun, neden bilmediği ‘açılımı’ desteklediğini anlamadık!
Zülfü Livaneli’yi hele hele hiç…
Yılmaz Erdoğan’ı eşi B. Bilgin’den dolayı, B.Bilgin’i Şeyh Şait’ten dolayı, Şeyh Sait’i Saidi Nursi’den dolayı tanımaya çalışmalıyız…
Taa ki, Obama ülkemize gelene dek…
‘Kürt sorununu çözün’ diyene dek…
Doğu’da ne oldu da durdu; ne oldu da sonrasında yeniden başladı?
Aslı bunların ‘nedenlerine, niçinlerine’ ağlamak gerekmez mi?
* * *
Doğrudur:
Ben duygusuzun biriyim!
Politikacı, ‘ulusal istenci’ taşımadığından dolayı bu gerçek birazda; açarsam…
Politikacı, halkın coşkusunun kanıtı olmayınca…
Politikacı, liderlik saltanatının korunma gücü olarak kalınca…
Politikacı ile okurun ‘bakış’ taki aykırılığı da bu denli belirginleşiyor.
Okur olanların anımsanmasını, bir zaman söylenenlerin arkasında durulmasını, dik duruştan ödün verilmemesini, ulusal emperyalizmin güç kaynağı olunmamasını istiyor!
Politikacı mı? Ne dediği, ne yapacağı belli değil ki!
YAZARLAR
14 saat önceTARİH
14 saat önceYAZARLAR
16 saat önceYAZARLAR
16 saat önceYAZARLAR
18 saat öncePOLİTİKA
20 saat önceYAZARLAR
2 gün önce