Mekin ŞAHİN

Mekin ŞAHİN

25 Haziran 2024 Salı

Halkın Gündemi!

Halkın Gündemi!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mekin ŞAHİN

28 Mayıs 4 Kasım tarihleri arasında 6’lı masa, K.Kılıçdaroglu, CHP ve İYİ parti gündemin birinci konusu oldu. Seçimi R.Tayyip Erdoğan kazanmış, siyasete düzenleyenler yeni projeleri uygulamaya geçiriyordu.

Seçim öncesi halkın en ufak sıkıntısı, çiftçinin zor koşullarda yaptığı üretim, hukukun yok edildiği ve adaletin dar ağacında sallandığı her gün gündemdi.

Seçim sonuçlarıyla birlikte ansızın yerini başka gündemler aldı.

CHP değişimle, tartışmanın göbeğine itildi. İstedikleri oldu. K.K. gitti Özgür Özel geldi.

Meral Şener ve İYİ parti tepe takla tarihe itelendi.

Halk kurtuldu mu?

Hayır.

Aksine daha kötü koşullarda yaşam savaşına devam ediyor.

Gündem yerel seçim oldu. 4 Kasım’a kadar unutulan halkın yaşamı, tarım ve sanayinin erimesi tekrar gündem yapıldı.

Türkiye’nin bugüne gelmesini isteyenlerin amacı hükümetle, muhalefeti dengede tutmaktı.

Tuttular.

10 ay önce CHP’ye oy vermeyen seçmeler oy verdi.

CHP birinci parti oldu.

Çok önemli belediye mevzilerini kazandı.

Seçim bitti.

Halkın umudu askıda kaldı.

Tek kelime eden yok.

Devleti yöneten AKP sus pus. Seçimin birinci partisi CHP erken seçim hamlesine sıcak bakmıyor.

Her ikisinin keyfi yerinde.

AKP’ne erken seçim baskısı yok. Zaman kazanıyor ve krizin yükünü halka yıkıyor.

Karşısında ne CHP var. Ne STK var. Ne sendika var.

Diğer muhalefetin ha varlığı ha yokluğu.

Bütün bunların ötesinde halk kendi geleceğine sahip çıkarak hak ettiği yaşamı savunmuyor.

Örgütlü değil.

Örgütlü olmayan hiçbir toplumsal birikim güç olmaz.

Halkın örgütsüzlüğü devleti yöneten AKP’nin devlet yönetimine karşı olduğunu söyleyen partilerin işine geliyor. Tümünün derdi statükoyu korumak!

Oysa Türkiye halkının kuruluş ayarlarına dönmeye ihtiyacı var. Emperyalizme ve şovenizme hayır diyebilen partilere ihtiyacı var.

Sistemi en azından reformize edecek bir CHP’ye ihtiyacı var.

Sosyalistler 68 ve 78 heyecanı yaratmak uzaklar. Bir türlü halkla buluşamıyor. Halkın örgütlü partisi olamıyorlar.

Kısa, amanda iki seçim yaşandı. Ama halkın sorunları artarak devam ediyor.

Partiler oy istedi, söz verdi.

Oy verdiler.

Söz aldılar.

Türkiye halkı bir kez daha kendi başına kaldı.

Gündem!

Devamını Oku

“Ne güzel cahildik; mutluluğun resmini çiziyorduk!”

“Ne güzel cahildik; mutluluğun resmini çiziyorduk!”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mekin ŞAHİN

İşten eve, evden işe giden düzende eriyor…

Babaların gördüğü, kabullenemediği şey Cumhuriyet ruhunun yok edilmesi. İnançların bitirilmesi.

Ülkenin her yanında yurtsever Türkiyeli yerini, ev erkeğine terk etmiş olmasıdır.

Yıllar önce birileri yazmış:

“Ne güzel cahildik; televizyon yoktu. Gazete her zaman olmazdı.

Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!

Dışarıda kar.

Ama kuzine içten içe öyle yanıyor. Kuzinenin üzerinde demir maşa, maşanın üzerinde ekmek dilimleri. Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu.

Sucuk lükstü.

Yumurta lezzetli.

Ekmek her zaman ekmek gibi.

Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için bizler ne kadar yaşlıyız.

Dışarıda kar…

İçeride kanaat…

İçeride huzur…

Televizyon yoktu.

Gazete her zaman olmazdı.

Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!

Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk. Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.

Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar…

Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası…

Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi?

Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.

Çay da kokardı…

Domates de…

Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.

Dışarıda kar…

İçeride huzur…

Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi…

Kimin umurunda…

Ne güzel cahildik. Mutluluğun resmini çiziyorduk.”

Bu mısraları yazan yıllar önce yazmış.

Evet cahildik ama, bugün kapı komşusunu bilmeyenler gibi “ev erkeği” değildik.

Zar zor elde ettiği kitapları okuyarak, radyolardan ajansları dinleyerek, tarlada ve fabrikalarda örgütlenerek, hırsıza ve rantçıya isyan ederek; kapı komşumuzla omuz omuza, kendi geleceğimizin güvencesini, halkımızın ve ülkemizin top yekun gelişmesinde arardık.

Bu ruhu, bu algıyı, bu sevgiyi, bu arzuyu kaybettik.

Şimdi karar zamanı!

Ev erkeğimi olacaksınız?

Ya da komşusu açken, tok yakmaktan vazgeçerek; insanlık adına kavgamı vereceksiniz?

Susma!

Kendi geleceğini senin gücünü kendine güç yapanlara teslim etme.

Devamını Oku

Yapma Kardeşim!

Yapma Kardeşim!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mekin ŞAHİN

Milli eğitim bakanı müfredatı değiştirdi. Neler değişti kamuoyu bilmiyor. Kamuoyunu bırakalım sayın vekiller, muhalefet il ve ilçe örgütleri bilmiyor. Bilmediği için gelen tehlikenin farkında değiller. Alternatif önerileri olmadığından karşı mücadele sadece yasa çıkarken mecliste verildi.

Yasa geçti.

Mücadelede bitti.

Daha önce imamların ilköğretimde öğrencilere din dersi verme uygulaması başlatıldı.

Hiçbir tepki yok.

Oysa din dersini, o işin eğitimini almış öğretmen verir. Dinin tarihini de, uygulamalarını da öğretir. Verdiği bilgilerin seviyesini yazılı ve sözlü sınavlarla denetler.

Mustafa Kemal 1924 yılında eğitimi milli politika yaparak, eğitim ve öğretim birliğini sağlamıştır. Amaç ülke gerçeklerine uygun meslek sahibi kişileri bilim ışığında yetiştirmek.

Sadece meslekle sınırlı kalmamış. Özgür düşünceli, araştıran ve ülke çıkarları uğruna fedakarlık yapan bireyler yetiştirmeyi hedeflemiştir.

22 yıllık AKP hükümetleri milli eğitim politikasını ters yüz etti. Devamda ediyor.

Ancak karşı çıkan tek bir eylem yok.

Neden?

Tek yanıtı var. Politika üretmeden siyaset yapılması. Karşı olduğunun günümüze uygun alternatifi olmadığından kamuoyuna sunmuyor, mücadeleyi sokağa taşımıyor.

2023 ve 2024 yılında iki önemli seçim oldu. Farklı sonuçları var. Arada 10 ay var. Neden seçmen farklı tavır sergiledi. Gayet basit ve net yanıtı var.

Halkın yaşama koşulları dayanılmaz seviyelere indi. Tabiri caizse bıçak kemiğe gelerek kemiği kesmeye başladı. 2023 yılında iyi manevra yapan AKP seçimde başarılı oldu. Ancak 2024 yılında o manevrayı yapamadı.

Halk yılların birikimiyle, sadece yönetimi değişen CHP’ne destek verdi, birinci parti yaptı.

Halkın mesajı net:

AKP hükümetinden bizi kurtar.

