Yılın yorgunluğunu atmak için ‘nasıl’ ya bir deniz kıyısı, ya da içinden ‘göz’ sular akan orman yeğlenirse; televizyon izlencelerinin kokuşukluğu ile gazete sayfalarının ‘gündem değiştirme’ becerisine karşı Linda’yı konuşuyor olmam anlaşılmak istenmiyor ya…
Ah yine mi Linda, diyenler olur ya..
Şimdilik son mu olacak ne?
* * *
Bu denli kirliliği bir arada göstermeyi ‘nasıl’ becerip de, adına ‘yaşam’ adını verdiklerini düşünüp duralım…
Okur aşkına ‘dedi-kodu’ nedir; söyler misiniz?
Köşeye saklanarak ‘edinilen ‘özelle dalga bulma mıdır?
Bilmem neyin kasası, ‘züğürdün çenesi’ der gibi…
Topluma ‘ayna’ olması gereken, teknolojinin her yenisi, bizde aksak ayaklı ördek gibi…
Bu yazık!
Birbirinizi daha iyi anlamadan öte, ‘anlayamamaya’ koşullanmış durumdayız.
Yasaklar değil amacım…
Yurttaşın, ‘neye’ önem vereceğinin tartısını gün yüzüne çıkarmanın ‘önemini’ diyorum.
Verilen, sunulan ne varsa; uyup uymadığı düşünülmeden ‘şıp’ diye benimseyen bir toplumuz; var mı bunun ötesi?
Düşündükçe aptallaşıyor, aptallaştıkça uzaklaşıyorum; iyi mi?
* * *
Bugün, hükümete yakın olan bir gazetenin, başyazarının bir yazısını okudum.
Okumasa mıydım, bilmiyorum.
Yazıyı okurken salt benim gerildiğim yetmiyormuş gibi, gerilmekten yana hiç de şanssız olmayan Metin’le birlikteydik.
Yazar, ülkemizin onbin doları aşan ulusal gelirinden söz ederken ‘kırkmilyon nüfusumuz olsaydı, ulusal gelir yirmibeşbin olurdu, bunun için çabalamalı’ diyordu.
Ne anlam çıkarılır bundan?
Kırkmilyon olsaymış nüfusumuz, yirmibeşbin olurmuş ulusal gelirimiz!
Çıkardığımız ‘ilk’ anlamı kendimize saklayalım…
Ulusal gelirden ‘pay’ almada egemen olan yapıdan söz eden yok!
Varsa, yoksa büyümek!
Hergün biraz daha yoksullaşan yurttaş için; biraz daha icra memuru, biraz daha güvenlik, biraz daha korkarak uyanılacak günler..
Ya da…
Düşünürün dediği gibi: ‘kullandığın değerlerin sahibi’ olmak…
* * *
Şimdi bunlardan başka da…
Bugün kentimde bir uzman asker daha toprağa verilirken, ‘nedenleri’ üzerinde durdurulamazken, altı aylık ‘sessizlik’ yanıtlanamazken;
Mecliste yemin etmeyen ‘vekillerin’ durumunu konuşturanlar bize…
Yetmedi, er mi geç mi olduğu bile tartışılırken ‘son beş maçın sonucu başta belli’ diyen şikeli dilleri sunan bize…
Komşularımızda yükselen yalımın sorgusunu yaptırmayan bize…
Kim?
Kim de gündemimiz üzerine öbeklenip ‘tutarsızlığa’ paketliyorlar bizi?
* * *
Yorgunluğu, ya da doluluğu atmadan rahatlanmaz!
Gündem değiştirmede başarılı olanlar ne zamana dek bunu sürdürecekler?
Linda, geçerken bana uğramış, benimsemiş, beni dinlemişti!
Dün akşam bir başkasını benimserken, benden uzaklaşmayı yeğlemişti!
Artık, Linda’sız konularla iyice ağrıyacağız…
YORUMLAR