“Genç işsizliğin” oluşturduğu toplumsal kaygı…

“Genç işsizliğin” oluşturduğu toplumsal kaygı…

ABONE OL
18 Kasım 2021 10:05
“Genç işsizliğin” oluşturduğu toplumsal kaygı…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kurtuluş Savaşı’nda kazanılan başarının “etkeni” olarak, ülkenin gelişme/ kalkınma atağının üretime dayandırılması, bilim/ eğitim konusunda tek yürek olunması, aynı zamanda çağdaşlaşma atağının “toplumun” her katmanına yayılma eylemi gösterilmektedir!

CHP Adana milletvekili Ayhan Barut’ta, “başarıyı” yineledi, geçtiğimiz yıl “inatla” satılan Şeker Fabrikaları’nı, şimdi de şeker fiyatlarının artmasını anımsatarak…

Kalkınmanın, ülkeye erinci sağlamanın, gençliği yaşama katmanın “üretimden” başka yolu da yoktur!

Kurutuluş Savaşı yıllarının kısıtlı olanaklarına karşın, Atatürk’ün açtığı üretime dayalı “ilk” on fabrika şunlar:

1-Ankara Fişek Fabrikası (1924)
2-Gölcük Tersanesi (1924)
3- Şakir Zümre Fabrikası (1925)
4-Eskişehir Hava Tamirhanesi (1925)
5-Alpullu Şeker Fabrikası (1926)
6-Uşak Şeker Fabrikası(1926)
7-Kırıkkale Mühimmat Fabrikası (1926)
8-Bünyan Dokuma Fabrikası (1927)
9-Eskişehir Kiremit Fabrikası (1927)
10-Kırıkkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası (1928)

***

Bugün, işsizlik kaygısını en çok yaşayan genç kuşak “her şeyi biz yaptık, biz gelmeden önce bu ülkede ne yol vardı, ne köprü, ne de fabrika” diyen “iktidardan” başka bir yönetim görmedi!

Gözlerini açtıklarında bulanık bir hava vardı, emeklerken belirsiz bir karanlık, okul dönemlerinde “muhterem hoca efendi” ile birlikte yürünen yollar, tam yaşamı kavradıkları sırada “hasretle bekliyoruz” şarkısının son bulması…

Gençlik bunlarla büyüdü, bunlarla eğitildi, bunlarla şimdi bir yerlerde…

Sordunuz mu, yaşamdan beklentisini öğrenmek istediniz mi bilmiyorum…

Benim bildiğim birçok genç, beklenti konusunda oldukça karamsar olduğunca, bir yere varabilmek için “birinin” arkasında olması, “birinin” onu desteklemesi, “birinin” işle tanıştırması, “birinin” çaba harcaması gerektiğine inanmış durumda!

Gençlik, kurtuluş yıllarının  “kalkınma atağı” için gerek duyulan “üretim” olgusunun içinde yer alabilmesinde salt kendi eğitiminin/ uğraşının yeterli olmadığına inanıyor, yaşadıklarıyla bunun sağlamlaştırıyor!

***

“Üretim” olgusunu sıkça işleyince, “iktidar” yanlılarından gelen tepkileri biliyorum; üretim yapmıyor muyuz, sanayimizdeki dışsatım artışı nereden, bu ülkenin insanları nasıl doyuyor sorularını yönetiyor!

“Ne üretiyoruz” diye soruyorum!

Bölgemizde narenciye yetiştiricilerinin, bir yıl içerisinde yalnız tarımsal ilaçlarına yaptığı ödemeyi biliyor musunuz?

Ya da kümesinde yumurtalık tavuk/ ahırında süt için inek besleyen bir üreticinin, ne denli “yem” tükettiğini, bunu nasıl sağlandığını biliyor musunuz?

Dışarıdan gelen, her kur artışında fiyatı artan, üreticiyi çıkmaza sürükleyen ürünlerin her biri “girdiyi” artıran etmenler…

Ürünü elde etmek için kullanılan “gübre, ilaç, mazot, tohum” belirlenen fiyattan çıkarıldığında “elde” kalandır ülke ekonomisine katılacak “üretim”!

Buğday üretiminde kullanılan girdi fiyatları çıkarılsın,

Mısır üretiminde kullanılan girdi fiyatları çıkarılsın,

Yumurta üretiminde kullanılan girdi fiyatları çıkarılsın…

Bir de üzerine “emek” ekleyin; elde kalan?

Genç işsize bunu nasıl anlatmak gerekiyorsa artık…

***

Gençliği “yan gelip yatıyor” sanıldığı anda bile, “sanal” ortamda neleri araştırdıkları, neleri öğrendikleri, neleri başarmaya çalıştıkları, nelerin hakları olduğuna inandıkları, tarihe nasıl baktıkları konusunda düşünülmediği açık!

Birçok konuda “benim” gibi bakmadıklarını bildiğim gibi, “birçok” bildiklerini “bilmediğimi” söylemem doğru olur!

Yaşamalarını sürdürmek için “doymaları” gerektiğini bildiklerini biliyorum,

Doymaları için “üretmek” gerektiğini bildiklerini de biliyorum,

Üretmek için “emeğe” gereksinim olduğunu bildiklerini de biliyorum,

Ancak “emek” harcayacak güçte/ bilinçte olmalarına karşın, “emeklerinin/ enerjilerinin” neden kullanılmak istenmedi konusunda “ne” düşündüklerini bilmiyorum!

Ancak, “tepkili” olduklarını seziyorum!

***

Yazının girişinde, Cumhuriyet’in ilk yıllarında açılan on fabrikaya yer verdim!

Bunların tümünü ülkenin öz kaynaklarıyla işler duruma getirebilir, bu yurdun insanının emeğini değerlendirebilir, kazanımını eğitime/ bilime/ gençliğe aktarabilirsin!

Geçtiğimiz yıl olduğu gibi Şeker Fabrikaları’nı birilerine peşkeş çekmek için satarsan, kamuoyu oluşturmak için tüm yandaş medyada “çığlıkçıları” harekete geçirirsen, karşı koyanları “bilgisizlik/ hayınlık/ işe yaramazlık” ile suçlarsan, üreticiye koyacakları “kotanın” önünü açarsan “bugünlere” gelirsin!

Neden mi bunlar yaşanıyor?

Sorunun yanıtını CHP’li Barut veriyor:

“Maalesef şeker fabrikaları özelleştirilirken dile getirdiğimiz itirazlar dikkate alınmadı. AKP ürettirmeyip tüketimi önceledi. Şeker Yasası ile pancar ve şeker üretimine kota getirilmesi de hem ülke ekonomisine hem üretime hem de buna bağlı hayvancılık dahil tüm sektörlere darbe vurdu. Bugün şekerde yaşanan krizin nedenleri bellidir. Durum çözümsüz değildir. Türkiye’nin pancar üretimi ve buna bağlı olarak şeker üretimine koyulan kota kaldırılmalı, üretim desteklenerek seferberlik başlatılmalıdır.”

Sayısı her geçen gün artan “genç işsizliğin” oluşturduğu toplumsal kaygıların büyümesini sorun sayıyorsak…

171121

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP