10 Kasım hesabı

ABONE OL
21 Eylül 2015 09:43
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bayrakları yarıya indirdik.

Saat 9’u 5 geçe olduğumuz yerde ayağa kalkıp, başlarımız önümüze eğdik.

Ve saygı ile O büyük insanı anıp, muhabbetle selamladık.

İçimizden Ankara’lara kadar uzanıp Anıt Kabir’e dayanan milyonların içine katılanlar ya da “gavur” İzmir’deki mahşeri kalabalığa güç katanlar da çıktı…

“Sarı saçlı mavi gözlü… Nerdeeee?..” diye haykırdık ulusca…

Sonra?..

Sonra 11 Kasım günü işlerimize devam ettik; biteviye, alıştığımız gibi, her zaman olduğu gibi…

Kaç yıldır yaptığımız budur.

Evet, gittikçe yükselmektedir 10 Kasımların, Cumhuriyet Bayramlarının ateşi; alevlenmektedir; ancak…

Tarih, 10 Kasım 1938’dir.

Yaşadığımız topraklarda tam bağımsız bir Devlet filizlenmektedir.

Laik bir Cumhuriyet’in tuğlası, harcı birbiri üstüne konmaktadır.

Ancak… İşte bu tam bağımsız ve laik Cumhuriyeti kuran düşünce, güç, direnç ve namustur altını çizmemiz gereken.

O günlerde politika henüz kirletilmemişti.

Bağımsız Türk Devleti henüz yabancıların güdümüne girmemişti.

Laik Cumhuriyet, herhangi bir [ciddi] riskle karşı karşıya değildi.

Mustafa Kemal’e o tarihlerde, “Sayın” denmiyordu.

Gazi Paşa, deniyordu.

Atatürk, deniyordu.

O’nun bugünün “sayın”larına benzer ne adı vardı, ne de sanı…

Bir insana “sayın” demenin o kişiyi saygın kılamayacağının bilindiği günlerdi o günler…

O günler öyleydi, o da işte öyle birisiydi…

Ama bugün böyle; bugünküler de işte ancak böyle birileri…

Ve bizlerin bugün tıpkı O’nun gibi birine, birilerine ihtiyacımız büyük.

Ve o birisini ya da birilerini bir yerlerden ithal etmeyeceğiz.

Avrupa Birliği kapısında el pençe divan durup, kafa sallayarak uygar olmayacağız; olamayacağız.

Uygarlık, akıl yoludur; bilim yoludur… Aydınlanma yoludur.

Uygarlık gökten zembille inmez.

Çalışarak, aydınlık dimağların alın teri ile kazanılır.

Hâkimiyeti, hakikati ve kaderi göklerde değil, yeryüzünde arayıp bulacağız.

Kendi kaderimize kendimiz [güç, bilinç ve birlikteliğimizle] hâkim olacağız.

“Hâkimiyet milletindir,” diyeceğiz.

Ve gerçeği, uygarlık yolunda bilimle, akılla kavrayıp, sindirecek ve geliştireceğiz.

İşte bütün bunları yaptığımız ölçüde, O’nu gerçekten anmış; O’na gerçekten layık olmuş olacağız.

“10 Kasım”lar, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün rahlesinde her yıl yeniden girişilmesi gereken bir hesaplaşma günüdür.

Böyle olmalıdır.

İşte ancak o zaman, o birilerini, içimizden, aramızdan ve belki de yanı başımızdan çıkartabiliriz.

Ve de bir an önce bu işi başarmamız gereken günlerden geçiyoruz…

Tüm ulusun başı sağ, yolu aydınlık olsun!..

 

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:

www.soruyusormak.com

www.dnm-ler.com

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP