Faruk HAKSAL Yetkin bir insan için yılbaşı, geçmişinin artı ve eksileri ile kıyasıya hesaplaşmak demek… Benimsemiş olduğu dünya görüşünden hayatına

Faruk HAKSAL Aylardan Kasım günlerden Cumartesi, hangi yılda olduğumuzu siz zaten biliyorsunuz. Saat 03 civarı… Kurultay salonunda yer alan insanların

Faruk HAKSAL Ülkemizin içinde bulunduğu bu zorlu süreçte omuzlarına yüklenmiş olan büyük sorumluluğun farkında olduğunu umut ediyorum. Umuyorum ve bekliyorum.

Faruk HAKSAL Yönetim tarzı, “hesap verilebilir olmalı!..” Bir basamak yukarıya çıkıyoruz: Yöneticiler hesap vermeli! Mutlaka, zorunlu, olmazsa –asla- olmaz bir

Faruk HAKSAL Cumhuriyetimizin 100. yılını öyle ya da böyle, ama kendi imkanlarımızla ve bizzat düzenlediğimiz coşku yüklü etkinliklerimizle kutladık. Belki

Faruk Haksal Cumhuriyetimizin 100 yılını [ne tuhaf, ama gerçek] tüm engellemelere rağmen coşku ile kutlamaya çalışıyoruz. Kutlayıp da ne yapıyoruz?

Öncelikle unutmadan hemen söyleyeyim: Yeni yılınız kutlu olsun… Yani; mübarek, mutlu, uğurlu olsun. Türk Dil kurumu sözlüğünde kutlu sözcüğünün karşısında

2021 yılının da 10 Kasım”ı çıktı geldi, çaresiz. İşte yine o kasvetli, başlarımızı öne eğdiğimiz gün… Onun ölümünden beri şöyle

Birçok çevreci düşünür, “eko-sistem”in kendiliğinden bir denge oluşturduğunu ve bu doğal oluşumun mükemmel bir uyum içinde olduğunu savunuyor. Onlara göre,

Temel kavram: “Kandırmak!”.. Eğer bu sözcüğün hemen sonuna, kocaman bir ünlem işareti yerleştiriyorsak demek ki, önem verdiğimiz bir deyişten söz

“Hukukun çivisi çıkmış!” Son yıllarda adalet kavramı hakkında adliye koridorlarında sıklıkla bu türden dedikodular duyuluyor… Haksız mı dedi/kodu severler? Biz

Sayın Cumhurbaşkanı’nın memleketinde çay üreticileri hak arama mücadelesine girişiyorlar… Haklarını alamadıklarını ifade ediyorlar. Yani ifade özgürlüklerini kullanıyorlar. İçine itildikleri haksızlıkları

Önce özgürlük tarif edilmeli;  kişilik ya da birey ne demek? Yaşamımızın bu köşe başı kavramlarında mutabık kalmalıyız… Bu tarifleri sağlıklı

Hayır, aslında yazının başlığı şöyle olmalıydı: Pandemi muhalefetin gündeminde ne hakla yok? Çünkü… İktidarın yetersizliği yetmiyor. Muhalefetin de bu yetersizliğin

Ali Erbaş niçin gündemin ilk sıralarına tırmandı ve orada bağdaş kurup oturdu? Cumhuriyet tarihinin hiçbir diyanet işleri başkanı bunun “zat”

Oysa “onlar”ın rüzgara karşı gidebilme cesaretleri yoktur. Bu ve benzeri adem/oğullarında azim, direnç, yeterli güç, naaa!-mevcuttur… Eski dilde “keenlemyekun” derler;

Hemen hemen her gün yüzünü [suratını/suretini/çehresini ve maalesef bedenini] televizyon ekranında mecburen gördüğüm… Ama bir tek kez bile gülüşünü [haydi

Ülkemiz bugün 1918 koşullarına benzer geçitlerden ağır aksak yürümeye çalışmaktadır. Atatürkçü Düşünce Derneği ise, bugünlerin “Anadolu ve Rumeli’yi müdafaayı Hukuk

Ve… Bilmek istiyorum. Nokta nokta kimlik numaralı TC vatandaşı olarak Anayasal bir hakkım bu benim… Örneğin; Uyuşturucu trafiğinin boşaltım limanlarını

Halkın dilinde yıllar içinde kendi başına gevşemiş bir deyiş vardır: Yağmur yağdı böyle oldu… Evet Antalya’daki yangın işte bu tekerlemenin

Türkiye insanının [yani Türkiye’nin] en önelli, en temel, en acil sorunu nedir? Pandemi! Ekonomik çöküntü, hayat pahalılığı. İşsizlik… Hemen ardından;

Bugün canım yazı yazmak istemiyor. Klavye önümden kaçıyor adeta. Şöyle bir düşünür gibi yapıyorum: Bu gün ne yazılabilir ki?

Bizim bir zamanlar www.soruyusormak.com adlı bir internet sitemiz vardı…

İnsanlar çalışıp çabalarlar… Dıştan baktığınızda bu çabaların tümü, “iki lokma ekmek” içindir… Böyle der çağımızın insanı. Ama aynı insan, tüketim