Uygulamaya koyacağın çözüm politikalarınla bize yaşanabilir Türkiye yarat.

31 Mart 2024 tarihinden sonra 75 gün geçti.

Halkın verdiği mesaja dönük tek bir politik adım atılmadı.

Aksine 22 yıl bu ülkeyi yöneten AKP ve ittifaklarıyla yumuşama ilişkileri başladı. Oysa halk CHP’ne yumuşama ilişkilerini başlat diye destek vermedi.

Hatta bir kısım parti yöneticisi kardeşlerimiz komik gerekçeler yaratarak yumuşama tavrını savunmaya çalışıyor.

Yapma be kardeşim.

Burası CHP. Kişilerin özel hedeflerini elinizdeki güçle engellersiniz. Ama yapılan yanlışlara karşı çıkışlarını bitiremezsiniz. Karşınızda kale gibi dikilirler.

Halkçı ve yurtseverseniz halkın beklentilerine kulak arkası edemezsiniz.

Gereğini yapar halkı yaşanabilir Türkiye’de huzurla ve kardeşçe birlikte olmasını sağlarsınız.

Yok değilseniz, halkın size verdiği seçim kazanmış yönetici unvanını istediğiniz biçimde kullanırsınız.

Tıpkı yumuşama söylemleri gibi savunursunuz..

Buna hakkınız var mı?

Yok!

Türkiye’nin her ilinde benim gibi uyarı ve öneri sunan yüzlerce yurtsever var. Tümünün amacı yerel seçimde başarı grafiğini yakalayan Özgür Özel ve arkadaş gurubunun genel başarıyı yakalaması. Çok güzel yapıyorsun övgülerinin dostça olmadığının altını özellikle çiziyoruz.

Sayın Özgür Özel ve arkadaş gurubuna çağrımız:

Liderlik ülkenin, halkın yerlerde sürüldüğü dönemlerde onu yıkılmış harabeler arasından çıkararak onurlu yaşamın olduğu ülke yaratmakla olur.

Tarih size bu fırsatı verdi.

Ulusları yöneten güçlerin taleplerini elinizin tersiyle iterek, halkını ve ülkeni itilen bataktan kurtar. Ve Türkiye halkının bilgi çağındaki lideri ol.

Ya da…

Yazmaya kalemim gitmiyor!

Yanlış yapmayın kardeşim

 

Devamını Oku

Türkiye nereye gidiyor!

Türkiye nereye gidiyor!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mekin ŞAHİN

Faşizmin en karakteristik özelliği; paradoks davranma yeteneğidir. Halkı kandırmak istediğinde her yönteme baş vurur.

Yumuşama gösterisi göz önündeki örnektir.

Erken seçimi engellemeye çalışıyor. İşi o kadar komik bir hale getirdiler ki, CHP ziyareti öncesi yaptırılan bir anketle, halkın % 65’nin erken seçim istemediğini ilan ettiler.

CHP genel başkanı anket açıklanmadan önce halk erken seçim isterse biz uyarız gibi açıklama yaptı.

Bu nasıl bir Türkiye!

Anası ağlayan halkın % 65’i erken seçim istemiyormuş!

31 Mart 2024 tarihinde birinci parti olan CHP erken seçim istemiyor.

Hatta yumuşama adı altında R. Tayyip Erdoğan’ı ziyaret ediyor.

Tayyip Erdoğan’da CHP’ne iadeyi ziyaret ediyor.

Başlatılan yumuşama ziyaretlerinden kim kazançlı çıkar?

Tabiki AKP.

Kaybedeni kim olur?

CHP ve kriz yükü, sırtına yüklenen halk!

İktidar yanlı tv kanallarına izlediğinizde, faşizmin basın sözcüleri, dünkü yanlış dediklerine doğru diye savunduklarına tanık olursunuz.

AKP-MHP faşizmi yel değirmenine; fütursuz ve tüm ahlaki, siyasi kuralları yok sayarak, doğru olmayan suçlamadan besleniyor.

Bu tavırlarını dış politikada aynen sürdürüyorlar.

İsrail’e her tür ilişki var. Ama göstermelik Gazze tepkisine dört elle sarılıyor.

Uyguladıkları politika ülke içinde kutuplaşmayı güçlendirirken, ülke dışında çok yalınız kalmayı hızlandırıyor.

Politikalarına güven çok zayıf.

Amaçları halk desteğini kaybetmemek olduğu için bir yandan şovenizm pompalanırken; yoksulluk ve çaresizliği ölümden sonra cennete taşıyacak dini popülizm yaparak kullanmaktan korkmuyorlar.

Aslında söyledikleri her ithamı kendileri yapmıştır!

Türkiye bu politikalarla ciddi kaosa sürüklendi.

AKP hükümetinden kurtulmak elzem oldu.

Bu nedenle erken seçim kaostan kurtuluş anahtarıdır.

Çatışmanın alevlenmesi hiç kimsenin savunacağı ya da içinde yer alacağı bir istek olamaz.

Önü alınmayan çatışma ülkemizi sıkıntıya itekler.

Ancak halkın devlete olan güvenini sarsan ve herkesle çatışma içinde olan bizzat AKP-MHP devlet yönetimidir.

Bu tavrın yarattığı sonuçlar, ülkemiz üzerinde hesabı olan dış güçlerin işine yarıyor.

Arap baharı ve doğu Akdeniz projelerinin asıl hedefi Türkiye’dir.

Dış projelere hayır diyecek gücü halk desteği güçlü hükümetle olur.

Erken seçim bu yüzden çıkış kapısıdır.

Devlet yönetim biçiminin üretim sisteminin yansıması olduğunu bilerek politika üretilmeli.

Önemli olan Türkiye halkının refahı ve huzurdur.

Erken seçim çözüm projeleriyle yapılan hazırlıkla gündeme taşınmalı.

Demokrasi mücadelesi kısa, orta ve uzun çözümleri kapsar.

CHP ne yapacağına bir an önce karar vermeli.

Yumuşama çılgınlığına zaman ayırarak halkın gündeminden uzaklaşmaya son vermelidir.

Yoksa Türkiye; çakal sürüsünün çemberine düşmüş kuzu gibi, bir oyana bir bu yana koşarak, emperyalizmin tuzağından kendisini kurtaramaz.

Zaman geçmeden hattı değil, sathı korumalıyız.

Haydi erken seçim bayrağını aç!

 

Devamını Oku

İstiyorsan halka git, istemiyorsan halka git

İstiyorsan halka git, istemiyorsan halka git
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mekin ŞAHİN

Çay demlemek sanattır. Bu sanatı icra etmek kolay değil. İnce ayarı var.

O kaçarsa, çayın hiç tadı olmaz.

Çayın demleme sanatını icra eden, közde demlenen çayı tercih eder.

Çay tabiri caizse, ilmik ilmik dokunur, közde. Su kıvamı için tam kaynar.

Demliğe konan kuru çayın; seviyesi konacak suya göre atılır. Demi verilir. Yudum, yudum zevkle içilir.

Sonucu yaratan, gözle görülür biçimde örgütlü olmak ve bu örgütlü yapının niyetine göre işlemin sürdürülmesidir.

Çoğumuz bu nedenle ağzımızı buran; demli çaya hasretiz!

Devleti yönetmekte sanattır. Tıpkı çay demleme sanatına benzer. Devleti yönetmekte kolay değil. Toplumun tüm kesimi arasında ince ayarı bilmek ve çözmek gerekir.

Sabır gerekir.

Adalet gerekir.

Hukuk üstünlüğünü baş tacı etmek gerekir. Eleştiri ve özeleştiri dengesi içinde halkın örgütlü topluma dönüşümüne saygı duymak gerekir.

Devlet yönetiminde ince ayar; üretim ile tüketim arası dengedir. Görünürde konvansiyonel düzlem içinde 360 derecelik açı döngüsüyle var olan üretim ve tüketim sürecinde; o ülkenin tüm yurttaşları var.

Devleti yönetenler, ince ayarı kaybettiğinde; devleti yönetemezler. Çaresiz kalırlar.

Çıkışı adalet ve hukukun yok olduğu devlet yönetiminde bulurlar. Halk örgütlüyse, bu zulme direnir ve yaşamını koruma kavgasını; korkusuzca verir.

Halk örgütlü değilse, her çırpınışında alacağı darbelerle siner ve korku içinde teslim olur.

Peki halkı kim örgütlü topluma dönüştürür? Halkın yaşamını önemseyen siyasi örgütler, STK’lar ve partiler.

AKP devleti 22 yıldır yönetiyor. Kuruluş niyeti yüzünden ince ayarı çoktan kaybetti. Devleti yönetmekte zorlanıyor.

Hatta yönetim zaaflarıyla devlet yönetimini çürütmeye başlattı. Doğal olarak sokaklara kucak açarken, bugün sokaklardan kaçıyor.

Bilgi çağına uyan faşizmle yürütme erkini her şeyin üzerine taşıdılar. Ülkede doğal işleyen her şeyi kırdılar.

Türkiye’nin kurucu iradesinin kurduğu üretimi bitirerek, hak aramak yasakladılar. Hukuk güçlü olanın yanında. Toplumsal dağınıklık her geçen gün arttı.

Devlet bürokrasisi, devlet çıkarlarını korumaktan uzak; siyaset, mafya ve ”fırsatçı iş adamları” birlikteliğine hizmet ediyor. Yolsuzluk.

Yoksulluk.

Fuhuş.

Uyuşturucu.

Mafya yöntemleriyle el koymalar.

Yönetime karşı olanlara, adaletsiz ve hukuksuz baskılar. Sosyal devlet yerine, sadaka devleti.

Yoksul-zengin arası açının; her geçen gün artması.

Halkta çıt yok. Kader diyor, durumuna razı vaziyette; yaşamaya çabalıyorlar. Çünkü örgütlü değiller. Çünkü kendilerine hedef gösteren parti yok.

Çaba yok.

Değiştirme ve dönüştürme yok.

Feodal siyaset ve popülizm üzerinde siyaset yapıyorlar.

Demokrasi istiyoruz diyorlar. İstediklerini tanımlamaktan uzaklar..

Korku Türk halkına nasıl yerleşmişse, aynı korku siyasi partilerde kök salıyor.

Bu yüzden halkın örgütlü konuma gelmesi adına; ideolojik hedefi olan tek adım atmıyorlar.

Maalesef Türkiye resminin, tualdeki yansıması bu.

Türkiye’nin çıkış yolu ne olmalı? Erken seçim.

AKP devleti yönetemez durumda. Halk AKP tarafından yönetilmek istemiyor. Ama örgütsüz olduğundan isteğini omuz omuza haykıramıyor.

Erken seçimlerin yapıldığı dönemler incelendiğinde; kopan ince ayar sonrası halkın arz taleplerini nasıl ifade ettiğini görebiliriz.

AKP halkın iradesinin kıyıya vuran dalgasında eridiğini gördüğünden erken seçime istemez. Kaybettiği güveni kazanacağı zamana ihtiyacı var.

CHP halktan aldığı desteği erken seçimle örtüştürmek zorunda. Çağrımızı bir kez daha yeniliyoruz.

Erken seçimi gerçekten istiyorsan; sokağa in ve halkla buluş. O seni, sen onu kucakla ve erken seçim bayrağını aç.

Erken seçim istiyorsan halka git.

Örgütsüz ve dağınık halka; yeniden inşa edeceğin Türkiye’de nasıl yaşayacağını ürettiğin çözümlerle göster.

Önderlik yap.

Barış Manço bir türküsünde; ”bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” demişti.

Bu gidişe son vermek CHP’nin niyetinden geçer.

Tamda bu niyete 31 Mart 2024 sonrası ne kadarda uygun!

İstiyorsan halka git!

Erken seçime git.

 

Devamını Oku